Hukukun yerine neyi koyabilirsiniz?
Mümtaz’er Türköne 01 Ocak 1970
Yargı, hükümeti hedef alan bir yolsuzluk soruşturması yürütüyor ve bütün hukuk sistemimiz elden geçiriliyor.
Tersi olması gerekmez mi? Yürütme erki hakkında bir iddia, hem de ciddi bir iddia gündeme geldiği zaman, topyekün idarî teşkilatınızın elden geçirilmesi ve yanlışa sebep veren şeyin bulunması için bir genel reform çalışması başlatmak daha doğru olmaz mıydı?
Süreci hatırlayalım. Soruşturma başladı ve hemen yürütme yönetmelik değişikliği ile yargının elindeki adlî kolluğu kendi denetimine aldı. Danıştay’ın yönetmelik değişikliği için verdiği yürütmeyi durdurma kararının gerekçesini bir hukuk devleti dersi olarak herkes okumalı. Yürütme’nin bu adımı bile, siyasî alanda yargıyı hedef alan birçok eleştirinin gerekçesini oluşturdu. Adamın yolunu kesiyorsunuz, elinde neyi varsa alıyorsunuz; yetmiyor bir de evire-çevire dövüyorsunuz. Yargının başına gelen işte bu.
17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması ile birlikte hukuk ve yargı adına gündeme gelen konuları sıralayalım. En sarsıcı olanı, Ergenekon ve Balyoz davalarının yeniden görülmesi veya mahkumların hemen salıverilmesi talebi değil mi? Niye gündeme geldi? Gündeme telaşla getiren yolsuzluk soruşturması ile köşeye sıkışan Hükümet kanadı değil mi? Çıkartabileceğimiz tek sonuç var: Devletin en yukarısında karşılıklı olarak işlenmiş suçlara göz yumulmasına dayalı bir ittifak arayışı görülüyor. Darbeciler dışarı çıkacak; karşılığında yolsuzluk soruşturmasının üstü kapatılacak. Böyle bir ittifak kimin içine siner?
Yargının ve yargı tasarruflarının bu kadar ağır hücumlarla karşı karşıya kalmasının tek sebebi var: hukuksuzluğu örtme çabası. Kuralları, vaki cürümleri her aşamada suç olmaktan çıkaracak ve soruşturulamayacak bir duruma getirirseniz yargı ile ilgili dile getirilen şikayetlerin tamamı ortadan kalkmış olacak.
Toplumun hukuk algısı, Yürütme’nin tek taraflı propagandası ile şekilleniyor. Bu yüzden herkes soruyor: Yargı hata yapmaz mı? Elbette yapar. Yargının yaptığı hatayı yine yargı düzeltir. Yürütmenin yaptığı hatayı yine yargının düzeltmesi gibi. Yargı, yargının yaptığı hatayı nasıl düzeltecek? Cevap yargının yürütmeden farklı işleyişinde. Yargı, yürütme gibi disiplin ve hiyerarşi içinde işlemiyor. Yargı erki, tek tek yargıçların vicdanlarından meydana gelir. Hukuk sistemi bağımsız olan yargıçların vicdanları ile hüküm vermelerini sağlayacak şekilde düzenlenir.
Hatay’da yakalanan TIR hadisesi, yürütme ile yargı arasında bir mesele çıktığı zaman nereye bakmamız gerektiğine işaret ediyor. Kim haklı? Savcı mı, yoksa MİT mi? Haklıyı haksızdan mevcut kurallara yani kanunlara göre ayırdığınız zaman mesele vuzuha kavuşuyor. Devlet komşu ülkeye yönelik gizli operasyonlar yapar mı? Bir TIR’ın içine tanımlamakta sıkıntı çekilen bir şeyler koyup gönderebilir mi? Elbette. Peki bunu devletin içinde hangi birim yapar? Yapacak çok sayıda birim var; ancak yapamayacaklar arasında en başta MİT geliyor. MİT’in 2937 sayılı teşkilat kanunu, açık şekilde MİT’e bilgi toplama dışında hiçbir görev yaptırılamayacağını söylüyor. MİT bilgi toplar, operasyon yapamaz. Bu durumda TIR’ı aramak isteyen savcı yerden göğe kadar haklı. Hadisenin aslının bir yabancı devlet operasyonu olması, durumu değiştirmiyor. Devleti zor durumda bırakan savcı değil, kendi teşkilat kanununa uymayan MİT’in kendisi. İstihbarat eksik kaldığı zaman çıkarlarınız zedelenebilir; ama kendi koyduğunuz hukuk kurallarına uymadığınız zaman o devleti yaşatamazsınız. Bu savcıyı “paralel devletin savcısı” olarak karalamak, sadece devletin kendisini var eden hukukun dışına çıktığının itirafı demek.
Hukuk hepimize lazım. Dün Ergenekon davasının yargıçlarını, savcılarını savunanlar, aynı işi yapan yolsuzluk soruşturmasının savcılarını ve yargıçlarını da savunmak zorundalar. Türkiye’nin istikrarını ve çıkarlarını savunmanın vazgeçilmez şartı yine hukuku savunmaktan geçer. Yolsuzluğu örterek Türkiye’nin çıkarları korunamaz. Yolsuzluğu örtmek için hukuku sakatlamaya kalkanlar, ortada çıkarlarını savunacak ne devlet ne de ülke bırakmazlar.