Korkunç ve acı
Gültekin Avcı 01 Ocak 1970
Taraf gazetesinin dünkü manşeti tüyler ürpertici.Bu haber ve belge doğruysa ki öyle görünüyor, hiçbir devlet yetkilisinin bunu hukuken ve demokratik olarak izah etmesi mümkün değil.
Bunlar sivil toplum ve demokrasiye vesayetin devam ettiğini gösteriyor.
Haberdeki belgeye göre irtica adı altında takip edilen, fişlenen grup ve cemaatler, MİT tarafından Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı'yla koordineli bir şekilde takip edilip fişleniyor.
Nedir bunlar Allah'ım?
Hani irtica ve iç tehdit kavramı Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nden çıkarılmıştı?
Genelkurmay'dan sonra MGSB için yeni bir "iç tehdit-iç düşman" konsepti mi inşa edildi?
İrtica fişlemeleri politik gerekçelerle devam edecekti de Ergenekon, Balyoz, 28 Şubat fişlemelerine neden karşı çıktınız?
Hatırlayın.
Fişleme darbecilerin klasik refleksiydi.
O halde neden onları lanetledik?
28 Şubat'taki fişlemelere gösterilen tepkiler nedendi?
Fişlemeyi askerler yapınca feryat ederken, bugün siviller yapınca övecek ve savunacak mısınız?
Her fişleme hedef kişi ve grup hakkında muhtemel operasyonlarda kullanılmak için yapılır fiş olsun diye değil.
Ya bu bilgiler hangi amaçla kullanılmak için toplanıyor?
İstihbarat organları önleyici bir istihbarat yetkisiyle suçsuz, masum sivil toplum gruplarını, kişileri asla fişleyemez, takip edemez.
İstihbarat raporlarına konu edilen kişiler ve gruplar ancak ve ancak potansiyel suç gruplarıdır. Bu kişi ve grupların eylemleri suç oluşturduğu takdirde alınacak tedbirler, uygulanacak yaptırımlar bellidir.
Fakat henüz ortada böyle bir suç yokken, sadece eğilimleri, düşünceleri dolayısıyla vatandaşları fişlemek, rapor tutmak demokrasi ve hukuk devletlerinin özelliği değildir.
Fişleme ve takip altındaki gruplara bakın.
Nakşiler, Süleymancılar, Gülen Hareketi...
Terörist mi, iç tehdit mi bunlar?
Kime, neye ve hangi değerlere göre irticacı veya potansiyel tehdit?
Suç şüphesi yoksa nasıl takip yapıp fişleyebiliyorsunuz?
Bu fişlemeler kişilerin en doğal haklarından biri olan kişilik haklarına, temel özgürlüklerine, özel hayatına, kişisel verilerinin sır olarak saklanmasına ve ayrıca seyahat özgürlüğüne tamamen aykırı.
Ve açık söylemek gerekir ki, 2937 Sayılı MİT Kanunu AİHS karşısında buna yetki vermez.
Veremez.
Gerçeklerle kara propaganda yapılmaz
Eğer 2937 Sayılı MİT Kanunu'ndan bu yetki çıkarılıyorsa, devletin tüm sosyal gruplar karşısında eşitliğini esas alan Anayasa'ya açıkça aykırı bir durum var.Hiçbir kanun hukuku aşamaz.
Geçmişte Ergenekon ve BÇG fişlemeleri için ne dedi tüm hukukçular?
Benim de dahil olduğum tüm fişleme açıklamaları aynı gerçeğe işaret ediyordu:
Hukuk ve demokrasi toplumunda insanları ayrımcı bir bakış açısıyla fişlemek mümkün değildir. Suçtur.
Ya buna ne diyeceğiz?
George Orwell'ın lafzıyla bir büyük birader gidip öteki mi geliyor?
Öte yandan Taraf'ın fişleme haberlerine "hükümete operasyon yapıyorlar" nazarıyla bakmak, hukuk ve adalete hiç söz hakkı tanımamak demektir.
Gerçeklerle kara propaganda yapılmaz.
Demokratik topluma ve siyasal iktidara pusu kuranları, darbe günlüklerini, Balyoz'u, Ergenekon'u deşifre ederken Taraf gazetesi kahraman edasıyla alkışlanıyordu.Gazete hakkında ne düşündüğümüz hiç önemli değil.Habere bir bakın.
Hepsinden önemli olan şu:
Fevkalade vahim bu haber ve ekli belgeler doğru mu değil mi ona cevap verin.
Doğruysa ne diyorsunuz bu fişlemelere, onu söyleyin.
Şu yazdıklarıma bakar mısınız?
Çok yazık!
Bunları ve benzerlerini 28 Şubat, Ergenekon ve cunta fişlemeleri esnasında fişleyen ve gözetleyen askeri vesayet aktörlerine yazıp söylüyordum.
Onlara hukuku, insan haklarını, adaleti ve yetkilerinin sınırlarını hatırlatıyordum.
Ya bugün?
Gülen Hareketi'nin takibiyle ilgili hükümetin imzaladığı 2004 tarihli MGK kararı için AK Partili Mehmet Ali Şahin şöyle demişti:
"O karar AK Parti'yi ve Hizmet Hareketi'ni korumak amaçlı bir karardır."
Ya bu fişlemeler? Ya bu sene bile devam eden hukuksuz takipler?
Suçsuz ve dindar insanları "irtica" gerekçesiyle fişlemek nasıl bir korumadır?
Üzüldüm, utandım, acı duydum.
