Cemaat evine döndü
İlhan Tanır 01 Ocak 1970
Hükümet – Cemaat geriliminde Gezi eylemlerinin, Mavi Marmara baskınının ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın etkisi ne? Dershane ‘meselesi’ neden önceki olaylardan daha büyük bir krize neden oldu?
Uzun süredir devam eden Cemaat-AK Parti anlaşmazlıklarında dershane konusuyla ‘kopuş’ yaşandığı artık herkesçe kabul ediliyor. Başbakan Erdoğan, Mehmet Baransu’ya ‘vatana ihanet’ suçlamasıyla yaklaşırken, dolaylı olarak Cemaati de, 2004 MGK belgesinin kimin sızdırdığını ortaya çıkarmaması nedeniyle yine ihanete ortaklık etmekle suçladığı anlaşılıyor. En azından Cemaatin önemli bir kısmında öyle algılanıyor.
HÜKÜMET 2 YILA YAYMAK İSTİYOR, CEMAAT KILIÇLARI ÇEKTİ
Öncelikle bazılarının düşündüğü gibi bu kavgadan bir geri dönüşün artık yaşanmayacağını düşünmek gerekir. Cemaat, ‘canevi’ olarak kabul ettiği dershanelerin kapanması hedefini ‘kırmızı çizgi’ olarak belirledi. Bundan sonra, hele MGK kararı ve fişlemelerin ortalığa saçılmasıyla birlikte, iki taraf arasındaki güvenin temelinden sarsılmış olduğunu kabul etmek gerekiyor. İktidar, dershane konusunu 2 yıla yaymayı kabul etmiş olsa da, ileri gelen bir Cemaat üyesinin bana dediği gibi ‘kılıçlar çekildi.’
GEZİ’NİN ETKİSİ VAR MI?
ABD’nin önde gelen ve Hizmet Hareketine yakın bazı kurumların liderleri ile son haftalarda konu üzerinde bolca konuşma imkânına sahip oldum. Dershane krizinden önceki iki yıl içinde Hizmet ve AK Parti birçok iç ve dış konularda anlaşmazlığa düşerken, Cemaat’in özellikle kendi dış halkasında bulunan geniş kesimler, üniversite tabanında bulunan aktivistler (Hizmet erleri) veya yine Hizmet’e bağlı esnaflar için bu anlaşmazlıklar baş ağrıtıcı seviyeye hiçbir zaman ulaşmamıştı. Gezi protestoları esnasında dahi, Cemaat içindeki büyük bir kesim olan, Cemaat’e para ve diğer şekillerde yardım eden esnaf katmanları, AKP liderlerinin bu protestolara yaklaşımını, Gezi direncini bir Batı komplosu olarak görmesini de çok problemli bir durum olarak algılamadılar.
HAKAN FİDAN’IN, MAVİ MARMARA’NIN ETKİSİ NE KADAR?
Cemaatin milliyetçi ve muhafazakar tabandaki ciddi bir kısım, milliyetçi ve muhafazakar özelliklerden uzak, hatta sonraları birçok aşırı solcu elementlerin daha çok görünür olduğu Gezi protestolarına karşı, halen kendi safından gördüğü iktidar partisi AKP’nin savlarını desteklemişti. Cemaat evlerinde kalanların içinde de, birisi benim yakın akrabam da olmak üzere, Gezi protestolarında protestocuların değil, AK Parti’nin yanında yer almakla birlikte Cemaat’in aktif üyesi olmak arasında en ufak bir uyuşmazlık da görmemişti.
