Uçak Düşüşe Geçerken...
Can Dündar 01 Ocak 1970
Cumhurbaşkanı Gül, son gelişmeler için konuşurken “Büyütmeyin” diyor:
“Ülkede kasırga, fırtına yok. Türbülans var. Şimdiye kadar türbülansta düşen uçak yoktur.”
Oysa türbülansı aşan bir durum var ortada:
Uçağı işbirliğiyle kaldıran ve paslaşarak uçuran iki pilot, kokpitte yumruk yumruğa kavgaya başladı.
Biri diğerine yakın saydığı mürettebatı uçaktan atıyor, diğeri ortağının aslında pilot değil hırsız olduğunu haykırıyor.
O sırada kontrolden çıkan uçak, hızla irtifa kaybediyor.
Ve yolcular, dehşet içinde bu dalaşı izliyor.
***
Kamuoyu yoklamaları bu kavgada iki pilotun da kaybettiğini ortaya koyuyor.
“İkisi de haksız” cevabı çoğunlukta...
İnsanlar yolsuzluk olduğuna da inanıyor, paralel devletin kumpas kurduğuna da...
Hükümete de güvenmiyor, basına da, yargıya da...
Yıllarca uyum içinde iş gören iki pilot, şimdi kumpaslar, beddualar, hakaretler, operasyonlar içinde yumruk yumruğa dövüşerek, hem birbirini tüketiyor, yakıtı biten uçağın kontrolünü kaybediyor.
Düşüyoruz.
***
“Kurtuluş süreci sancılı olacak, başka çaresi yok” diyenler haklı...
Bir siyasi gözlemcinin tabiriyle hükümetin iktidarı terki, “tırnaklarıyla tutunduğu vücudu bırakmamak için yırtarak aşağı inen bir kedi gibi” olacak.
“Beni yakanı, ben de yakarım” zihniyeti, ortalığı yangın yeri haline sokacak.
Buna ekonominin yüksek ateşi de dahil...
“Hırsızı yakala” talimatı alıp gitmeyen, savcıya iddianame hazırlaması için gerekli bilgisayar kayıtlarını göndermeyen polisler, hırsızlığı soruştururken görevden alınan savcılar, emrindeki polisi hukuksuzluğa zorlayan emniyetçiler, onların “ahlaksız teklif”ini kayıt altına alıp basına sızdıran polisler, bakanlara tuzak kuran devlet görevlileri...
Birbirine giren, birbirine diş bileyen, birbirinin kuyusunu kazan devlet kurumları...
Çürümenin kanıtları...
***
Ya bundan sonrası?
Çürük binanın çöküşünü izleyenlerin, bundan böyle ciddi bir enkaza ve enkaz altında kalanların feryadına hazır olması gerek.
Şimdiden bazı bakanlar, işadamları o enkazın altında...
İktidara en yakın bazı büyük işadamlarının son anda enkazdan kurtarıldığı haberleri geliyor. İş çevresi, onların kimler olduğunu, neden dosyalarının çekmecede tutulduğunu iyi biliyor. “Dosyanı her an sızdırabiliriz” tehdidinin ne kadar çok iş yaptırmaya yarayacağını da...
Ama yetmeyecek.
“Ekonomi sağlam olduğu sürece, hükümetin oyu düşmez. Hukuksuzluk, despotluk vatandaşın umurunda değil” diyen siyasi gözlemciler, bu kez ekonominin sarsılmasıyla oy tahminlerini revize etmeye başladı.
AKP, başlangıçtaki kemik oyuna kadar gerilemiş görünüyor.
***
Türkiye’nin artık enkaz kaldırma çalışmalarına hazırlanması gerek...
Bu rehabilitasyon döneminden sonra, sağlıklı bir yapının nasıl kurulabileceğini tartışmaya başlayacağız.
Oy hesabı
Basit bir hesap:
Son iki yerel seçimde AKP, genel seçimde aldığı oyun altında kaldı: 2004 yerel seçiminde yüzde 42 almıştı. 2007 genel seçiminde yüzde 46.5’e çıktı. 2009 yerel seçiminde yüzde 38’e düştü. 2011 genel seçiminde yüzde 49.9’u buldu. Yani AKP yerelde sendeliyor. Buna karşın CHP’nin oyu, az ama istikrarlı bir şekilde artıyor: 2004’te yüzde 18’di... Bu oran, sonraki üç seçimde yüzde 20, yüzde 23, yüzde 25 diye arttı. Soru şu: Son yerel seçimde koşullar daha iyiyken oyların ancak yüzde 38’ini alabilen AKP, bu berbat koşullarda daha fazlasını alabilir mi?