TIR'ları kim ihbar ediyor?
Adem Yavuz Arslan 01 Ocak 1970
Bugün başlayacak olan Cenevre-2 öncesi ortaya dökülen vahşet fotoğrafları Esed zulmünü sona erdirir mi?
Açıkçası hiç sanmıyorum.
Çünkü ortaya dökülen vahşet görüntüleri malumun ilanından başka bir şey değil.
O görüntüler olmadan da Esed'in zalim bir diktatör olduğunu biliyorduk.
Tıpkı 'Batı dünyasının El Kaide balonu ile Esed'e can simidi olduğunu, katliama iradi olarak sessiz kaldıklarını' bildiğimiz gibi.
Safımızı belli etme adına Suriye'deki vahşete tepkimizi yüksek sesle söyleyeceğiz.
Ama bu durum ne Amerika ne de Avrupa başkentlerinde hareketlenmeye sebep olacak.
Onların çıkarları Suriye'nin çökmesi, mümkünse üçe bölünmesi ve orta/uzun vadede Afganistanlaşmasını gerektiriyor.
Tabii komşumuz Afganistanlaşırsa Türkiye de Pakistan olacak demektir.
El Kaide'nin sınırımıza yerleşmesi, önce Suriye sonra da bizim için büyük risk haline gelmesi (ki istihbarat verileri El Kaide'nin 2015'i eylem yapı olarak belirlediği yönünde) çok uluslu bir mutabakatın eseri.
O yüzden, Türkiye üzerinden geçen savaşçılarla ilgili en ufak bir istihbaratı da Türkiye ile paylaşmıyorlar.
Yani çok yönlü bir kuşatma ile karşı karşıyayız.
Peki biz ne yapıyoruz? Maalesef hükümet gölge boksuna çıkıp kendi kendiyle vuruşuyor.
Her şeyi 'Paralel yapı' vb. 'ezberler'le açıklamaya çalışıyor.
Eğer devleti yöneten sizseniz 'dış mihrakları', 'komploları' ya da 'kumpasları' deşifre edip onlara fırsat vermemek zorundasınız.
Kaldı ki 'paralel yapı' söylemi bir zamanlar cevap verilemeyen her olayı Yahudiler'e/Masonlar'a bağlayan 'tipik İslamcı refleksi'nden farklı değil.
Gelelim TIR tartışmasına.
Konunun birkaç boyutu var. İstesek de istemesek de istihbarat örgütleri örtülü operasyonlar yapar.
Zaten istihbarat dünyası yapısı itibariyle kirlidir.
O yüzden "Silah taşımak MİT'in işi mi" diye sormanın bir anlamı yok. Esas olan yakalanmamaktır.
Çünkü yakalanırsanız hem itibarınız gider hem de hukuki sürece kapı açarsınız.
Burada esas soru şu:
Bu bir devlet politikası mı? Yani eğer devlet politikası ise sorulması gereken gizliliğin nasıl ihlal edildiğidir.
Ama değilse iki türlü sorunumuz var demektir.
Devlet politikası değilse karar kimin?
6 Ocak'ta Genelkurmay'ın yaptığı 'TIR'larla ilgimiz yok' açıklaması önemli.
Eğer konu MGK'da görüşülüp karara bağlanmışsa Genelkurmay'ın böyle bir açıklama yapmaması gerekirdi.
Diğer yandan gizli bir sevk yapacaksanız iki bakanlığın kısa bir çalışma yapması güzergah emniyetini almaya yeterdi.
Ancak valilere ve başsavcılara bilgi verilmemiş.
Bu durum, 'devlet krizi' denen olayın tam da kendisi. Aslında tartışılması gereken bu konu iken biz yine esası kaçırıp detayları konuşuyoruz.
Başbakan Erdoğan bile Brüksel'e uçmadan önce 'paralel yapı'yı işaret edince yandaş medyası 'vatana ihanet' başlıkları ile çıktı.
Senaryoya göre Camia'ya yakın isimler hükümeti sıkıntıya sokmak için MİT'e ait TIR'ları ihbar ediyor.
Bu durum bir taşla kuş sürüsü vurmak olsa gerek.
Eğer siz, hükümet olarak her şeyi Camia'ya mal eder ancak hiçbir bilgi/belge ortaya koyamazsanız, başka ülkelerin istihbaratları için zemin komplolara müsait hale gelir.
Bir diğer önemli nokta da şu:
İster polise, ister jandarmaya ihbar yapın kayıtlar dijital sistemde korunuyor.
Yani bir ihbar varsa CMK 160 uyarınca savcıların işlem yapmaması mümkün değil.
O araç mutlaka aranmalı ve tutanak tutulmalı.
Bu durumda hem Türkiye'yi uluslararası arenada sıkıntıya sokmak hem de ülke içindeki mevcut fitne ateşini körüklemek isteyen çevreler bir telefonla kavgayı körükleyebilirler.
Sonuçta binlerce kamyonun geçtiği bir güzergahta hangi araçta ne olduğunu ancak 'içeriden' bilebilirsiniz.
Peki kim ihbar etti?
'Cemaat yaptı' kolaycılığına kaçmayanlardansanız tuzağı görmeniz mümkün.
Özellikle Arapça bilme avantajı ve mezhebi yakınlık sebebiyle istihbarat örgütünde bu ilimizden çok personel olduğu bilinen bir gerçek.
Bir başka gerçek daha var.
Suriye'den kaçıp Türkiye'ye sığınan muhalif Albay H. Mustafa Harmuş aralarında MİT mensuplarının da bulunduğu bir çete tarafından Esed'e 100 bin dolar karşılığı satılmıştı.
Olaya adı karışan MİT Adana Bölge Başkanı ise Başbakan'ın izin vermemesi nedeniyle yargılanamamıştı.
Türkiye'ye sığınan bir muhalif komutanı Esed'e satan istihbaratçıların olduğunu gördükten sonra ihbarların kaynağı hakkında 'dışarıdan' adreslere bakmak için ya önyargılı ya da kötü niyetli olmak gerekir.
TIR'larla ilgili son bir not:
'Devlet kararı' ya da değil. MİT aracılığı ile Suriye'ye silah gönderildiğini artık herkes biliyor.
Peki o TIR'lar sınırı geçtikten sonra ne oluyor fikriniz var mı?