Lenin niçin ölmüştü?
Ahmet Turan Alkan 01 Ocak 1970
Efendiim, biz buraya niçin geldik; pek hayırlı pek güzel bir beraberliğin ilk adımını atmak için geldik elbette. Malumunuzdur gençler aralarında konuşmuşlar, anlaşmışlar; bize de hayırlı olsun demek düşüyor tabiatıyla.
Yalnız hazır bunca topluluğu bir arada yakalamışken devletin içine çöreklenmiş paralel yapılardan, sinsi çetelerden ve habis örgütten bir miktar bahsetmek isterim... Aman da hanım kızımız ne güzel kahve yaparmış; ellerinize sağlık! Tam sevdiğim gibi, köpüklü, az şekerli. Ne diyordum, çete diyordum. Vallahi birader biz meğerse ayakta uyuyormuşuz. Biz bunları kardeş bildik, bağrımıza bastık, ne istedilerse verdik. Sen tut, çete kur, yargıyı ele geçir, emniyeti ele geçir. Ardından milli ordumuza kumpas kur. Şu içtiğim kahve, şu yediğim çifte kavrulmuş fıstıklı lokum gözüme dizime dursun beyefendi... Böyle gözümüzün içine baka baka şerefli mâsum insanlara bühtan ettiler. Vallahi aynen böyle efendim. Ha, ne diyordum, gençler aralarında anlaşmış diyordum. Bunlar gençliğe de el attılar beyefendi. Dershanelerde fiziktir, kimyadır derken çocukların zihnini iğfal edip çeteye militan kazandıracaklar; bak bak bak! Diyeceksiniz ki, sizin aklınız nerdeydi? Efendim biz o esnada çifte yollar yapıyorduk, havaalanları açıyorduk, eğitimde müthiş hamleler yapıyorduk; bunlar da devletin içinde ikinci bir paralel yapı kuruyorlarmış. Yav kimsin sen, senin gücün yeter mi; biz ne darbeler, ne vartalar atlatmışız! Sen kimsin be adam. Hep iyiniyetimizden, hep sâfiyetimizden... Hah, tam onu diyordum araya lâf karıştı... Efendim iki gönül bir olunca samanlık seyran olurmuş. Gençler anlaşmışlar... oradan da dershanelere geçmiştik. Peki şantajdan bahsetmiş miydim; cür’etin bu kadarı olmaz efendim! Sen tut 77 milyonun oyuyla gelmiş milli iradeye şantaj yap. Neymiş, hukukmuş filan. Milli iradenin yanında hukukun lâfı mı olur efendim, istirham ederim. Millet olmazsa hukuku ne yapayım ben. Biz paralelin bu yanında istihdam diye yatırım diye gece-gündüz demeden koştururken onlar yargıyı müflis emellerine âlet etmişler. Sürgün etmekle bitmiyor efendim; arkadaşların bile aklı karıştı, üç kere, beş kere üst üste sürgün edilmiş adamlar var. Elimden gelse üç kere daha sürgün edeceğim fakat edemiyorum ki, adam neticede 657’ye bağlı memur. Ah sözleşmeli olacaktı ki bilirdim ben yapacağımı. Bu arada sözleşme derken konuya döneyim biraz. Efendim evlilik kudsi bir sözleşmedir, nişan ise bu sözleşmenin bir nevi ön mutabakatı. Doğrudur, biz böyle 12 sene bunlarla mutabık olduğumuz zannıyla ooh yan gelip yatmışız; yatmak deyince aklıma geldi. Onca mâsum, vatanperver subayımız, aydınımız beş yıldır bunların yüzünden hapislerde yatıyor beyefendi. Biz yatarken bunlar bir sürü sahte belge, bilgi, delil oluşturmuşlar; hep iftira tabii. Neyse ki son anda fark ettik. İnsan Allah’tan korkar efendim, şimdi biraz düzeltiyoruz durumları. Bu arada paşalarımızın durumlarını da düzeltmek aklımıza geldi, onu da düzeltiyoruz bir torba kanunla. Efendim bu torba kanun çok iyi bir icat. Evvela bir torba alıp bir kenara koyuyorsun; vaziyete göre neyi düzeltmek lazımsa atıyorsun torbanın içine. Biz böyle çok kanun yaptık efendim, daha da yapacağız. Bu arada yapacağız demişken bu iki güzel gencin yuvasını yapmak için ilk adımı atmak üzere... ooo şerbetler de geldi işte. Aman efendim bal gibi, gül gibi maşallah. Şerbet ezen elleriniz dert görmesin, gülden nermin yanaklarınız hiç solmasın evladım, ağzınız tatlı bahtınız kutlu olsun, ha internet kanunu diyordum değil mi, attık da onu torbanın içinde, yakında çıkar görürsünüz. Kim internette ne dalevera çeviriyor saati saati haberi olacak çocukların, güvenlik için çok önemli bir adım bu. Herkes artık huzur içinde uyuyabilir çünkü biz herkesin