« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

10 Ara

2013

Fişadamları tedirgin!

Bülent Korucu 01 Ocak 1970

Şubat Soğuğu’nu iliklerimizde hissetmiştik. Devlete sızma haberleri yapılıyor; Emniyet’teki ‘F tipi’ yapılanma listeleri havada uçuşuyordu.
Bu milletin evlatları kendi mülkü olan devlet kurumlarına sızmaz, oralarda bulunmak haklarıdır’ açıklamaları, kulak ve kalplerini gerçeğe kapatmış olanları etkilemiyordu bile. Listelerin birbiriyle çelişmesi de çok önemli değildi; arada mücadele zayiatı olarak kurunun yanında yanacak yaşlar göze alınmalıydı.
Onların gazeteleri vardı; pehlivan tefrikası gibi her gün cemaatin nasıl yok edileceğine dair planlar, bilgiler servis ediliyordu. Televizyonları ağır savaş makinesi gibi çalışıyordu. Kes yapıştır kasetler stüdyolar arasında dönüyordu. Minik kuşlar tarafından beslenen tetikçiler boş durmuyordu. Göze girmek için biri diğerinden daha ileri şeyler söylemek mecburiyetinde hissediyordu kendini. İkbal günlerinde pervane dönenler, ‘günahlarını’ affettirip ileri giden tetikçilere yetişmek adına iki misli efor sarf ediyordu.
Artık kesin bitirilecek, buradan kurtulamazlar havası veriliyor, bu sayede rüzgâr güllerinin istenen istikamete dönmesi temin ediliyordu. Fethullah Gülen’in idam talebiyle yargılanacağı manşetleri, etrafındaki gönüllülerin dağılmasını sağlayacak sanılıyordu. 3 bin intihar komandosu yetiştirdiğinden tutun, sahip olduğu zeytinliklere varıncaya kadar bir dizi yalan haberle karakter cellatlığı yapılıyordu. Halkın gözünde mahkûm edilmeden, hukukun önüne atmak anlamsızdı. Bütün zorlamalara rağmen bir suç örgütü çıkarılamıyor, infazın kanunlarda karşılığı bulunamıyordu. Onun için kamuoyu önünde linç edilmesi çok önemliydi. Topluma ‘hak etmişti’ dedirtebilmek adına psikolojik harbin bütün taktiklerine müracaat ediliyordu.
Hizmet Hareketi bugün benzer bir linç kampanyasıyla karşı karşıya. Eski devletin ne kadar enstrümanı varsa kullanılıyor. Psikolojik harbin unsurları tam kadro sahaya sürülüyor. Sadece vasıtalar değil muhteva da devralınmış. Sloganlar bile aynı. Eskiden laik devlete şirk koşmakla suçlananlar, bugün ‘dindar’ devletin hedefi haline geliyor. Yeşil sermaye suçlamasıyla fişlenen köftecilerin yerini yurtdışına kurban hissesi gönderen kaymakam adayları alıyor. İşadamları batırılmakla tehdit ediliyor, üzerlerine devlet gücüyle gidiliyor. Serbest teşebbüsün eğitim yatırımlarına kilit vurulmak isteniyor. Savunma ise trajikomik: 28 Şubatçılar yaparken ses çıkarmamıştınız! Farklı konuşan gazeteci ‘suhuletle’, olmazsa baskıyla susturulmak isteniyor. 28 Şubat’ta hizaya gelmeyenler vatana ihanetle itham ediliyordu. Şimdi yeni devlete biat etmeyenler aynı muameleye uğruyor.
Emin Çölaşan’ın postunun boş kalmadığını görüyoruz. Fatih Çekirge’nin koltuğu da dolu. Ruhat Mengi’nin yerinde yazan hemcinsinin performansı onu aratmıyor. Yeni dönemin ‘fişadamları’nın daha agresif olduğu bile söylenebilir. Bir tedirginlik hali var üzerlerinde. Seleflerinin başarısızlıklarından ürküyor gibiler. Dönüşü olmayan yola girdikleri için aralarında pişmanlık duyanlar da vardır belki. 28 Şubat’tan halk tabanını genişleterek çıkan Hareket’i bitirmenin, çok da kolay olmadığının farkındalar. Aşırı heyecan yapmalarının ve yüksek tansiyonun sebebi bu olabilir. ‘Ya bitiremezsek?’ sorusu fişadamlarının beynini kemiriyor. Birileri onlara kimin için değil ne yaptıklarının önemli olduğunu söylemeli. Bir de rahmetli Turgut Özal’ın şu cümlesini hatırlatmalı: Allah’ın verdiğini O’ndan başka alacak yoktur.

Ziyaret -> Toplam : 125,16 M - Bugn : 45491

ulkucudunya@ulkucudunya.com