« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

16 Ara

2013

Yeni Türkiye, eski devlet

Mehmet Kamış 01 Ocak 1970

Dershane tartışması her geçen gün başka bir mecraya kayıyor. Dershanelerin kapatılması konusunda kendi partisini bile ikna edemeyen hükümet ve yönetim danışmanları, ağızlarındaki baklayı yavaş yavaş çıkartıyor.
Onlara göre devlet yeniden konsolide oluyor, yeniden yapılanıyor. Bu çerçevede herkes ya devlete eklemlenecek ya da ‘yeni devlet’ bütün bunlara hadlerini bildirecek.
Bu tavrı iki türlü yorumlamak mümkün! Devleti konsolide ettiğini düşünenler açısından tablo şöyle: “AK Parti bir daha iktidardan düşmeyecek, seçim kaybetmeyecek, bu ülkede devlet, kıyamete kadar AK Parti haricinde başka bir el tarafından yönetilmeyecek. AK Parti artık devleti ele geçirdiğine göre diğer cemaat ya da camialar görevlerini bitirmiştir, devlete eklemlenme zamanı gelmiştir.” İkinci yorum, çok daha vahim bir manzarayı ortaya koyuyor. Bu yoruma göre ‘kadim devlet’ 28 Şubat’ta beceremediği şeyi AK Parti eliyle yapıyor ve cemaatleri, camiaları ortadan kaldırmaya hazırlanıyor. AK Parti iktidardan düşüp başka bir parti iktidara gelince kadim devlet kendince sorunlu gördüğü cemaatler meselesini de ‘sağ’dan bir elle çözmüş olacak.
Her iki durum da son derece sorunlu bir yaklaşım değil midir? Diyelim ki AK Parti kendisini bir daha iktidardan hiç gitmeyecek gibi görüyor. Böyle olsa bile yıllardır devlete yaptığımız itirazı nasıl açıklayacağız? Bugüne kadar bütün şikâyetimiz bu yüzden değil miydi? “Ey devlet, benim inancımdan, özel hayatımdan, neye inanacağımdan sana ne! Bize kimlik dayatmandan bıktık usandık.” diye az mı veryansın ettik. Ben İslam’ı devletin anladığı gibi anlamak zorunda mıyım?
Şimdi ‘yeni devletim’ diyenler dünyaya kendi penceresinden bakmamızı dayatıyor. Ne yaparsa alkışlamamızı, kimi severse onu sevmemizi, kiminle düşmansa ona düşman olmamızı, hak, hukuk, adalet yerine kendi siyasî tercihlerine göre bir dünya görüşü benimsememizi, bir inanç sistemi geliştirmemizi istiyor. Oysa dine ve insanlığa hizmet, bütün siyasî tercihlerin üzerinde değil midir? Ebu Hanife, Emevilerin görev teklifini bu yüzden reddetmemiş miydi?
Ne hikmetse Türkiye’de devlet erkini ele geçirdiğini düşünenler, hemen kendi egemenlik alanını genişletmek için çabalıyor. Kişisel hak, bireysel özgürlük gibi taleplerle yola çıkanlar menzile varınca bütün bu talepleri sümenaltı edip eskisi gibi devlet öncelikli bir yönetim biçimini tercih ediyor. Eski devlet aynen hatta daha da güçlenerek devam ediyor, sadece devlet erkini kullananlar değişiyor. Bir Sovyetleşmedir gidiyor. Devlet ve devletçilik Türkiye Cumhuriyeti tarihinde çok az zamanda bu kadar kutsanmıştı. Daha çok demokrasi, daha çok insan hakkı, daha özgür bir Türkiye hayaliyle yola çıkmışken şu geldiğimiz yere bir bakar mısınız?
12 Eylül’deki, 28 Şubat’taki ‘katı laik’ devlet gibi, Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri’ne itibar eden insanları fişleyeceksiniz, Menzil’deki Seyda Hazretleri’ni önemseyen insanların bilgilerini tek tek tasnif edeceksiniz, Hizmet hareketinde sabah akşam başkaları için yaşayan insanları şâki gibi ötekileştireceksiniz, buna da devlet konsolide oluyor diyeceksiniz! Adam öldürenlerle el sıkıştığınız bir zamanda Yeni Şafak’tan bir yazarın dediği gibi cemaatlere mensup olanları devletten tek tek tasfiye edeceksiniz, buna da ‘yeni Türkiye’ diyeceksiniz.
Yeni dönemde devlete akıl veren bir think-tank kuruluşunun yöneticisi televizyona çıkmış diyor ki: “Bu böyle devam etmez, daha fazla itiraz ederseniz devlet operasyonlara başlar.” 2013 yılında az gitmiş uz gitmiş, demokrasimizin karşısına öyle bir anlayış dikilmiş ki sizi hayretler ve dehşetler içinde bırakıyor.
Dönüştürülmek istenen dershaneler mi gerçekten?

Ziyaret -> Toplam : 125,17 M - Bugn : 50061

ulkucudunya@ulkucudunya.com