« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

27 Kas

2007

Cevabı ne?

Mahir KAYNAK 27 Kasım 2007

Üç dinin temsilcilerine Yaratanın tek olduğunu, neden farklı inançlarımızın olduğunu sorsanız her biri kendi inancının doğru olduğunu, diğerlerinin tartışılmasına bile gerek olmadığını söyler. Oysa sizin sorunuz hangisinin doğru olduğu değil, farklılıkların bilinçli bir tercih mi olduğu, bu bilincin kime ait olduğu ve ulaşılacak yere böylece mi varılacağının düşünüldüğüdür. Yani bilinmesi gereken, doğru olanın hangisi olduğu değil bu farklılıklar sonucunda ulaşılacak yer midir?

Güncel olaylarda da benzer bir durum söz konusudur. Herkes kendi düşündüklerinin doğruluğuna inanır, onu gerçekleştirmeye çalışır ama sonuç hiç kimsenin öngördüğüne benzemez ve bambaşka bir tabloyla karşılaşılır. Bir düşüncenin savunucusu olmak yanlış değildir ama hizmet ettiği hedef kendi öngördüğü amacın tamamen dışında ve çok farklı bir durumdur.

Yapılan en büyük yanlış bir ülkenin sorunlarını dünyadan bağımsız olarak düşünmek ve ona çözüm aramaktır. Böyle bir arayışın hiçbir anlamı yoktur ve gerçekte dünya bir bütündür ve tektir. Herkes kendi problemini çözdüğünü zannederken bir bütünün parçalarını oluşturur ve dünyanın varacağı yere gelmesini sağlar.

Türkiye’nin milli gelirini yükseltmek, Kürt sorununu ve benzeri sorunları çözmek olarak belirlediği hedefler ancak bütün içinde bir anlam ifade ettiği ölçüde çözülebilir. Yani Türkiye’nin ekonomik gelişmesi ve bütünlüğü dünyanın geleceği açısından gerekli olmadıkça bu sorunların çözümü zordur.

İlk işimiz dünyanın geleceği konusunda bir model oluşturmak ve bunun içinde kendimize bir yer sağlamaktır.

Dünyanın geleceği önceden belirlenmiş değildir. Genel istikamet gelişme ve değişme yönünde olmakla birlikte bunu kimin sağlayacağı ve nasıl bir model içinde oluşacağı insan iradesine bağlıdır. Bizi sınırlayan tek şey gelişmeyi engellememek ve bunu sağlayacak değişimleri gerçekleştirmektir. Bazen bir ülke bu süreç içinde yer alamaz ve ulaşılan sonuçlardan kendi payına düşeni kabul etmek zorunda kalabilir. Bu açıdan bakıldığında sadece birkaç ülke bu dönüşümde rol oynayabilir. Türkiye bunlardan biridir ama gelir düzeyinin, büyüklüğünün ona bu şansı tanımadığı düşünülmektedir. Oysa güç kullanıldığı yere göre anlam ifade eder. Koşucu güreş yapamaz halterci koşucuya yetişemez.

Bugün dünyada ekonomik modelin değişme aşamasındayız ve bu model dünyadaki yeni denge modeline göre belirlenecektir. Bu konuda benim öngörüm ülkemizin bu oluşumda, başat olmasa bile, önemli bir rol oynayacağıdır.

Bu rolü gerçekleştirirken dayanacağımız güç sanıldığı gibi ne askeri ne de ekonomiktir. Yani çılgın Türk olmak, zengin ya da belli bir inancın temsilcisi olmak yeterli değildir. Bütün bunların toplamı, bulunduğumuz coğrafya, genlerimizde sakladığımız kültürel birikim sahip olduklarımızı, dünyadaki sorunların niteliği de bizi neden ihtiyaç duyulacağının göstergesidir. Bu bir şans değil insanlığa ve Yaratana karşı bir görevdir. Karşılığı çoğunluğun refahı bir avuç düşünenin mutluluğu olarak döner.

Ziyaret -> Toplam : 125,25 M - Bugn : 8181

ulkucudunya@ulkucudunya.com