İktidarı kendisine kalkan yapan paralel derin yapılanma mı var?
Erhan Başyurt 01 Ocak 1970
Dershane tartışmalarında ortaya konan gerçeklere tek kelime edemeyip, kapatma ısrarını sürdürenler Camia’ya karşı açık şekilde “yıpratma” ve “itibarsızlaştırma” kampanyası yürütüyorlar.
Tek kelime ile AYIP!
Taraf Gazetesi 2004 MGK kararlarını yayınladığında “yok sayıldı” diyenler; şimdilerde hükümete yakın kalemler ve yayın organları üzerinden tam da o metinde yer aldığı gibi 28 Şubat tarzı “Cemaat’i bitirmek için medya üzerinden psikolojik harekât” yürütüyorlar.
Dershane tartışmalarını “eğitim ve hür teşebbüs hürriyeti” kapsamından uzaklaştırıp, “emniyet-yargı cuntasının hükümeti devirme girişimi” gibi lanse ederek, bundan sonra atılması muhtemel kapatma adımları için zemin oluşturmaya çalışıyorlar.
Yetmiyor, Camia’yı “kaset şantajı” ile itham ediyor, çarpıtmalarla vicdanları sızlamadan iftira atıyorlar.
Haklı itirazı susturmaya çalıştılar
Oysa Taraf’ın yayınladığı MGK kararları, fişleme belgeleri, kaset iddiaları uzaktan yakından Camia ile ilgili değil.
Aksine Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı yaptığı açıklama ile birilerinin bu yönde imaj oluşturarak çamur atma girişimlerini, iftira olarak niteledi ve lanetledi.
Birincisi, dershane ve etüt merkezlerini kapatma taslağı 14 Kasım’da Zaman’da yayınlandı. İki haftayı aşkın bir süre “hukuki engeller ve eğitime vurulacak darbe” üzerinden kamuoyu aydınlatıldı.
Yaklaşık iki hafta süreyle, katılımcı demokrasinin gereği olarak yasa hazırlanma süreçlerinde demokratik itiraz hakkını kullanan insanlar, “sesleri yüksek çıkmak”, “kara propaganda yapmak”, “rantçı olmak”, “İsrail uşağı olmak” gibi yakışıksız yaftalamalarla yıpratılmaya çalışıldı.
İtiraz eden dershaneler ve kitleler susturulmaya çalışıldı ve haklı talepleri görmezden gelindi...
Taraf’ın MGK ve fişlemelere ilişkin yayınları ise 28 Kasım’da yani iki hafta sonra gerçekleşti.
Ortaya çıkan belgelerde dershanelerin kapatılması sadece büyük resmin küçük bir parçasını oluşturuyor.
Fişlemeler sadece Camia’ya yönelik değil ki. Milli Görüş, Nakşibendiler, Esad Efendi Cemaati, Nurcu gruplar, Süleymancılar, Kadiriler, Menzil Grubu gibi diğer büyük muhafazakâr camiaları da kapsıyor. Hatta El Kaide’nin tehdit sıralamasında ikinci sıraya düşürüldüğü, Aleviler ve Caferiler’in de tarikat ve cemaatler gibi “birinci derece irtica tehdidi” ve “takip listesi”ne alındığı ortaya konuyor.
Kaset bilgisi 5 ay önce yayınlandı
Bunu getirip, dershaneler tartışması ile istiskal etme gayreti, olsa olsa 2013’e kadar uzanan fişlemelerdeki suçun üstünü örtme ve dershanelere indirgeyerek tepkileri törpüleme girişimi olabilir.
“Kaset” konusundaki çarpıtmalar da aynı şekilde “çirkin bir saldırı” halinde kamuoyunda muhtemel etkilerini, algıda oynamalarla törpüleme gayesi güdüyor.
Kaset konusunda ilk açıklama Doğu Perinçek’e yakınlığı ile bilinen Aydınlık Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni tarafından “AKP’li üst düzey yöneticilerden birinin özel hayatını ilgilendiren bir kaset bize posta yoluyla gönderildi. Ancak bizi kimsenin özel hayatı ilgilendirmez, bu şekilde haber yapmayız diyerek kaseti kırıp attık” şeklinde 15 Temmuz 2013’te dile getirildi.
Bu açıklamalar Odatv isimli yine eski bir Aydınlıkçı’ya ait sitede o gün haber olarak yayınlandı. Aydınlık Gazetesi 25 Kasım’da yani yaklaşık 5 ay sonra bu kez manşetten bu iddiaları yeniymiş gibi yayınladı. Yani yukarıdaki açıklamadan tam 5 ay 10 gün sonra.
