« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

13 Oca

2014

Paralel yalanlar

Gültekin Avcı 01 Ocak 1970

Önce Hatay'daki son hukuk cinayetine konu olan TIR konusunda "Türkmenler'e yardım" açıklaması yaptı.

Suriye Türkmen Meclisi Başkan Yardımcısı Hüseyin El-Abdullah, "Türkmenler'e yardım getiren bir TIR yok. Geçen hafta İsviçre'den içinde kıyafet olan bir TIR geldi" dedi.

Hemen sonra "Operasyon öncesi dolar alanları biliyoruz, elimde belgeler var" dedi.

Merkez Bankası'nın açıklaması ise İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın belgelerini görmeye mahal bırakmadan çürüttü.

Merkez Bankası'nın açıkladığı veriler, piyasalarda operasyonları önceden haber alıp dövize geçen herhangi bir yatırımcının olmadığını ispatladı.

Bu iki açık yalan beyan, söyleyenin güvenilirliğini bitirdiği gibi gayesini de gösterdi.

Başbakan ise kendine yakın gazetecilerle yaptığı toplantıda hukuk ve gerçeklerle bağdaşmayan sözler sarf etti.

1- Başbakan Gezi olayının 17 Aralık operasyonunun ilk denemesi olduğunu ifade etti.

Oysa bizzat Cumhurbaşkanı Gül, Habertürk'teki açık beyanında Gezi ile 17 Aralık operasyonunun bir ilgisi ve benzerliği olmadığını açıkça ifade etti.

Gezi sokaktan başlayan tepkisel bir eylemler silsilesiydi. Bilgi, belge ve delillerle ilerleyen bir hukuki süreç değildi.

17 Aralık operasyonu ise adli bir operasyondur. Suç delilleri olmadan böyle bir operasyonu yapmak mümkün değildir.

Ayakkabı kutusundaki milyon dolarla bakanın kolundaki saatler, para sayma makineleri, rüşvetin telefon konuşmaları ve görüntüleri, dünyanın her yerinde adli bir operasyona dönüşür. Buna kimse "komplo" diyemez. Komplo demek yolsuzluğu örtme gayesini gösterir.

2- Başbakan "HSYK açıklaması için paralel hukuk, bildiri önceden hazırdı" dedi.

Oysa HSYK Tetkik Hâkimi Mustafa Arslan'ın adalet.org sitesindeki açıklaması var:

"25.12.2013 tarihinde yapılan bu Olağan Genel Kurul Toplantısı'nda muhalif kalan üyelere talepleri üzerine muhalefet şerhlerini yazmak üzere 1 gün süre verilmiş olup, muhalefet şerhleri 26.12.2013 günü saat 16.40'ta tamamlanarak Kurul'un resmi internet sitesinde yayınlanmak üzere gönderilmiş ve saat 17.00 civarında da Genel Kurul'un almış olduğu karar muhalefet şerhleriyle birlikte Kurul'un resmi internet sitesinde yayınlanmıştır.

27.12.2013 günü basın yayın organlarında Danıştay 10. Dairesi'nin 1 muhalefete karşı 4 üyenin oyuyla Adli Kolluk Yönetmeliği'nde yapılan değişikliklerin yürürlüğünün durdurulmasına karar verdiğini görünce yapmış olduğum araştırmada, bu yürütmeyi durdurma kararının 26.12.2013 günü öğle saatlerinde verildiği, yani HSYK Genel Kurulu açıklamasının kamuoyuna duyurulmasından önce verildiği görülmektedir..."

Sonra verilse de önemli değil. Zira HSYK, kendi işleyiş kanunu olan 6087 Sayılı Kanun'a göre savcıların adli görevlerini nasıl yapacakları konusunda karar alma görev ve yetkisindedir.

Açık bir manipülasyondur

Bildiri değil, genel kurul kararı söz konusudur.
HSYK'nın Danıştay'ı etkileme potansiyeli olmadığını, Danıştay üyelerinin tüm istikballerinin Danıştay Başkanlar Kurulu'na ait olduğunu "Darbe dönemlerinde bile olmadı" başlıklı yazımda zaten belirttim.

Bu itibarla Başbakan'ın bu açıklaması hiçbir hukuki itibar taşımadığı gibi, açık bir manipülasyondur.

3- Başbakan "Yargı o TIR'ı arayamaz" dedi. Daha da ileri geçerek "O savcı da paralel devletin unsuru" dedi.

Oysa savcı bal gibi o TIR'ı arardı. Takdir yetkisi bile yoktu. CMK.160 gereği mecburen aramak zorundaydı. Arama için gerekeni yapmasaydı savcı açıkça suç işlemiş olurdu. Cumartesi yazımda açıkça ve kanun maddeleriyle açıkladım.

MİT Kanunu'nun değişik 26. Maddesi, suç işleyen MİT personelinin (insanların) soruşturulmasını izne bağlamış. TIR'ın aranmasını değil.

TIR olayında MİT mensupları hakkında bir soruşturma olmadığı gibi onların ifadesini almak isteyen bir savcı da yok.

TIR'a yönelik bir suç ihbarı varsa, TIR'ın MİT mensupları refakatinde seyretmesi, MİT personeli gibi TIR'ı da MİT Kanunu'nun 26. Maddesi imtiyaz alanına sokmaz.

Ve Başbakan görevini hukuk ve kanunun kendisine verdiği yetkiyle yapmak isteyen o savcıyı da "paralel devletin unsuru" olarak tahkir ve tezyif etti. Suç işledi. (TCK.125/3-a)

Başbakan'ın görevini yapan o savcı için gösterebileceği hiçbir delil yok.

Olsa gösterirdi, yargılamaya bile mahal kalmadan basına ifşa ederdi.

Şu halde Başbakan'a göre Anayasa, kanun ve hukuk metinlerinin gereğini yapan her savcı hatta her kamu görevlisi muhayyel "paralel devletin unsuru" durumunda.

İşte adalete siyasal suikastın bazı enstantaneleri.

Ziyaret -> Toplam : 125,26 M - Bugn : 14830

ulkucudunya@ulkucudunya.com