Spor olsun diye mi fişledin
Mehmet Baransu 01 Ocak 1970
“Türkiye’deki Nurcular ve Fethullah Gülen Grubu”na yönelik psikolojik harp dâhil, devletin bütün imkânlarını kullanarak yok etme muhtevalı 2004 MGK belgesini haber yapmak, Başbakan Tayyip Erdoğan’a göre “devletin mahremini açıklamak” ve “vatan hainliği”. Başta şunu söyleyeyim; o belgeler devletin mahremi olduğu için değil, Tayyip Erdoğan’ın mahremi olduğu için bu denli öfkeli. Yargıya emir vermesinin, kimyasının bozulmasının nedeni de bu.
Başbakan’ın, işine gelen çok daha gizli belgeleri yayınladığımda hiç de öyle devlet mahremi gibi kaygıları yoktu. Aksine, güdümündeki gazetelerde çarşaf çarşaf kullandırıyordu o belgeleri. Erdoğan’ın topluma ve muhafazakâr camiaya karşı işlediği günahlar deşifre oluyor. Devletin mahremine bir şey olduğu yok. 2013 Türkiye’sinde kurban bağışladı diye fişlenenler olduğunun deşifre olması devletin mahreminin değil, devletin ayıplarının ve suçlarının ifşasıdır. Yıllarca Erbakan’ı dik duramamakla eleştirip, hareketini bu eksen üzerine oturtan, Erbakan’ın 28 Şubat MGK’sında attığı imzaları eleştiren Erdoğan, askerlerin en zayıf MGK’sında bile direnememiş. Ortaya çıkan bu... Zayıf diyorum çünkü, Ayışığı, Sarıkız, Eldiven gibi birkaç darbe planının kilit ismi Orgeneral Şener Eruygur, 2004 Yılı Yüksek Askerî Şûrası’nda 5 Ağustos’ta emekliye sevkedildi. 25 Ağustos’taki MGK’da vardı ama odasını bile toplamış hâlde sembolik olarak oradaydı. Orgeneral Aytaç Yalman da aynı şekilde emekliye sevkedilmişti. Çetin Doğan ise bir yıl önce zaten emekli edilmişti.
Tek başına iktidar olan, Anayasa’yı değiştirecek çoğunluğa sahip Erdoğan, karşısında emekli durumdaki Eruygur’a direnmeden, Gülen’i Bitirme Planı’na imza atmış. Düşünüyorum da Erbakan gibi koalisyon hükümeti, zar zor bulunmuş Meclis çoğunluğu ve karşısında Karadayı, Çevik Bir gibi komutanlar olsa Başbakan neler imzalarmış neler. Beni asıl rahatsız eden şey ise pişkinlik. Kamuoyunun önüne çıkıp “o zaman iktidardık ama muktedir değildik, askerler güçlüydüler ve çok bastırdılar, direnemedik, imzaladım ama özür dilerim” diyebilirdi. Onun yerine, “devletin mahremi” diye ayıbını örtmeye çalışıp, üzerimize TMK ve TCK’nın hükümlerini salıyorlar. Uygulamadık dediğiniz planın 2013’te bile yürürlükte olduğunu, Süleymanefendi mensuplarının, Nur cemaatlerinin, Nakşibendî tarikatlarının fişlendiğini belgeleriyle ortaya koyuyorum. Parti sözcünüz Hüseyin Çelik, “O fişler MİT’in dışına çıkmadı” diyor. Soruyorum şimdi sizlere; Spor olsun diye mi fişlediniz? MİT’in personeli gidip bir kaymakamın kurbanını nereye bağışladığını niye araştırır? Meraktan mı? MİT’in saha elemanlarına bu görev verilmezse böylesi fişler de ortaya çıkmaz. Sahi benim, Ahmet Altan’ın, Mehmet Altan’ın ve pek çok Taraf yöneticisinin telefonlarını casusluk kapsamına sokup uyduruk yabancı isimlerle dinleyen, beni fiziki takibe alan MİT personelleri bunları meraktan mı yaptı? Yoksa Tayyip Bey mi emir verdi? İşin ucunun gelip size dayanacağından korktuğunuz için mi dinleyen ve izleyen MİT personelinin yargılanmasına izin vermediniz? Madem adil biri olduğunuzu söylüyorsunuz, talimatı siz vermediyseniz, bırakın yargılama yapılıp akla kara ortaya çıksın. Ama gerçeğin ortaya çıkmasını istemiyorsunuz. Çünkü; tıpkı 2004 MGK kararlarının ortaya çıkmasını istemediğiniz gibi. Fotoğrafınızı Menderes’in, Özal’ın yanına koyarak, onların seviyesine çıkamazsınız. İkisi de millet için canını verdi. Siz, koltuğum az sarsılabilir diye Türkiye’nin demokratikleşmesi için canla başla çalışan kesimleri, askerlerle, MİT ile bir olup sırtından hançerlediniz. “Vatana ihanet”ten bahsediyorsunuz, bir ihanet varsa burada. Erbakan’a da yaptınız aynısını, Cemaat’e de yapıyorsunuz.
Beni vatan hainliğiyle suçlayıp, oyuncağa çevirdiğiniz devletin mekanizmalarıyla linç edebilirsin belki ama o imzayı attığınız, dindarları fişlediğiniz, MİT eliyle yasadışı dinlemeler yaptırdığınız gerçeğini değiştirmeyecek bunların hiçbiri.