DTP de yasalara uymak zorunda
Fikret BİLA 20 Kasım 2007
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın DTP'nin kapatılması istemiyle Anasaya Mahkemesi'ne açtığı dava tartışma konusu oldu.
Eleştirilerin çoğu parti kapatmanın yanlış olduğu yönünde.
DTP'yi kapatmanın da çözüm olmayacağı yine aydınlar arasında kabul gören bir görüş.
DTP'den önce aynı çizgideki partiler, Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmıştı. Her kapatılan partinin yerine yenisi kurulmuştu. DTP de böyle kurulmuş bir parti. Kapatılırsa yerine, "yedek partisi"nin geçeceği de kuşkusuz.
Bu tartışmayı yürütürken iki konuyu ayırmamız gerekiyor: Siyaset ve hukuk.
Hukuku siyaset yapar. Ancak yaptıktan sonra siyaset kurumları da hukuka uymak zorundadır. Hukuk ise siyasi mülahazayla karar vermez, veremez.
DTP'nin ayrıcalığı yok
Hukuk alanında DTP'nin diğer partilerden bir farkı yoktur. PKK'nın fikirlerini savunması, hatta onun siyasi kolu gibi çalışması, DTP'ye yasalar karşısında bir ayrıcalık tanımaz. Aksine, faaliyetleri bu oluşturuyorsa, yasaların öngördüğü yaptırımla karşılaşır.
DTP'lilerin, "Biz farklıyız, PKK'ya yakınız veya onu temsil ediyoruz, biz Kürdüz, o halde Anayasa ve yasalar bize karşı daha esnek uygulanmalı veya uygulanmamalı" deme hakları yoktur. Keza, "Sizin yasalarınız diğer partileri bağlar, bizi bağlamaz" demeleri hiç mümkün değildir.
Anayasa ve yasalar değişmedikçe tüm partiler gibi DTP'yi de bağlar.
Bu itibarla hukuki açıdan baktığınızda, mahkemelerin, "Kapatsak da yenisi kuruluyor" yaklaşımı içinde hareket etmeleri mümkün değildir.
DTP'nin politikası
DTP de yasalara uymak zorundadır. Diğer partiler için geçerli olan sınırlamalar onun için de geçerlidir.
Bu sadece Türkiye'de değil, tüm demokratik ülkelerde de böyledir. İspanya Batasuna'yı kapatmıştır.
DTP, PKK'yla olan ilgisini inkâr etmiyor. 22 Temmuz seçimleri öncesinde DTP'nin TBMM'ye girmesi savunuluyordu. Ayrıca PKK ile araya mesafe koyması gerektiği sadece Türkiye'de değil, AB ülkeleri tarafından da öneriliyordu.
Ancak, DTP bunun tam aksini yaptı. PKK'yla araya mesafe koymak bir yana, "hiç mesafe olmadığı"nı kanıtlamaya çalıştı.
PKK'yı varlık nedeni, güç kaynağı olarak gördü. Örgütün yönetim ve yönlendirmesinden çıkmadı. Biraz farklı söylem veya tutum sergileyenler yönetimden gitti. DTP, PKK'nın araçlarından sadece biri olduğu izlenimi veren bir konuma yerleşti.
Siyasi alan
Siyasi alanda da DTP'nin kapatılmasının yanlış olacağı dile getiriliyor. Çözümün parti kapatmak olmadığı savunuluyor.
Siyasi alana baktığımızda karşımıza çıkan manzara şu:
PKK saldırılarını sürdürüyor. Asker sivil demeden kanlı eylemler yapıyor. Buna karşılık, ABD ve Kuzey Irak'taki bölgesel yönetimin bazen doğrudan bazen dolaylı koruması altında tutuluyor. Türkiye ise engelleniyor.
PKK kanlı eylemlerini sürdürürken, siyasi alanda, DTP ile iç ve dış destekçileri, Türkiye'yi, "siyasi pazarlığa" oturtmaya çalışıyor.
Bugün PKK ve siyasi alanda DTP ile dış destekçisi durumundaki devlet ve örgütlerin, "ne istedikleri" sorusu önem taşıyor.
Hayata geçirilen talepler
Evet, PKK ve DTP'nin istediği nedir?
Anadilin konuşulması, öğrenilmesi, öğretilmesi, anadilde yayın yapılması talepleri 3 Ağustos 2002'den bu yana yaşadığımız süreç içinde yaşama geçirildi.
Eğer sorun kimlik, anadil ve kültürün yaşanması ise bugün, "Türkiye'de bunlar yok" denilemez.
Geriye, Türkiye'nin üniter yapısının değiştirilmesi, özerklik, federasyon ve bağımsızlık kalıyor.
Eğer bu taleplere, "evet" diyorsanız, zaten sorun yok. Ama bu taleplere hem "hayır" deyip, hem siyasi çözüm diyorsanız, ortada bir terslik var demektir.