Ne 17 Aralık’mış be...
Mustafa Ünal 01 Ocak 1970
Tarih bugün yaşananları nasıl adlandıracak? ‘Tasfiye’ hafif kalır herhalde. Belki ‘zulüm’. Neden? Bir izahı olmalı.
Ama yok. Tarih bugünleri yazacak. Sadece bir gecede görev yeri değişen polis sayısı 500. Bu satırlar yazılırken İstanbul’da 34 polis ve amir sürüldü. Emniyet’te ne gelen belli ne giden. Her şey birbirine karışmış durumda. Bu aynı zamanda güvenlik zaafı. Bir devlet sorunu. Böylesi herhalde darbe dönemlerinde veya rejim değişikliklerinde yaşanır.
Yer değiştirme İstanbul’da görev yapan savcılara da sıçradı. Sürpriz değil, bekleniyordu. Eli kulağındaydı. HSYK’nın Birinci Dairesi’nin üyeleri o yüzden değişti. 20 savcı yerinden oldu. Başka iller de var. Kararname dönemi değil. O kadar yargı mensubunun yeri neden değişti? Sebebi belli. Gerçeğin herkes farkında. Bazı komplo teorilerinin arkasına sığınmak, akla ziyan senaryolar yazmak, gerçeği değiştirmiyor. Bütün bunların müsebbibi 17 Aralık operasyonu. Dosyalar yürüseydi, ucu siyasetten bazı isimlere de uzansa bile bu denli yıpratıcı olmazdı. Yargıya, operasyonlara göstere göstere müdahale. Eskiden biraz daha örtülü olurdu. Şimdi herkesin gözü önünde. Açık ve aleni. Ankara’nın yargının kıpırdamasına bile tahammülü kalmadı. Hemen karşı operasyonla cevap verilmekte. Manzara ibretlik.
Ne 17 Aralık’mış be. Mahiyeti tam anlaşılamadı ama yaşananlar dosyaların boş olmadığının işareti. Yoksa 4 bakan koltuğunu kaybeder miydi? Bilmem farkındalar mı tasfiyelerin, yer değiştirmelerin kısaca karşı operasyonların oluşturduğu hasar 17 Aralık’tan daha ağır. Daha tarih hükmünü vermedi. Oraya müdahale imkânı da yok. Yaşananlar ipuçları verse de 17 Aralık korkusunun nelere yol açacağını kestirmek gerçekten güç. Nasıl bir savrulmadır bu. Parti içinde ‘Yok, kesinlikle olmaz’ diyenler çıktı ama Adalet Bakanı Bozdağ ‘yeniden yargılama’ konusunda çalışmalara başladıklarını söyledi dün. Hedef Balyoz ve Ergenekoncuları kurtarmak olsa da bu kapı açılmaya görsün, işin ucu Öcalan’a kadar uzanır. Avukatlar fırsat kolluyor zaten. 17 Aralık konusunda Öcalan’ın görüşü de pek farklı değil.
HSYK Birinci Dairesi üyelerinin değişmesi ve anında görüntü vermesi acaba AK Parti’yi keser mi? Yasal düzenlemeden geri adım atar mı? Anayasa değişikliği olmayacağı ortaya çıktı. CHP’nin cevabı olumsuz oldu. RTÜK modelinin kabul edilebilir olmadığı ortadaydı. AK Parti de umutsuzdu. Yoksa komisyondaki görüşmeleri durdurur, anayasa paketi üzerine yoğunlaşırdı. Tam tersini yaptı, kaldığı yerden görüşmeleri sürdürdü.
Cumhurbaşkanı Gül’ün rahatsızlığına, muhalefetin tepkisine, hukukçuların itirazına, AB’nin ikazına rağmen geri adım beklenmemeli. Yüzde 58 halkın desteğiyle oluşan HSYK’yı kanunla Adalet Bakanlığı’na bağlamayı amaçlayan yasal düzenlemenin komisyon aşaması dün tamamlandı, önümüzdeki hafta Genel Kurul’a gelmesi öngörülüyor. Son yaşananların parti içinde huzursuzluğa yol açtığı sır değil. Bu rahatsızlığın tavra, hele hatırı sayılır oranda karşı oya dönüşmesi beklenmemeli. Muhalefetin direncinin de yetersiz kalacağı ortada.
Cumhurbaşkanı Gül ne yapar? Veto eder mi? En zor kararlardan birini vereceği kesin. Çünkü ortada Anayasa’ya aykırı bir yasa var. O yüzden muhalefet liderlerini Çankaya’ya çağırdı ve anayasa değişikliği istedi. Öte yandan da içinden çıktığı partisi var. Ve tabii 2014 senaryoları. Doğrusu, Anayasa’ya aykırı maddeleri tespit ederek geri göndermesi. HSYK sadece siyasetin değil, Türkiye’nin de kaderi olacak. Cumhurbaşkanı Gül’ün bunun farkında olmaması mümkün değil.
Ne 17 Aralık’mış be. Sessiz devrimlerin partisi AK Parti’yi ne hale getirdi. Korku bakalım daha nelere yol açacak...