« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

14 Kas

2007

İşte bize yapılan son kirli bilgilendirme operasyonu

Güler KÖMÜRCÜ 14 Kasım 2007

 “Hile yoluyla savaşacaksın” komutunu almış içimizdeki malum işbirlikçiler, ‘bölücü Kürt’ dosyasını bir koz olarak kullanıp SAM AMCA’larının bölge planlarına stratejik açılım kazandırmaya devam ediyorlar. Ve bizler, biz vatanseverler de, ağır hallerde kirli bilgi ile yönlendirilme, psikolojik savaş operasyonlarıyla mağdur edilme günleri içindeyiz. Dün değerli bir uzman dostum ‘beni’ de uyardı, notlarımı paylaşıyorum;

Son birkaç günlük gündeme bakalım, 8 askerimizin kaçırılması tartışmaları üzerinden ‘size-vatanseverlere’ yapılan psikolojik harp oyunlarından, manipülasyonlardan birini şimdi sobeleyelim; çoook değerli bazı gazeteci ve yazarlar, 8 askerimizle ilgili vakayı anlatır iken; ‘8 erimizi esir alan PKK’ ifadesini kullanıyorlar, işte bu sunumdaki tek kelime ile çoğunluğumuz da farkında olmadan aslında neye sebebiyet veriyoruz dersiniz? Sizlerin, vatandaşın zihinlerinin sinsice formatlanmasına.

8 askerimizin ‘esir alındığı’ ifadesi tamamen hatalıdır, doğrusu; 8 askerimizi çapulcu ‘kaçırmıştır’. Çünkü efendim, ‘esir alma’ tanımı uluslararası devletler hukukuna, Cenevre Sözleşmesi’ne göre belirlenmiştir, buna göre, ancak düzenli bir ordusu olan ve ilan edilmiş savaşın tarafları arasında ‘esir alma’ tanımı kullanılabilir, geçerli olabilir.

Şimdi, yaşadığımız 8 er ile ilgili vakaya bakalım, erlerimizi kaçıran kanlı bir terör örgütüdür, bu kanlı terör örgütünün yaptığı eylemin adı da ‘eşkıyalık, adam kaçırmadır’. Siz böyle bir hassas konuyu aktarır iken ‘esir alma’ tanımını kullanır iseniz de, PKK’nın, himayesine girdiği SAM Amcasının, Barzani’nin tuzağına düşmüş olursunuz, erlerimizin ‘esir’ alındığını kabul ettiğiniz an, ‘esir’ kelimesinin uluslararası hukuktaki manası üzerinden, PKK’yı da bir anda ‘düzenli ordu’ olarak gördüğünüzü de (hiiiç farkında olmadan) onaylamış olursunuz. Bay Bush ve içimizdeki yerli işbirlikçilerinin istediği de bu işte, PKK’yı, Barzani’yi ‘Türkiye’ye resmi muhatap olarak kabul ettirip, siyasi kimlik kazandırmak, uluslararası çevrelerde, Türkiye ve PKK-Barzani üçlemesini aynı vitrindeki taraflar olarak zihinlere sunmak. Bu hedeflerine de ilk adımda işte böyle manipülasyon, psikolojik harp argümanları kullanıp ‘kelime oyunlarıyla’ sizlere, ‘PKK asker esir aldı’ cümlesini tekrar ettirerek ulaşıveriyorlar.

O halde kelimelerimize, kurduğumuz cümlelere, bize sunulan tanımların ezberine çoook dikkat etmek, derin milli akıl filtreleri yapmak zorundayız bu günlerde. Barzani Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin muhatabı değildir, biz Bağdat Hükümeti’ni muhatap kabul ederiz, bölge planları, sınır ötesi operasyon söz konusu olduğunda, Barzani ve peşmergelerinin açıklamalarına Ankara’dan hiçbir yetkilinin ‘resmi’ olarak cevap vermemesi, muhatap kabul etmemesi gerekiyor.


75 KÜRT VEKİL AÇIKLAMASI VE ETNİK MİLLİYETÇİLİK

Evet, tüm bunlar oluyor iken AKP Hükümeti ve Erdoğan ne yapıyor? Erdoğan, Bush’la görüşmesinde Türkiye’de Kürtlere yönelik bir baskı ve sindirme olmadığını anlatmak için ‘Benim partim Güneydoğu bölgesindeki en güçlü parti. Benim bu bölgeden seçilmiş 75 Kürt kökenli milletvekilim var’ diyor. Sayın Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin ‘Egemen Meclis’inde ‘etnik köken’ çalışması mı yaptırdı yoksa? Neden ‘75 Kürt kökenli milletvekili olduğu’ vurgusunu Washington’dan Türkiye’ye gönderme ihtiyacı duydu?

MHP milletvekili, milliyetçi cephenin değerli isimlerinden Sayın Tuğrul Türkeş, Erdoğan’ın milletvekillerine yaptığı ‘etnik tanımlama’ hakkında dün Başbakanlığa ve Meclis Başkanlığı’na bir önerge vererek şu 4 önemli soruyu sordu;

1- Sayın Erdoğan ‘75 tane Kürt kökenli milletvekili var benim partimde’ söyleminizdeki ‘75 Kürt kökenli milletvekili’ şifahi olarak söylenmiş bir sayı mıdır? Yoksa bu milletvekillerini, etnik köken itibarıyla ismen seçerek mi listenize aldınız?

2- Sayın Erdoğan, AKP bünyesinde yer alan diğer milletvekillerinin etnik kökeni hakkında da bir çalışmanız bulunmakta mıdır?

3- Türkiye Cumhuriyeti’nin, yasama organını oluşturan milletvekillerinin etnik köken olarak ayrılması, Türkiye’nin birlik ve beraberliğini temsil ve devam ettirme görevini üstlenen bir Başbakan adına doğru bir uygulama mıdır?

4- Milletvekillerini köken itibarıyla ayırmanız anayasanın 66 ve 80. maddeleri ile tezat teşkil etmemekte midir?

Özellikle 4. sorunun takibini emanetinize bıraktım efendim...

Kelimelerimize dikkat etmek zorundayız, kaderimize dönüşebilir...

Ziyaret -> Toplam : 125,09 M - Bugn : 120488

ulkucudunya@ulkucudunya.com