POLİS YİNE ‘DESTAN’ PEŞİNDE
Mehmet Tezkan 01 Ocak 1970
Bu kez polisin karşısında üç kişi vardı.. Ellerinde ne taş vardı ne sopa..
Ayakta da değillerdi..
Kaldırımın üzerine oturmuşlardı.. Ne trafiği tıkıyorlardı ne gelip geçene engel oluyorlardı..
Öylece oturuyorlardı..
Oturdukları yer Emniyet Müdürlüğü’nün önüydü.. Tek kabahatleri bu olsa gerek!..
Polisin üzerine gitmediler, emniyetin kapısını zorlamadılar.. Polis onların üzerine gitti..
Daha doğrusu polis de gitmedi, TOMA gitti..
Oturan üç kişinin üzerine tazyikli su sıktı.. Yere kapandılar, sırılsıklam oldular..
Polis bana göre suç işledi.. Anayasa suçu işledi.. Orantısız güç kullandı.. Durduk yerde şiddete başvurdu..
*
Sabaha karşı DHKP-C operasyonu yapılmış, yedi kişi gözaltına alınmış.. Oturma eylemi yapan üç kişi bu durumu protesto ediyormuş..
Gözaltına alınan belki çocuklarıydı, kardeşleriydi, akrabalarıydı.. İnsanların bu ülkede bu kadar hakkı bile yok mu?
Ne oldu Anayasa..
Ne oldu AİHM kararları..
Ne oldu barışçıl protestonun hak olduğu gerçeği..
Polis artık üç kişinin kaldırımda oturmasına bile tahammül edemiyor..
*
İktidar Gezi eylemleri sırasında ortalığı gaza boğan, tazyikli suyun içine bile biber gazı koyan polis için ‘destan yazdılar’ demişti..
Polisi rejimin teminatı olarak göstermişti..
Başdanışmanı, polisin demokrasinin önünü açtığını iddia etmişti..
Polis kaldırımda oturan üç kişinin üzerine TOMA yollayarak mı demokrasinin önünü açıyor..
Bir yetkili çıkıp izah etsin..
İçişleri Bakanı, Vali, Emniyet Müdürü.. Biri..
Bundan böyle İstanbul’da her üç kişiye bir TOMA mı düşecek?
Otoriterliğin dozu her geçen gün artıyor..
Algı operasyonu
İki taraf da algı çalışmasından söz ediyor..
İki taraf da Allah’tan, ahretten söz ediyor..
İki taraf da birbirlerini aynı dili, aynı terminolojiyi kullanarak suçluyor..
Bir taraf diyor ki; yolsuzluk olduğuna dair algı çalışması yapılıyor.. Sahte operasyonlar düzenleniyor, bunun adı darbe girişimidir.. Suikasttır..
Öteki taraf diyor ki; devlet içinde paralel yapı olduğu, çeteleşme olduğu algısı yaratılmak isteniyor.. Bu sayede Cemaat yıpratılmaya çalışılıyor.. Hatta yok edilmeye..
Bir taraf; yolsuzluk ve rüşvet yok diyor..
Öteki taraf; paralel devlet yok..
İki taraf da olan biteni bu iki kelimeyle açıklıyor; algı operasyonu..
*
Bana sorarsanız; ikisi de var.. Algı değil, gerçek..
Suriye’den elimizi ayağımızı çekelim
Dün yakalanan iki TIR’la birlikte üç oldu.. İçleri yine silah ve mühimmat doluymuş..
Operasyona 500’e yakın jandarma katılmış..
İlginç olan şu..
Jandarma operasyon sırasında Jammer denilen sinyal kesme aygıtı kullanmış..
Niye ki..
Birilerine haber verilmesin, arama durdurulmasın diye mi?
*
TIR’ların ilki kasım ayında yakalanmıştı.. İçinde 935 adet roket başlığı çıkmıştı..
Sonra iki otobüs yakalandı.. İçinde neler yoktu neler.. Makineli tüfek vardı, uçaksavar vardı, keskin nişancı tüfeği vardı..
*
Bir de aranamayan TIR var.. İçinde MİT mensuplarının olduğu.. Yük devlet sırrı diye aratmadıkları.. Operasyon katılan polisler görevden alındı..
İçişleri Bakanı da, Dışişleri Bakanı da Suriye’deki Türkmenlere giden insani yardım olduğunu söylemişti..
CHP lideri de haklı olarak sormuştu; içinde giyecek, yiyecek, ilaç varsa niye yükü göstermediler ki..
Dün yakalanan iki TIR çok büyük olay.. Kimin yolladığı, nereye gittiği ortaya çıkarılmalı..
Ankara’da artık Suriye’den elini ayağını çekmeli..
Farkında mı bilmiyorum.. Çuvallamanın ötesinde batağa sürüklendi..
Özgür Suriye Ordusu Suriye’den kaçıyor!.
Batak dedim ya.. Alın işte son örnek..
Ankara’nın kurdurduğu veya kurulmasını teşvik ettiği, öncülük ettiği Özgür Suriye Ordusu da Suriye’den kaçmaya başladı..
Hayır hayır..
Katil Esad’ın zulmünden kaçmıyorlar.. Çünkü artık Esad’ın ordusuyla kıran kırana savaşmıyorlar..
Esad’la savaşsın diye sınırımızın yakınlarına yerleşen, yerleştirilen Kaide bağlantılı Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı örgütle savaşıyorlar..
O örgütün zulmünden kaçıyorlar..
Hem de uçaksavarlarıyla, roketatarlarıyla, el bombalarıyla, kalaşnikoflarıyla, mühimmatlarıyla Türkiye’ye kaçıyorlar..
*
Artık, Özgür Suriye Ordusu ile Suriye Ordusu arasında şiddetli çatışmalarda şu kadar kişi öldü haberleri gelmiyor..
Muhaliflerin kendi içindeki çatışmalarda şu kadar insan hayatını kaybetti haberleri yapılıyor..
Patlayan bombalar haber oluyor.. Veya Kaidecilerin yakaladıkları muhaliflerin kafasını kesmesi dünyaya yansıyor..
*
Suriye politikasının mimarı Davutoğlu çıkıp bu durumu izah etmeli.. En azından Meclis’e hesap vermeli.. Demokratik rejimler de böyle oluyor da!..