Masala kendileri de inanmıyor ya
Şahin Alpay 01 Ocak 1970
AKP yönetimi, Cumhuriyet tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını, hükümete yönelik olarak ABD ve İsrail tarafından tasarlanan ve “Fethullahçı paralel devlet,” yani Fethullah Gülen’den talimat alan yargı ve emniyet mensupları tarafından uygulanan bir kumpas, bir darbe girişimi olduğu iddiasıyla bastırma, örtbas etme çabasında.
Çaba bir yandan Hocaefendi’ye ve Hizmet hareketine yönelik akla gelebilecek en çirkin hakaretlerle, öte yandan yargıyı Adalet Bakanı emrine verme çalışmasıyla sürdürülüyor. Ne var ki, “paralel devlet” masalının rüşvetçilerden gerçek darbecilere, muhtelif suçlardan mahkum olan hemen herkesin aklanmak için sığındığı bir bahane olduğu giderek açıklık kazanıyor. Önce Başbakan’ın çok güvendiği MİT’in 17 Aralık’ta İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bünyesinde başlatılan operasyondan 8 ay önce, 18 Nisan 2013’te hazırladığı üç sayfalık raporda, tutuklanan işadamı Reza Zarrab’ın bazı bakanlarla ilişkisi üzerinde durulduğu ve raporun sonuç bölümünde “bakanların Zarrab ile ilişkisi ortaya çıkarsa, bu durumun hükümet aleyhine kullanılabileceği” konusunda bizzat Başbakan’ı uyardığı ortaya çıktı. (Bkz: Arzu Yıldız, T24, 5 Ocak)
Şimdi de, “paralel devlet”e dair ileri sürülen yegane “delil” fos çıkacağa benziyor. Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, bir Yargıtay üyesinin Gülen’den talimat aldığını iddia etmiş ve bu iddiasını kapalı zarfla Yargıtay’a iletmişti. Cumhuriyet gazetesi de, söz konusu “Yargıtay imamı”nın Adalet Akademisi Başkanı Hüseyin Yıldırım olduğunu yazdı. (28 Ocak) Yıldırım bu iftira hakkında tüm yasal yollara başvuracağını açıkladı; Hürriyet gazetesine de Gülen’le hayatında hiç görüşmediğini, hakkındaki iddiaların hükümetin HSYK’yı denetimi altına alma çabasına zemin hazırlamak için ortaya atıldığını söyledi. (T24, 29 Ocak)
“Paralel devlet” masalına bizzat hükümet üyelerinin de inanmakta güçlük çektiği görülmekte. Nitekim, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, “paralel devlet” iddialarını “çok gerçekçi bulmadığını… iddiaların kanıt ve belgelerle ortaya çıkması” gerektiğini söyledi. (Zaman, 26 Ocak) Ben Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın da “paralel devlet” iddiasına ikna olmadığı izlenimindeyim. Arınç, Bursa’daki bir yerel televizyona konuşurken önce şunları söyledi: “Cemaatin başında olduğu söylenen muhterem kişiye de bir sözümüz yok. Bütün dünyaya kucak açmış insanların bir tanesine bile bir fiske vuramayız…” Bu sözlere inanmak gerekirse, bir defa Arınç’ın Başbakan’ın Hocaefendi için söylediği “Yalancı peygamber, sahte veli, içi boş alim müsveddesi…” sözlerini benimsemediğine hükmetmek gerekir. Arınç daha sonra, cemaatin değil bazı mensuplarının hükümete darbe yapmaya çalıştıklarını ima ediyor ve, kimlerse, onlara sesleniyor: “Bizim bu hükümetle hiçbir derdimiz yok, demeliler. Bugüne kadar söylemediler. Hükümeti yıkmak, yıpratmak, yerine başkasını getirmek gibi bir düşüncemiz yok. Bizim içimizde yanlış yapanlarla irtibatı kesiyoruz dersen bu sorun bir günde biter…” (26 Ocak)
Anlayamadım. Başbakan’a göre bu kimseler “paralel devlet, gözü dönmüş Haşhaşiler, örgüt, çete…” değil mi? Başbakan “inlerine ineceğiz, köklerini kazıyacağız, ocaklarını söndüreceğiz” demedi mi? Eğer varsa böyle bir “paralel devlet” yakalanıp, yargılanması şart değil midir? Nasıl olur da “hükümetle derdimiz yok” derlerse “sorun bir günde biter”? Ama anlıyorum Sayın Arınç, gerçekte siz de bu palavraya inanmıyorsunuz. Oysa ben sizin “özgül ağırlığınız” olduğunu; partinizin “vicdanı” olduğunuzu sanıyordum. Yanılmışım.