“Erdoğan’ın kayıtları yayına hazırlanıyor” başlıklı haberde, “Kavga büyüdü. Cemaat arşiv ve kayıtları yayına hazırlamak için çalışma başlattı. Buna karşılık Erdoğan da ‘böcekleri’ (gizli dinleme yapan aygıtları) devreye soktu” ifadeleri yer aldı.
Görüleceği gibi Aydınlık Gazetesi dershaneler tartışması başlamadan çok önce elinde olan kayıtları, 5 ay 10 gün sonra sanki o tartışmanın parçası gibi lanse etti.
Maalesef, hükümete yakın kalemler de bu iddianın üzerine atladı.
Akit Gazetesi yazarı Hasan Karakaya 26 Kasım’da bir yazı kaleme aldı: “Kavga bel altına inerse benim de söyleyeceklerim olur... Eğer kavga edeceksek bel altı vurmayalım. İğrençlik yapmayalım, çirkefleşmeyelim...”
Sözcü Gazetesi yazarı Emin Çölaşan 27 Kasım’da “Kaseti gördüm” diye bir yazı kaleme aldı.
O da, “Tayyip takımı ile Fethullah takımı arasındaki dershane kavgası olanca hızıyla sürüyor” dedikten sonra, kendisinin seyrettiğini “Kasetin üzerinde ‘Falanca kişiyle ilgilidir, lütfen izleyiniz’ diye bir not vardı. İster istemez izledik. Gözlerimle görmesem inanmazdım. Çok kısaca anlatıyorum” satırları ile yazdı ama sanki dershane tartışmalarının parçası gibi lanse etti.
Bu yazıdan birkaç gün sonra 2 Aralık 2013’te yine Odatv haber sitesi, “İkinci kaset piyasaya çıktı” başlığı ile bir haber yayınladı. Çölaşan’ın “İzledim” dediği kasetin ayrıntılarına yer verdi...
Dershane tartışması üzerinden hükümet ile tabanı arasında daha derin yaralar açmak, hasarı artırmak amaçlı “kaset” iddialarında Camia’yı suçlamaya çalışmak, şayet kasıt yoksa oyuna gelmek değil de nedir?
Gülen de Vakıf da lanetledi
Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Onursal Başkanı olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, oynanan oyunu görerek 5 Aralık 2013’te yaptığı kamuoyu açıklamasında “ahlak dışı metot ve girişimler, lanetlenmelidir” diyerek şu satırlara yer verdi:
“Önceki seçimler arifesinde denenmiş olan özel hayatın mahremiyetini ihlal edici ahlak dışı metot ve girişimlerin, tekrar denenebileceğine dair endişe verici işaretler görülmektedir. Haklı, meşru ve demokratik taleplere gölge düşürmeye matuf olmak üzere, gerginlikten istifade etmek isteyecek bu yöndeki her türlü art niyetli girişim, herkes tarafından şiddetle reddedilmeli ve lanetlenmelidir. “
Fethullah Gülen Hocaefendi de 6 Aralık 2013’te herkul.org sitesinde yayınlanan sohbetinde, kendisine gelen bir telefon üzerine bir zatın muhtemel bir kaset komplosuna düşürülmesi karşısında telaşını ve haber gönderip mani olduğunu ve “kimsenin günahının takipçisi olmamak, başkalarının hatalarını araştırmamak ve onların kusurlarına göz yummak gerektiğini” ifade ederek tepkisini ortaya koydu.
Peki, gerçekler gün gibi ortadayken birileri neden ısrarla, fişlemeler ile kaset tartışmalarını sanki dershaneler ile ilintili gibi göstermeye çalışıyor?
İrtica İle Mücadele Eylem Planı’nda ifade edilen hususlar gibi, “yok sayılan” MGK Kararları’nda yer alan “Cemaati bitirmek için medya üzerinden psikolojik harekât yapılması” planını, 28 Şubat benzeri piyonlar üzerinden kimler ve neden yürütüyor?
Paralel yapının sağ ve sol eli
Yoksa halen üstesinden gelinemeyen, iktidarı kendisine kalkan yapan “paralel derin yapılanmalar” mı var?
“Paralel yapı” bir taraftan Aydınlık ve Odatv üzerinden bilgi servis edip bunu Cemaat’e yıkmaya çalışırken, bir taraftan da sağ kalemler üzerinden bunu yaymaya ve algıyı pekiştirmeye çabalıyor. Yani hem “sağ elini” hem “sol elini” aynı amaç için kullanıyor.
Anlaşılan, AK Parti Milletvekili Şamil Tayyar’ın “Çelik Çekirdek yerinde duruyor” uyarıları üzerinde biraz daha özenle düşünmek gerekiyor.