« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

21 Oca

2014

Nedamet köprülerini attılar!

Tarık Toros 01 Ocak 1970

Şu günlerde olup bitenleri "Siyasal İslam" açısından yorumlamak yanlış olmaz. Hatta cuk oturur.

Ekrem Dumanlı, geçen hafta bunun işaretini vermişti:

-Görünen o ki daha düne kadar devleti "Tağut" görüp, memurluk yapmayı bile küfür sayanlardan bir kısmı, kendilerini "devletin gerçek sahibi" biliyor ve üst perdeden hükümranlık ilan ediyor. Oysa "devletin gerçek sahibi" vergisini ödeyen ve o şekilde devlete can bahşeden vatandaşlardır. Tam da bu yüzden devlet, milletin emrindedir; millet, devletin emrinde değil. Bu gerçeği içine sindiremeyip kafasındaki arkaik devlet modelini kutsayanlar, devletin mekanizmasını bizatihi devlet sanmak gibi bir yanılgıya maruz kalır.

Dumanlı bu hafta bunu biraz daha açtı:

-Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, tarihe geçecek skandal bir cümle kullandı. "Allah şirk, devlet şerik kabul etmez" deyiverdi. Hem ayıp hem yanlış. Aylardır bu endişe dile getiriliyor, devletin tanrılaştırılması ile girilen yolun korkunç hatalara sebep olacağı söyleniyordu.

Bu noktada Ali Bulaç da çarpıcı bir tespit yaptı:

-Üçüncü nesil İslamcıları, şerik tanımayan modern iktidar tuzağına "güçleninceye kadar laik düzende İslamî olmayan mevzuata göre yönetme" fikri düşürdü. Uzak İslamî ideal için yakın gayr-i İslamî mevzuata göre iş görme ruhsatı Müslüman'ı canavarlaştırır. Doğrusu şudur: Allah şerik kabul etmez, devletin ise toplumsal gruplar sayısınca şeriki vardır. Meşru bir hedefe meşru yollardan gidilir.

Laik refleks...

Bu yazılar tümüyle "Siyasal İslam" gerçeğini ve şuur altını resmediyor.

Bugün "Devlet benim" diyenler, eleştiren tüm unsurları çekinmeden "hain, işbirlikçi, virüs, çete" diye damgalıyor, "Haşhaşi" benzetmesi bile yapıyor. Bir adım ilerisinde "kâfir" de diyeceklerdir, çok uzak değil bu.

Öyle enteresan "laik" bir anlayışla harekete geçtiler ki, ciddi ciddi akıl veriyor, "Cemaat, hayır faaliyetinin dışına çıkmasın", "Ülke siyaseti hakkında konuşacak olan parti kurup gelsin" buyuruyorlar.

Eskiden laikler, "Kimsenin ibadetine karışmıyoruz. Namaz kılana bir şey demiyoruz. Cemaat camide olur. Devlette Müslümanlık olmaz" diyorlardı. Bugün gelinen nokta ve verilen tepkiler tıpatıp aynı.

İktidara yakın işadamlarının veya direkt devletin kontrolünde 9-10 küçük gazete, 10-12 televizyon kanalı ile bastırıyorlar. Belirlenmiş yorumcular kanal kanal dolaştırılıyor. "Aman Cemaat'e yakın gazetecilerle karşı karşıya gelmeyin, zira güçlü tezlerle muhataplarını nakavt ediyorlar" diye talimatlar veriliyor.

Karakter sorunu...

Altı doldurulmamış, "Hükümete darbe" veya "Yargı ve emniyette cunta" politikalarını savunan yorumculara, onların tıynetine bakıyorsunuz, hayal kırıklığı katlanıyor. Hepsini alt alta toplasanız, "Yanlış yoldasınız" diyen cenahtan bir tanesinin kolu bacağı etmez. Kalitesi kıt, sicili kirli yandaşlar topluluğu... Af buyurun, yalakalıkta ve çarpıtmada hudut tanımıyor, vur deyince öldürüyorlar. Bu karaktersiz insanların sırtından propaganda yapılıyor, toplum da bunu görüyor.

3-4 yıldır çuvallayan politikaları Cemaat'e mal edip sıyrılmaya çalışırken utanıp "hata etmişiz", "çok safmışız" gibi minik günah çıkarmalar da olmuyor değil.

"Bekleyin görün, çok yanılacaksınız, yakında hepsi ortaya çıkacak" diye korku pompalıyor, yalancı aydınlıkla teselli bulup hep beraber uçuruma doğru yol alıyorlar.

Bir anlamda iyi de oluyor. Yarın bırakın günah çıkarmayı, insan içine çıkacak yüzleri olmayacak. Zira nedamet köprülerini atıp "son çıkışı" kaçırdılar.

Ziyaret -> Toplam : 125,26 M - Bugn : 13124

ulkucudunya@ulkucudunya.com