'Dershaneler Meydan Savaşı'nın perde arkası
Cüneyt Özdemir 01 Ocak 1970
Bugün dershanelerin kapatılması ile ilgili kopan kavganın bir geçmişi bir de geleceği var.
Gelin görün ki bu öyle bir kavga ki neredeyse tamamen paralel evrende gelişiyor. Kapalı kapılar ardında güç savaşları oynanıyor. Meydan okumalar, cezalandırmalar farklı bir dilde seyrediyor. Birisi bütün bu olan biteni görüp açıktan söyleyince her iki taraf da kulaklarını kapatıp duymak istemiyor. Hatta bir araya gelip bu sefer söyleyene yükleniyorlar: Fitneci, fitneci, fitneci…
Gelin görün ki mızrak çuvala sığmıyor. Bu kavganın geçmişi, geleceğinin çok daha farklı bir yere gideceğini gösteriyor.
Geçen yıllarda aslında normal şartlarda birbirlerinden pek hazzetmeyen iki güç aynı ideal için birleşti. Ak Parti ve Cemaat, Türkiye’yi yöneten bir koalisyon oluşturdu. (Şimdi ‘birbirinden hazzetmemesi’ meselesine takılabilirsiniz. Bunun için Ak Parti kadrolarının yetiştiği İslami iklim ile Fethullah Gülen’in var olduğu İslami kültürü bilmek çok önemli. Zira bu iki ayrı kol dışarıdan bakıldığında aynı gibi algılansa da farklı temellerde hayat bulmuş, büyümüş ve gelişmiş iki ayrı İslami anlayışın sonucu. Bu ayrı bir yazı konusu, şimdilik sadece bir dipnot şeklinde bunu hatırlatıp devam edelim.)
Bu iki güç ki birisi siyasi parti diğeri ise siyasi partiler kadar iyi örgütlenmiş ama hiçbir zaman siyasi parti kurmayı düşünmeyen Gülen Cemaati beraber hareket etmeye karar kıldılar. Bunu da saklamadılar. Seçimler sonucunda devletin farklı makamlarında kadrolarını yerleştirdiler. Yasaları, yönetmelikleri değiştirip ideallerindeki Türkiye’yi yaratmak için yola koyuldular. İlk hedef askeri vesayetin kalkması, Türkiye’nin AB’ye girmesi, daha demokratik bir anayasaya sahip olmak, hukukta sözlerini dinletebilmek, bürokratik oligarşiden kurtulabilmekti. Nitekim bu saydıklarımı ve daha fazlasını tek tek hayata geçirmeye başladılar.
Ancak bir süre sonra bu güç paylaşımında problem çıkmaya başladı. Bu problemin en önemli nedeni Ak Parti ile ‘Cemaat’in hedeflerinin ya da dünya tezahürlerinin çelişmesinden kaynaklanıyordu. Türkiye’nin Ortadoğu’daki rolünden gelecekteki demokrasisine, Mavi Marmara’dan Kürt sorununun nasıl çözüleceğine kadar iki güç arasında pek çok farklılıklar ortaya çıkmaya başladı. Bunların hiçbiri kamuoyu önünde tartışılmadı. Hepsi halının altına itiliyormuş gibi yapıldı. Durum her seferinde idare edildi…
Karşılıklı gönül almalar ile durum büyütülmedi. Taa ki 7 Şubat MİT krizine kadar. O güne kadar koalisyon görüş ayrılığı da olsa bir şekilde devam ediyordu ancak MİT Müsteşarı’nın ifade vermeye çağrılmasını AK Parti, Cemaat’in AK Parti’ye hatta Başbakan Erdoğan’ın deyişi ile bizzat ‘kendisine’ bir tehdit olarak algıladı. Vazo aslında işte bu noktada Ak Parti için kırıldı. Hemen bir adım atılmasa da ayrılık zamana yayıldı…
AK Parti yavaş yavaş Cemaat’i devletin içinden ayıklayan atamalara girişti. Emniyet içinde kritik noktalardaki isimler kızağa çekildi. Yargıya dokunul(a)madı, kimi kurumlarda neredeyse isim isim belirlemeler yapıldı. Ve son gelinen nokta dershaneler oldu.
Kuşkusuz Cemaat’in eğitim konusunda dünya çapında bir başarısı varsa bunu biraz da dershanelerdeki başarılarına borçlu. Hükümet şimdi tüm sistemi değiştirip dershaneleri kapatmayı gündeme getirirken Cemaat’in bu kadar ses çıkartmasını da buna bağlayabilirsiniz. Cemaat’e mensup politikacılar aydınlar, gazeteciler buna itiraz ediyorlar, hükümeti savunan benzer isimler ise “Yok öyle bir şey, nereden çıkarttınız” diyerek durumu geçiştirmeye çalışıyorlar.
Hükümet için yeni bir şey yok. Ak Parti’de vazo MİT krizi ile kırılmıştı. Cemaat ise bugüne kadar “Biz vazoyu kırmayacağız” diyordu. Görünen o ki vazo Cemaat için de kırıldı.
Peki ama neden?
Sonuçta dershaneler kapatılsa da cemaat istedikten sonra farklı şekilde eğitim çalışmalarına devam edebilir. Nitekim bunu cemaate yakın yazarlar da belirtiyor. Peki o zaman kopan bu kavga, manşetlerdeki öfke, sosyal medyada adam adama markajlar nereden kaynaklanıyor?
AK Parti-cemaat ilişkilerini değerlendirirken bazen kimi kritik gelişmelerden kamuoyunun çok geç haberdar olduğunu biliyoruz. Yani her iki taraf bambaşka bir şeyin kavgasını verirken dışarıdan baktığınızda siz kendinizi bambaşka bir şeyi konuşurken bulabiliyorsunuz.
Dershaneler kavgasında kopartılan bu fırtınada da böyle bir durum oluştuğunu söylersek yanılmayız.
Görünen o ki şu anda ikili arasındaki çekişmede kritik bir eşiğe gelinmiş durumda. Dershaneler konusu hayata geçirilirse bu kritik eşik aşılacak demektir.
Yakın geçmişti Ak Parti ve cemaati birleştiren en önemli somut tehdit Ergenekon davası ile gündeme gelen ‘Ak Parti’yi ve cemaati bitirme planı’ydı. Görünen o ki planlar değişmiş.
Bu kavganın geleceğini belirleyen tarafların kafasındaki yeni planlar olacak.Ve elbette o planların ne kadarını hayata geçirebilecekleri!