maillerini, internet yazışmalarını ve hareketlerini adım adım izleyeceğiz böylelikle. Efendim sene 960, Bornova’da topçu alayında askerim, ihtilâl oldu dediler. Ne bilelim inandık. Allah sizi inandırsın, ben biraz şüphelendim fakat işte şimdi bizim partideki ar-geci arkadaşlar isbatladılar ki 27 Mayıs darbesi de bu örgütün işiymiş aslında. Bizim muazzez milli birlik komitecisi büyüklerimiz darbe yapsın; hâşâ! Kumpasmış meğer, örgüt tâ o zamandan beri Türkiye’yi ele geçirmek için sinsi sinsi çalışıyormuş. Şimdi tarihçilerime talimat verdik İttihat ve Terakki içindeki paralel örgütü araştırıyorlar. İlginç şeyler yakaladık efendim. Hepsini açıklayacağım milletime. Meselâ bu Haşhaşçıların 31 Mart vakasındaki rolleri hakkında şok belgelere ulaşmak üzere istihbaratçı arkadaşlarım. “Şimdilik bir şey yok” diyorlar ama “İyi bakın sağa, sola; vardır bir şeyler” diye sıkı emir verdim. Bulacaklar, bulamazlarsa anlayacağız ki onlar da sinsi örgüt mensubu... Efendim hakkınızı helal edin, sözü biraz uzattım. Biz burada güllerden nazik kerimeniz hanımefendi kızımız filanı, oğlumuz fülâna emr-i peygamberi üzere istemek için geldik. Bu hayırlı topluluğu salonda görünce şu davayı bir de size anlatmakta fayda mülahaza ettim. 12 Mart da bunların işi azizim, bilmiyordunuz değil mi? Sırf milleti milli ordusuna düşman etmek, ikilik çıkarmak içinmiş. Bazı belgeler bulundu ama toplum henüz hazır olmadığı için saklıyoruz, istirham ederim bu sözlerim lütfen dışarı çıkmasın. Sizleri artık akraba gördüğüm için samimi konuşuyorum. Sağ-sol çatışmasında da bu meczuplar her iki tarafa da silah vermiş, her iki tarafa da gidip, “Karşıdakiler size ana-avrat sövüyor; haberiniz var mı?” diye fitlemişler. Tabii bu durumda 12 Eylül darbesinin ne büyük bir tertip olduğunu açıklamaya lüzum görmüyorum. Sizler zeki bir topluluksunuz ve 30 Mart seçimlerinde, sizler uğruna saçını süpürge eden partimize hüsn-i teveccüh göstereceğinizden kesinlikle şüphe etmiyorum. Yaa, 12 Eylül de bunların kumpası beyefendi. O muhterem insanlara Kenan Paşamız olsun, Tahsin Paşamız olsun, örgütün gazına gelerek büyük bühtân etmişiz efendim. Pırıl pırıl insanlar, Allah selamet versin, yakında ziyaretlerine gidip gönüllerini alacağım elbette. Gönül derken, iki gönül bir olunca demiştim, sonra ne demiştim... Kızınızı oğlumuza istiyoruz demiştim. Eğer 30 Mart’ta sizler de kız tarafı olaraktan, “Allah’ın dediği olur, nikâhta keramet vardır” derseniz, ulemaya talimat vereyim, hemen duaya başlasınlar diyorum fakat söz ulemadan açılmışken bu alim taslaklarına, bu çakma peygamber müsveddelerine karşı sizi ikaz etmek isterim. Efendim ulema dediğiniz ululemre itaat eder, hizadan çıkmaz, hikmet-i hükûmet gözetir; bakınız benim ulema arkadaşlarıma... Ne yaparsam derhal münasip bir fetva ile kitapta yerini bularak siyasetin önünü açıyorlar. Bunlar, afedersiniz Hariciler gibi, Haşhaşiler gibi, Cavlaki dervişleri gibi anarşist tabiatlı bir çete. Nitekim 917’de Sovyet devrimi’nde üstlendikleri rol de artık inkâr edilemez. Müteveffa Lenin’i, Troçki’yi bile kafalamışlar efendim. Lenin’in kumpası vaktinde sezemediği için kahrından öldüğünü söylerler. Bunlar böyle menhus, böyle içten pazarlıklı, tapınak şövalyesi kılıklı karafatmalar güruhu beyefendi fakat müsterih olunuz, 30 Mart... Efendim, bu işi 30 Mart’a bırakmayalım isterseniz. Ne diyorsunuz kızı vereceeniz mi? I-ıh mı? Ulan sen kim oluyorsun da sümüklü kızını arslan gibi oğluma vermiyorsun be... Kimsin ulan sen kim, buna senin gücün yeter mi? Alın bu arkadaşları, toplayın toplayın, örgüt torbasına şeyedersiniz bilahire... Fincanları da derdest edin, suç delilidir, üzerlerinde parmak izi filan vardır. Fotoğrafçıya söyleyin, çektiği kareleri silsin. Buraya hiç gelmedik tamam mı; ağzından lâf kaçıranın berbadını çıkarırım ona göre!..