Yasa dışı dinlemeler ve siyasal istismarı
Erhan Başyurt 01 Ocak 1970
Kişiler arasında aleni olmayan konuşmaları, özel hayatı ihlal ederek kayıt altına almak ve bunları yayınlamak suç.
Hükümet, Temmuz 2012’de Üçüncü Yargı Paketi ile soruşturma aşamasındaki yasal dinlemeler de dahil özel görüşmelere ait ses kayıtlarının yayılması ve yayınlanmasını ağır suç haline getirdi.
Yasa dışı ses kayıtları “aleni” hale gelse bile yayılmasına neden olanlar da bu kapsama giriyor.
Bu suçun cezasını da “1 yıldan 3 yıla” iken “2 yıldan 5 yıla” yükseltti.
Böylece, en alt seviyede bile ceza alsa kişilerin hapis yatmasını kaçınılmaz hale getirdi.
Amaç, özel hayatın korunması ve mağduriyetlerin önlenmesiydi...
Kimin yaptığı neden tespit edilmiyor
Ancak görünen o ki, kritik olaylarda failleri bulmada başarısız kalınarak, hatta belki özellikle karanlık bırakılarak bu yasal düzenlemeler anlamsız hale getiriliyor.
Muhalefet partilerine seçimler öncesi yapılan “kaset” tuzakları halen aydınlatılmadı.
Şimdi de bu çirkin saldırı yöntemi “paralel yapı” ve “örgüt” algısı oluşturabilmek için bir başka seçim öncesi Camia’ya yönelik kullanılmaya çalışılıyor.
Hocaefendi ile yapılan görüşmeler yasa dışı şekilde kaydedilip, montaj yapılıp, servis ediliyor.
Yine Camia ile uzaktan yakından ilgisi olmayan insanların konuşma kayıtları da eş zamanlı servis edilerek, kurulan algı tuzağı pekiştirilmeye çalışılıyor.
Failler yine karanlık bırakılarak, çıkarılan yasalar boşa çıkarılıyor.
Yasalar, sadece iktidarı koruma ihtiyacı doğduğunda ağır şekilde kullanılıyor.
Oysa Türkiye’de, uluslararası görüşmeleri kaydetme kabiliyetine sahip kurum belli.
Ses kaydını kimin yaptığı rahatlıkla tespit edilebilir.
Yine ilk olarak kimin servis edip yaymaya çalıştığı da rahatlıkla ortaya çıkarılabilir ama...
Telekulaktan sandığa oy devşirmek
Daha şaşırtıcı olan yasa dışı dinlemeler ve montaj yapıldıktan sonra sızdırılan yasa dışı ses kayıtları, siyasilerin dilinden kürsülerden istismar konusu yapılıyor.
“Ananas”, “tespih” gibi ifadeler “kod” diye nitelenip, yasa dışı yoldan oluşturulmaya çalışılan “suç örgütü” algısına destek veriliyor.
Yasa dışı yollardan yürütülen psikolojik harekâttan, siyasal kazanç elde edilmeye çalışılıyor.
Hatırlayın, yakın geçmişte muhalefete yönelik yasa dışı “kaset” tuzakları da meydanlardan aynı şekilde istismar konusu yapılmış ve oya tahvil edilmeye çalışılmıştı.
Böyle olunca, dinleyen, dinleten, montaj yaptırıp servisi yapan ve yaptıranların neden bir türlü bulunmadığına dair aslında fikir sahibi olmak daha kolay hale geliyor.
Hoş! Yasa dışı dinlemelere ilişkin failleri belli bazı vakalarda da soruşturmalara izin verilmiyor.
Gazeteciler Mehmet Altan, Ahmet Altan, Yasemin Çongar, Amberin Zaman, Markar Esayan ve Mehmet Baransu‘nun “sahte yabancı isimlerle“, “casus“ oldukları gerekçesiyle yasa dışı dinlendikleri, mahkemelerin de yanıltıldığı ortaya çıktı.
Gazeteciler dava açtı. Savcılık, yasa dışı yoldan, yasa dışı dinlemeleri yaptıran istihbarat görevlilerini yargılamak için Başbakanlık’tan izin istedi ama verilmedi.
Puzzle’ın parçalarını birleştirdiğinizde, ortaya yürek burkan bir resim çıkıyor.
Birçok aydın bu durumu “İstihbarat devleti olduk“ şeklinde eleştirerek, haklı kaygılarını dile getiriyor.
Yasa dışı yoldan suç örtülemez
Yasa dışı ses kayıtlarının sızdırılma “zamanlaması da manidar...“
Tarihin en büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun üstü, yasa dışı yollardan kayıtlar ve servislerle örtülmeye çalışılıyor.
Kamuoyunun dikkatleri suç delilleri yerine uydurma kayıtlara yönlendirilerek, bu soruşturmalar sanki bir komploymuş gibi lanse ediliyor.
Yine soruşturma dosyasına giren yasal dinleme kayıtlarının ortaya çıkması engellenmeye çalışılıyor.
Oysa soruşturma dosyasına giren konuşma detayları, millete küfürler, ihale yolsuzlukları, rüşvet havuzu, nüfuz ticareti ve çıkar sağlamalar, tamamen yasal dinlemeler ve hukuken delil niteliğindeler.
Güneş balçıkla sıvanmaz...
Psikolojik harekât yaparak, yeni suçlar işleyerek tespit edilen suçlamalardan kurtulmaya çalışmak nafile...
Panik halinde çırpınarak olsa olsa daha fazla çamura batarsınız...
Suç varsa zamanı geldiğinde hesap vermek de, ceza almak da kaçınılmazdır.