Başbakan ve MİT'in günah galerisi
Gültekin Avcı 01 Ocak 1970
Ömrümde böyle bir kin ve nefret görmedim.
Hukuk literatürü için ibretliktir Başbakan'ın söyledikleri.
Nefret suçlarının ve özellikle halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçunun en karakteristik emsalidir bu hezeyanlar. Teröristi yoldaş, yolsuzluğu siyaset, adli soruşturmayı darbe, hukuku araç, Müslüman'ı Haşhaşi, masum insanların evini "in" belleyen bir habaset. Aleyhlerinde bir kırık delil bile gösteremeyen lakin bu suçsuz insanları virüs, bir cinayet şebekesi olarak Haşhaşi, işbirlikçi olarak yaftalamakta tereddüt dahi etmeyen bir Başbakan. 28 Şubat muktedirleri, sivil topluma yönelik operasyonlar için "Samimi Müslümanlar'a dokunmayacağız" diyordu. Bugünse Başbakan Hizmet'i cinayet şebekesi olarak tanımlayıp fütursuzca "Samimi olanlara dokunmayacağız" diyebildi.
Aynı histerik dokudur bunlar.
Fazilet Partisi kapatma iddianamesinde Vural Savaş da parti için habis ur, vampir tabirlerini kullanmıştı. Aynı nefret, terör ve Vural Savaş dilidir Başbakan'ın hezeyanları.
Bir sosyal grubu manen idam etmek için her tür cinnet yaşanıyor bu ülkede.
-Bank Asya'yı batırmaya çalışmak...
-Hizmet'e gönül veren işadamlarını hukuksuzca ablukaya almak...
-Hizmet'in dershanelerini boykot çağrısının bizzat Başbakan'ca yapılması...
-Yolsuzluğa kör olmayan, hukuk işlesin diyen basın/yayın organlarına ayrımcı ve dışlayıcı tavır...
-Gestapo zihniyetiyle çalışan istihbarat servisine takip ettirilmesi, insanların fişlenmesi...
-Hükümetin tüm yolsuzluk ve hatalarını kara propaganda ve algı yönetimiyle "şeytanlaştırılan bir cemaat" algısına gömmeye çalışması...
-Hükümeti ilgilendiren her adli soruşturma ve olayda görevli kamu görevlilerinin 2 saat bile geçmeden görevden alınması...
Bu derece cinnet emareleri McCarthy ABD'sinde bile görülmemiştir.
Darbe dönemlerinde de...
Oysa AİHS'nin 17. maddesinde özgürlükleri yok etme özgürlüğünün olmadığı katiyetle belirtilmiştir. AK Parti iktidarı ise hür teşebbüsü, eğitim hakkını, adil yargılanma hakkını, ifade özgürlüğünü, kamuda fırsat eşitliğini ve demokratik toplumu yok etmek için tüm hatlarıyla seferber oldu. Yargıyı alenen kendine bağlama girişimiyle toplumu patlama noktasına getirdi. Meclis komisyonlarında yaşanan kavgaların bir gün sokaklara yansıma ihtimalinin artması bile hükümeti hukuksuzlukta direnmekten bir an alıkoymuyor. "Yolsuzluklar ortaya çıkmasın da gerekirse ülke yansın gitsin" histerisidir bu. PKK terör örgütüne bile hain demeyen gölgeler, sırf hükümeti eleştiriyor diye Hizmet insanlarına "vatan hainleri" diyebilmektedirler. AK Parti, on yılların adli soruşturmasının adını "darbe" koyan dünyadaki tek siyasal harekettir.
MİT'in günahları
Nitekim 7 Şubat KCK soruşturmasında MİT mensuplarının ifadeye çağrılmasına da "darbe" demişlerdi.
Oysa:
1-Diyarbakır'da sırtında bomba yüklü olarak emniyete girmeye çalışırken yakalanan PKK'lının MİT elemanı çıkması.
2-İstanbul'da belediye otobüsüne molotofkokteyli atıp yakalanan KCK üyesinin MİT elemanı çıkması. Molotoflama eylemlerinden birinde Serap Eser isimli genç bir kız hayatını kaybetmişti.
3-Van'da PKK kırsalı için eleman toplayıp dağa gönderen ve 20 kişinin örgüte katılmasını sağlayan KCK'lının MİT elemanı çıkması.
4-İstanbul'da Emniyet Amiri Semih Balaban'ın şehit düştüğü Devrimci Karargâh operasyonunda ölü ele geçirilen Orhan Yılmazkaya'nın Kandil'e geçişini sağlayan kişinin MİT'le bağlantısı.
5-Mersin'de onlarca eylemin tertipleyicisi olan ve pek çok terör eylemine karışan KCK sorumlusunun MİT elemanı çıkması.
6-MİT'in Öcalan-Kandil arası haber (talimat) taşıması sonrasında yapılan eylemlerde şehit olan onlarca asker ve polisimiz...
Bu istikrarlı tablo, normal bir istihbarat ve sızma faaliyetini değil MİT'teki bazı unsurların terör örgütünü bizzat yönettiğini veya KCK/PKK'nın MİT'i yönettiğini gösteriyordu.Soruşturulan konu Oslo görüşmeleri değildi anladınız mı?Ve MİT yönetimi tüm bu olaylarda devreye girip "Bizim elemanımız" diyerek serbest bırakılmaları için girişimde bulunuyordu. İstihbarat kılıfına gizlenmiş vahim suç tablosu soruşturulmayacaksa, hiçbir cinayeti soruşturmanıza gerek yoktur. Hukuku askıya alarak oğlunu savcılığa ifade vermeye bile göndermeyen Bir başbakanın olduğu bu ülkede, hiçbir kamu görevlisinin Serap Eser'in ailesine gidip "kızınızı devlet görevlisi yaktı ama görev icabıydı" deme lüksü yoktur. Zira saha ajanı, haber almak için örgüte sızsa da hiçbir şekilde ülkesi ve milleti aleyhine suç işleyemezdi. Ve bugün KCK bölgedeki tüm il ve ilçelere silahlı yerleşimini tamamlamış, milislerini hazırlamış durumda. Bunların hesabının mutlaka sorulacağı konusunda kuşkum yoktur.
En azından KCK/PKK bölgede tek taraflı statü ilanı yapıp Türkiye'yi oldubittiyle karşı karşıya bıraktıktan sonra.