Komplocu zihniyetten demokrasi beklemek
İhsan Dağı 01 Ocak 1970
Komplo teorilerinden, ihanet ve düşmanlık söylemlerinden demokrasi mi çıkar, otoriterlik mi? Hukuk mu doğar zulüm mü? Özgürlük mü gelir baskı mı? Demokrasiyi, hukuk devletini ve özgürlükleri dert eden insanlar haklı olarak endişeliler.
Asıl endişe kaynağı ne tek başına AKP iktidarı, ne de yolsuzluk iddiaları bana göre; hukuksuz, denetimsiz, sınırsız bir devletin doğuşu. Böyle bir devleti meşrulaştırmanın bildik yoludur komplo teorileri, dış mihraklar, iç ve dış düşmanlar söylemi. Geçmişte bu ‘güvenlikleştirme' dilinin arkasına nelerin gizlendiğini biliyoruz.
Gezi gösterilerine karşı yeniden ortaya çıkan ‘güvenlik dili' son gelişmeler karşısında hızla ‘güvenlik devleti'ne doğru dönüşüyor. ‘Güvenlik devleti'nde demokrasi de olmaz, hukuk da, özgürlük de... Güne egemen olan akıl ve rasyonel analiz değil komploysa, her şeyin sorumlusu ‘dış mihraklar' ve ‘yerli işbirlikçiler' ise, insanlar ‘ya bizden ya onlardan' olmaya zorlanıyorsa bu zeminde demokrasi barınamaz. Komplo aklının varacağı yer katı bir otoriter rejimdir. ‘Dış mihraklar' edebiyatının Türkiye'yi nasıl otoriterleştirdiği, otoriterliği meşrulaştırdığı, itiraz edenleri susturduğu geçmişte sabit. Toplumu disiplin altında tutmanın, muhalefeti sindirmenin, gayrimeşru ilan etmenin ve bir aşamadan sonra da kriminalize etmenin yolunu döşer komplocu dil. Olup bitenleri anlamak için tuzak, kumpas, komplodan başka bir sığınağınız yoksa kafanızın bir yerinde normal siyaset bitmiştir. Siyaseti bir ‘savaş hali' olarak görenler için ‘hukuk teferruattır' artık. Böyle bir aklın egemen olduğu devlet ‘rutin'den çıkmaz mı? Yeni ‘İstiklal Savaşı', ‘ya istiklal ya ölüm' sözleri, kefenliler, Suriye'de sayıları 10 bini aşan El-Kaide mensubu, silah–bomba yüklü kamyonlar arasında faili meçhulleri, rutin dışına çıkan devleti savunan insanlar görüyoruz etrafımızda yeniden. Neler oluyor?
AKP içinde aklıselim insanlar, Erbakan'a karşı AKP'yi destekleyerek zamanında rasyonel bir tercih yapan ‘muhafazakâr sermaye' çevreleri, memleketin vicdanlı sivil toplum heyeti böylesi ‘komplocu', ‘cadı avı'na çıkmaya hazır, herkesi ihanet ve düşmanlıkla suçlayan bir aklın nasıl bir ‘devlet' yaratacağını biliyor, görüyor olmalılar. Hele de ‘dış mihraklar' söylemini ‘ti'ye alan ‘genç' ve ‘sivil' arkadaşlarla, onların çalıştaylarında ‘dış mihraklar' söyleminin gülünçlüğünü, siyasal işlevini ve sonucunu analiz eden akademisyenler, yazarlar, gazeteciler... Komplocu, düşmanlaştırıcı, içe kapanmacı, ‘bize özgücü' bir zihniyetin ister Kemalist-ulusalcı ister AKP'ci olsun demokrasiyi, çoğulculuğu, hukuku ve özgürlüğü tahrip edeceğini bilirler.
Lütfen bir bakın; devletten medyaya, oradan toplumun katmanlarına yayılan militer havadan, düşmanlık söyleminden nasıl bir şiddet doğacağı, nasıl bir cadı avı başlayacağını görmüyor musunuz?
Böyle bir aklın esir aldığı iktidardan demokrasi ummak saflıktır. Komplocu akıl için iki tür insan vardır; düşmanlar ve potansiyel düşmanlar. Akıl öylesine bir iç düşman saplantısına düşmüştür ki şimdiki dostlar da potansiyel düşman olarak görülürler. Her an ‘ihanet'leri beklenir. Bu yüzden ‘yanlış yapıyorsunuz' diyen ‘dostlar' anında ‘ihanet'le suçlanırlar.
Bir iktidar ‘hukuksuz yönetme'ye, hukuku bir komplo olarak görmeye başlamışsa toplumun işi zordur. Hukuksuz yönetmek her iktidara kolay gelir. Bir kez hukuksuz yönetmeye başlamış ve bunda başarılı olmuşsa niye durduk yere hukukun denetimi altına girsin ki? Cin hukuk şişesinden çıktı mı bir daha geri şişeye koyamazsınız onu. Bütün bu komplo teorileri, hukuksuz yönetim teknikleri, propaganda makinesi başarılı olabilir kısa vadede, sandıkta da kazanabilir; ama artık demokrat olmaz, hakkı, hukuku dert etmez, sizin özgürlüklerinizi de korumaz. Geriye tek bir özgürlüğünüz kalır; iktidarı övme özgürlüğü.