Yüzsüz!
Necati Doğru 01 Ocak 1970
40 gün önce; “Ben imar planını kişiye özel değiştirdiysem Başbakan olarak sen söyledin… Ben yaptım… Sen de benimle istifa et…” diye ahlak heykeli kesilen Çevre Bakanı, 40 gün sonra; “Benim davamın lideri başbakanım senden özür diliyorum… İstifa kelimesini geri alıyorum…” diyebiliyorsa güvendiği bir dağ olmalı… Ve devlet ihalelerini paylaşan işadamları; “Sabah Gazetesi ile ATV kanalını yaşatmak için rüşvet havuzları oluştururken” telefonda biri öbürüne; “Milletin a…. koyacağız, sen merak etme…” diyerek başarılarını kutluyorlarsa güvendikleri dal çok sağlam olmalı.
Konuşmalar internette var.
Tapeler elden ele dolaşıyor
Okumayan, duymayan kalmadı.
* * *
Başbakan’dan torpilli işadamları “bu konuşmalar bize ait değil” demediler, diyemediler, diyemiyorlar. Başbakan ile bu ihaleleri paylaştıran bakan da çıkıp “yalan bu…” diye açıklama yapmadı, yapamadı, yapamıyor. Demek ki, bu işadamlarının ve onlara rüşvet havuzu oluştur emri veren başbakan ile bakanların gözünde bu millet, “a…. koyulmayı hak eden” milletlerden biri oluyor.
Böyle millet nerede görülmüş!
Dünya’da örneği var mı?
* * *
Öyle bir örnek olmalı ki, o milletin ahlak deseni içinde doğruluk, dürüstlük, temizlik, hak yememek, rüşvet vermemek, rüşvet almamak, yolsuzluk yapmamak, yolsuzluk yapana göz yummamak, devleti soymamak, halkın vergilerinden toplanan parayı çalanları yakalatıncaya kadar uğraşmak, hortumculuğa, sahtekarlığa karşı mücadele etmek, ülkeyi yönetenlerin şeffaf, hesap verebilir olmasını istemek olmasın.
Bu değerleri yoksa.
O millet zaten bitiktir.
O millet, yüzsüz üretir.
Yüzsüzler de hem soyarlar hem de “milletin a…. koyacağız” diye meydan okurlar.
Biz böyle bir millet miyiz?
* * *
Yüzsüzlere hatırlatırım.
Yıl 1984’tü.
ANAP yüzde 45.1 oy almıştı.
Adına yolsuzluk yapıştı.
Önce İstanbul’u kaybetti.
Oyları yüzde 21.5’e indi.
CİVANGETE skandalı patladı.
Sonra sandığa gömüldü.
Cezasını sandıkta ödedi.
Yıl 1989’du.
SHP yüzde 32.7 oy almıştı.
İSKİ yolsuzluğu patladı.
İhaleler paravan yapıldı.
SHP önce İstanbul’u kaybetti.
Oyları yüzde 13’e indi.
Sonra sandığa gömüldü.
Cezasını sandıkta ödedi.
Yıl 1995’ti.
DYP yüzde 27 oy almıştı.
Birinci parti olmuştu.
İLKSAN yolsuzluğu patladı.
TÜRBAN, TEDAŞ soygunu.
Ardından PARSADAN geldi.
Oyları önce yüzde 14’e düştü.
Sonra sandığa gömüldü.
Cezasını sandıkta ödedi.
Yıl 1999’du.
MHP yüzde 17.9 oy almıştı.
Ülkenin ikinci partisiydi.
Koalisyon ortağı oldu.
Eski yolsuzlukları sorgulamadı.
Ardından ekonomik kriz geldi.
2002’de oyu yüzde 8.3’e indi.
Sandığa gömüldü.
Cezasını sandıkta ödedi.
Yıl 1999’du.
DSP yüzde 22.8 oy almıştı.
Ülkenin birinci patisiydi.
Üçlü koalisyon kurdu.
Hırsızların üzerine gitmedi.
Yeni hortumlamalar yarattı.
Ardından ekonomik kriz geldi.
2002’de oyu yüzde 1.2’ye indi.
Sandığa gömüldü.
Cezasını sandıkta ödedi.
Havuz soruları!
Niçin bu telaş? Neden bu zorlama? Başbakan ile eski bakanlardan Binali Yıldırım, ihale paylaştırdıkları işadamlarına “Sabah ve ATV’yi kurtaracak para havuzu oluşturma” emrini niye veriyorlar? Başbakan, bir gazete ile tv kanalının sahip değiştirmesi için neden bu kadar titizleniyor? SABAH ve ATV, TMSF’nin elinde iken iki devlet bankasından yüksek krediler verilerek ve hisseler rehin gösterilip teminatlandırılmış kredi akıtılarak Ahmet Çalık adlı işadamına satılmıştı. Başbakan’ın damadı da buraya siyo (CEO) yapılmıştı. Acaba bu kredinin ne kadarı devlet bankalarına geri ödendi? Hiç mi ödenmedi? Faiziyle nereye çıktı? Ahmet Çalık neden Sabah ve ATV’yi bıraktı? Başbakan’ın damadı neden ayrıldı? Yarın Yüce Divan kurulunca devlet bankalarını zarara sokmaktan acaba kimler yargılanır?