Camia ve ‘paralel devlet’
Ali Ünal 01 Ocak 1970
Başbakan’a göre Türkiye bölgesel güç ve küresel aktör olma yolunda. O bakımdan, Türkiye’nin gelişmesini istemeyenler, iktidara ve Türkiye’ye karşı operasyon düzenliyorlar.
Devlet içine sızmış bir örgüt, paralel bir devlet var ve bu “örgüt” veya “paralel devlet,” iktidara ve Türkiye’ye karşı düzenlenen operasyonun içerideki parçası. Gezi olayları da, 17 Aralık operasyonu da aynı parçanın eseri. Başbakan’ın çalışma ofisine “böcek yerleştirenler”den başlanarak bu örgüt veya paralel devlet tasfiye edilecek ve dershanelerin kapatılması da bu tasfiyeye dâhil.
Başbakan’ın bunları inanarak söylemiş olması mümkün değildir. Fakat Başbakan, her iddiasını inanmış gibi söylemekte mâhir; öyle ki, onlarca örneğinin de ortaya koyduğu üzere, yaptığının tersini söyleyip, söylediğinin tersini yapabiliyor. Öyle anlaşılıyor ki, meşrû ve gerekli gördüğü hedefe varmak için geçilmesi gereken yolun meşrû olup olmaması, Başbakan’ı çok ilgilendirmiyor.
Bir defa, Türkiye’nin bırakın küresel aktör olmayı, şu durumda sözü geçer bölgesel bir güç olduğu dahi tartışmaya açıktır. İkinci olarak, Başbakan’ın, “Türkiye’nin gelişmesini istemeyen küresel güçler”in bunlarla ABD ve İsrail’i kastediyor Türkiye’ye ve iktidarına karşı operasyon düzenlediği iddiası ise bizzat iktidarın kendisi tarafından fiilen yalanlanıyor. Bir yandan ABD’ye “Hükümetimizin böyle bir düşüncesi yoktur.” teminatı verilirken, diğer yandan şu süreçte İsrail’le görüşülüyor ve hem Mavi Marmara için istenen tazminatta indirime gidiliyor; hem de olaya karışan İsrail asker ve komutanlarının yargılanması gibi bir talebimizin olmayacağı sözü veriliyor. Yine bu aynı süreçte, Güneydoğumuzda İsrail’le nitelikli sanayi bölgesi kurma protokolü imzalanıyor. Dolayısıyla, ne Türkiye’ye, ne de iktidara uluslararası bir komplo ve operasyon sözkonusu. Belki tam tersine, Başbakan’ın işaret ettiği güçler, “çözüm süreci” adına iktidara destek veriyorlar. Üçüncü olarak, Gezi olayları ile 17 Aralık operasyonunun Başbakan’ın işaret ettiği aynı “örgüt” tarafından yapılmış olması imkânsız. Çünkü, rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun ikinci dalgasının savcısı Sayın Muammer Akkaş, Gezi olaylarını da soruşturan savcı. Başbakan’ın ofisine böcek yerleştirme ise iki yıldır sürdürülen ama bir türlü kendisi de, mahiyeti de açıklanmayan bir efsane.
Başbakan’ın kastettiği “örgüt” veya “paralel devlet”, 2012 yılına kadar iktidarın, hem de bütün destekçi kalemleri ve sözcüleriyle birlikte hararetli alkışına mazhardı. Başbakan, ne zaman ki yargı, en tabiî görevi olarak, iktidar içinde suça karıştıklarına dair kuvvetli emareler gördüğü bazılarına karşı soruşturma başlattı, o zaman dün alkışladığı insanları bu defa “devlete sızmış örgüt” veya “paralel devlet” olmakla suçlar oldu. Bir defa, bürokraside her görüşten, her “cemaat”ten insanın olması gayet tabiîdir ve bürokrasiye gelmede aslolan ehliyettir. Bugün iktidarın, yürütmenin çalıştırmadığı yargı, üç iktidar erkinden biridir ve yürütmeye bağlı değildir. Emniyet, yürütmenin bir organı olarak yargının kararlarını icraya mükelleftir. Yargının da, emniyetin de icraatını denetleyip, soruşturacak olan hukuktur, yoksa keyfî görevden almalar, yargıyı çalıştırmama, ortaya çıkan durumlara göre hemen yeni kanunlar yapma ve emniyeti yargıya karşı görevinden alıkoyma değildir. Eğer hukuk, kanunlara rağmen icraatta bulunan bir yapı keşfederse, o zaman devlete sızmış örgüt veya paralel devletten bahsedilebilir. Yoksa, böyle bir iddia, sadece yargıyı da, yürütmeyi de, yasamayı da tek elde toplama ve menfaatimize göre kullanma niyetinden başka hiçbir şey ifade etmez.