HSYK’ya AB freni
Mustafa Ünal 01 Ocak 1970
AK Parti, HSYK teklifini dondurdu. Genel Kurul’da 21 maddelik ilk bölümü görüşüldü. Geri kalanını askıya aldı. Komisyondan tekme tokat geçen HSYK yarıda kaldı. Her şey göze alınmışken birden neden durdu?
Anayasa’ya aykırı olduğu için mi? Değil. Tek faktöre bağlanamaz. En çok AB’nin uyarılarının etkili olduğunu söylemek lazım.
Brüksel’in sözlü mesajla yetinmediği, AB Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na birden fazla mektup gönderdiği ortaya çıktı. Mektuplarda, komisyondaki değişikliklere rağmen giderilemeyen kaygıların Adalet Bakanı ile de paylaşılması istendi. AB ağırlığını koydu, gözünü karartan AK Parti, çok hızlı yol alırken kazık fren yaptı. Ne partiyi ne de kamuoyunu hazırlayabildi. Nedenini izah edemedi. Sebebi Brüksel de olsa, içeride herkesin karşı çıktığı HSYK düzenlemesini durdurması doğru. Tekrar raftan indirme seçeneğini açık tuttu. Demokles’in kılıcı gibi. Bu biraz yargıdaki gelişmelere bağlı. AK Parti’nin canını sıkan olaylar yaşanırsa kaldığı yerden devam etmesi ihtimal dışı değil.
Dondurma anayasa değişikliği için bir mola değil. Her ne kadar bu yönde çağrılar yapmış olsa da. O fırsat kaçtı. Komisyonda görüşmeleri durdursaydı en azından anayasa değişikliği için masaya oturma imkânı doğardı. CHP lideri Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Gül’e anayasa değişikliği için ‘yeşil ışık’ yaktı. Ancak AK Parti’nin görüşmelere ara vermemesi ve RTÜK modeli önerisi, başlamadan bitirdi. Bu saatten sonra CHP’nin anayasa değişikliğine ‘evet’ demesi pek mümkün görünmüyor. Onca tartışma hatta kavga, yaşandığıyla kalacak. HSYK’yı askıya aldıran Brüksel dışındaki faktörlerden kısaca söz etmek isterim. Cumhurbaşkanı Gül’ün veto etme ihtimali. Gül rahatsızlığını açıkça belli etti ve yasanın önüne gelmesi durumunda geri göndereceğinin sinyallerini verdi. Siyasî sonuçları AK Parti’yi tedirgin etti. Vetonun parti içinde sorunlara yol açması kaçınılmazdı. Cumhurbaşkanı Gül, bu tavrıyla ister istemez AK Parti ile karşı karşıya gelecekti. Bu siyasî pozisyon açıklamalarla sürecekti. AK Parti, zaten sıkıntılı sürecin içinden geçmekte. Gül’ün vetosunun partide oluşturacağı hasarı göze alamadı.
HSYK’nın Birinci Dairesi’nde gerçekleşen ‘üye değişikliği’ AK Parti’yi tatmin etti. Kendiliğinden olmadı tabii bu. Birileri devreye girmiş olmalı. HSYK düzenlemesinin askıya alınması koşuluyla. Yasayla hedeflenen, Birinci Daire’nin değişmesiyle sağlandı. AK Parti’nin canını sıkan savcı ve hâkimler kararnameyle o dosyaların çevresinden uzaklaştırıldı. Mevsimi olmamasına rağmen 100’ü aşan savcının yeri değiştirildi. Sadece 17 Aralık değil Balyoz ve Ergenekon savcıları da görevden alındı. Üstelik tenzil-i rütbeyle. HSYK düzenlemesinin dondurulmasında AK Parti’nin isteklerine olumlu cevap veren Birinci Daire’deki değişimin etkisi de inkâr edilemez.
HSYK’yı Adalet Bakanlığı’na bağlayan yasanın askıya alınması doğru bir adım. Ancak bu, yargının üzerinde dolaşan kara bulutları dağıtmaya yetmez. Yargı yargı olalı hiç bu kadar yürütmenin müdahalesine maruz kalmadı. Koltuğuna 20 gün önce oturan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ hakkında bir değil, iki fezleke hazırlandı.
İddialar çok ağır. Doğrudan savcılara müdahale söz konusu. Dosyada operasyona hazırlanan polisleri savcının taleplerine rağmen durdurma girişimleri de yer aldı. Görevi adaleti tesis etmek olan bir bakanlığın bu fezlekeleri taşıması zor. Bugün olmasa bile ileride AK Parti’nin başını çok ağrıtacağı ortada. Göstere göstere ‘yargıya müdahale’ dünyanın hiçbir yerinde, muz cumhuriyetlerinde bile kabul edilemez. HSYK’nın askıya alınması doğru olsa da müdahalelerle ağır darbe alan yargının hal-i pürmelalini iyileştirmeye yetmez.