Hakan Fidan anlaşmazlığı, Mavi Marmara veya afaki olarak kabul edilebilecek diğer yargısal ve bürokrasi ortamlarındaki anlaşmazlıklar, mücadeleler; muğlaklığı nedeniyle de, Cemaat’in geniş katmanları için AK Parti’yi halen tek seçenek olmaktan çıkaracak sorunlar değildi. Önümüzdeki 4 ay içinde, Yerel Seçimler öncesi, AK Parti’nin merkezi liderliği veya yerel adaylarının; şimdiye kadar izlenen diyalog yolu takip edildiği müddetçe; Cemaat’in, kendi milliyetçi-dindar-muhafazakar tabanına ‘AKP’ye oy vermeyin’ kampanyası yapması için ne ciddi bir nedeni, ne de böyle bir riske atılmak için hevesi vardı.
HERKES KENDİ EVİNE…
Ama dershane konusuyla dengeler altüst oldu. Bir anlamda, Cemaat’in dünyanın dört bir yanına dağılan ve farklı meşguliyetleri olan mensupları için, dershane kavgası, Cemaat’in ABD’deki önemli bir kurumun liderinin bana söylediğine göre, herkesi ‘evine döndüren,’ yeniden bir ‘birlik’ yaşatan bir dönüm noktası oldu.
DERSHANELER NEDEN ÖNEMLİ?
Anadolu’nun her karışında Cemaat'e yardım etmiş esnaflar da dahil olmak üzere, Cemaat’le bir şekilde bağ kurmuş, hatta sadece sohbetlerine gelip maklubesini yemiş kimseler için dahi dershanelerin önemi farklıydı. Bu kurumlar, sadece üniversite hayali kuran gençlerin haftasonundan haftasonuna uğradığı kurumlar değildi. Cemaat’in faaliyetlerine uzaktan yakından uğramış kimselerin büyük bir kısmı, belki de hepsi, Cemaat’le yakınlaşmaları esnasında ya bu dershanelerin yurtlarında ağırlandılar ya da buralarda çalışan öğretmenlerle sohbetler edip pikniklere gittiler. Maddi seviyelerine göre buradaki öğrencilere burslar verdiler, bu tesislerde toplandılar, Risale-i Nur okudular veya Gülen’in videolarını izlediler. Bazen bu binaların yapımı için çimento ‘himmeti’ ettiler, bir katını inşa sözü verdiler veya hafta sonu gelip, alın terleriyle inşaata katıldılar.
Cemaat’in Türkiye’de ‘hukuki alanda’ resmi olarak faaliyet gösterip, boy verdiği bu ilk kurumlarda 20 yılı aşkındır hatıraları olan hemen her kesimden Cemaat efradı için dershanelerin kapatılması, Erdoğan hükümetiyle aradaki uçurumu, yukarıda belirttiğimiz tüm muğlaklığıj söküp atan bir berraklığa kavuşturan olay oldu.
Bu saatten sonra, Cemaat’in aktif mensupları için, AK Parti’yle aradaki sürtüşmelerin nedenini anlatmak için ne felsefi sohbetler, ne de Anadolu insanının çok ilgilenmeyeceği dış politika konularını anlatmak gereği var (böyle bir heves de yoktu). Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanındaki Cemaat üyeleri veya abileri için, hitap ettiği kesime anlatabilecekleri çok basit ve hemen herkesin yakından tanıdığı bir argüman var: Dershanelerin kapanması. Aynı tabandan gelinmesine rağmen, ortada kendi sivil alanına kasteden, belki kibir belki de kıskançlıktan, ‘kardeşine’ hayat hakkı tanımayan bir idare var.
NEDEN ŞİMDİ?
Soru şu: Kendisine karşı örgütlenme ve tavır alması için ortamı bu kadar kolaylaştırma fikri AK Parti içinde kimin eseri? Neden bu ‘dershane kapama’ fikri şimdi, tam da yerel seçimlerden önce alındı?
Bu sorunun anlayabildiğim tek mantıki cevabı; iktidarın, yerel seçimler öncesi böyle bir fikrin ortaya atılmasının, yerel seçimlerde etkisi olmayacağını düşünüyor olması.
Bir sonraki yazıda, yine Hizmet’in önemli figürleri ile yaptığım sohbetler neticesinde, bu kopuşun yerel seçimlere olası etkilerini yazacağım.