Hükümetin suç tablosu
Gültekin Avcı 01 Ocak 1970
Adalet Bakanı hakkında yargı görevi yapanı etkileme suçlamasıyla iki başsavcılık tarafından fezleke düzenleniyor.
Cumhuriyet tarihinde ilk kez baskı ve tehditlerden usanmış savcılıklar Adalet Bakanı'nı suçladı.
Dikkate şayan olan ise; savcıların Adalet Bakanı Bekir Bozdağ hakkındaki iddialarının oldukça güçlü argümanlarla ifade edilmesi.
Özellikle İzmir'deki yolsuzluk operasyonundaki dinleme kayıtlarında.
İzmir'de yürütülen liman işletmesi soruşturmasına Adalet Bakanı, Müsteşarı, İzmir Valisi Mustafa Toprak ve görevden alınan Emniyet Müdürü Ali Bilkay'ın nasıl müdahale ettiğinin kayıtları Taraf'ın haberiyle ortaya çıktı.
Herkes çok iyi bilir ki, Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı'nın telkin ve talimatları olmadan müsteşar, vali ve emniyet müdürünün Anayasa'ya aykırı davranmaları ve suç işlemeleri mümkün değildir.
Telefon kayıtlarına ve tabloya bakıldığında şu kişilerin soruşturulması ve yargılanması gerekmektedir:
1- Başbakanlık: Anayasal seviyede pek çok hükmü 17 Aralık'tan beri çiğnemektedir.
1- 17 Aralık'tan bugüne Anayasa'nın askıya alınması talimatını açıkça vererek demokratik hukuk devletine dayanan sistemi değiştirmiştir. (Anayasa 2)
2- Bunların yanında kuvvetler ayrılığını düzenleyen m.6/2.
3- Yargı yetkisinin bağımsız mahkemelerce kullanılacağını düzenleyen m.9 (Mahkeme kararlarının yok sayılması),
4- Eşitlik ilkesini düzenleyen m. 10 (Tasfiyeler).
5- Özel hayatın gizliliğini düzenleyen 20, 22, 23, 24, 25 ve 26. maddeler (Suç fişlemeleri).
6- Kanunsuz emir yasağı (m. 137) ve yargı bağımsızlığın düzenleyen 138, 139 ve HSYK'yı düzenleyen 159. maddeleri askıya alınmıştır ve hâlâ askıdadır.
Bu ihlaller yoluyla yolsuzlukta birinci dalgadan sonra hiçbir operasyonun yapılmasına izin verilmemiştir.
2- Adalet Bakanı Bozdağ: İlk kez bir Adalet Bakanı'na karşı iki savcılıkça suç fezlekesi tanzim edilmiştir. Nitekim Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kenan İpek'in başsavcıyı tehdidi, Bakan Bozdağ'ın yargı görevi yapanı etkileme suçu için de kayda değer bir argümandır.
Zira tüm savcılar ve hâkimler bilir ki, hiçbir müsteşar, Adalet Bakanı'nın bilgi ve emri olmadan Anayasa dışı bir suç talimatı veremez, savcıyı tehdit edemez.
Nitekim savcılıkça hazırlanan fezlekedeki kayıtlara bakılırsa; Bekir Bozdağ'ın da başsavcıyı arayıp, soruşturmayı kendisinin yürütmesini (hukuksuz ve yetkisiz olarak) istediği görülmekte.
3- İçişleri Bakanı Ala: Hatay'daki TIR'ın aranmasının engellenmesinden, hiçbir hukuki gerekçeye dayanmayan polis tasfiyelerine, suç fişlemelerine, İzmir Valisi Mustafa Toprak'ın konusu suç teşkil eden emir vererek, Emniyetin adli soruşturmayı engellemesi/savcının emrini ifa etmemesi konusunda yargılanması gereken bakanlık seviyesindeki kişidir.
4- Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kenan İpek: Bir önceki yazımda İzmir başsavcısına yönelttiği tehdit sebebiyle istifa etmesi ve yargılanması gerektiğini anlatmıştım.
5- İzmir Valisi Mustafa Toprak: Anayasa ve kanunların kendisine verdiği görev ve sorumlulukları hiçe saymış, yolsuzluk operasyonunda demokratik hukuk devleti kurallarının kendisine yüklediği görevleri suistimal etmiştir.
Vali, Anayasa'yı uygulayıp "Savcının/mahkemenin emrini derhal yerine getirin" talimatı vereceğine, "Ankara'nın hassasiyetleri"ni kendine fiili Anayasa olarak kabul etmiş, üstelik bunu da maiyetine dayatmıştır.
Anayasa'nın 137. maddesini açıkça çiğneyerek, kanuna aykırı emir vermiştir.
Normal bir hukuk devletinde derhal açığa alınır ve yargılanırdı.
6- İzmir eski Emniyet Müdürü Ali Bilkay: Bakanlık ve vali tarafından kendisine verilen Anayasa'nın 137. maddesini ezen kanunsuz emirleri ifa etmemeli, "Adli soruşturmayı durdurun, savcıya çalışıyoruz deyin, ama operasyon yapmayın" şeklindeki suç talimatlarını astlarına vermemeliydi.
Ama verdi ve yolsuzluk operasyonunu engelledi, delilleri kararttı.
Oysa konusu suç teşkil eden emir asla yerine getirilmez.
Bugün gülüyorsunuz belki bunlar nasıl yargılanabilir diye.
Ama işin sonunda mutlaka yargılanacaklarını göreceksiniz.