Merhametin yok diyelim nefsine, merhamet etmez misin evladına?
Nuh Gönültaş 01 Ocak 1970
Memleket ne hale geldi?
Yolsuzluğu örtmek için bilinen, keşfedilen, insanlık tarafından ortak kabul edilen bütün değerleri berhava ediyorlar.
Evet... Görünen, bilinen başka hiçbir sebebi yok!
Bütün mesele yolsuzluğu örtmek!
Yapılanlara bakınca "bu amaçlarına ulaşmak için yapamayacakları saygısızlık, terbiyesizlik, kanunsuzluk yok" diyorsunuz.
Peki bu pervasız söylem...
Bu şehvetli hitabet tarzı...
Bu nefret dolu, nefret suçu dolu cümleler...
Bu pire için yorgan yakma siyaset tarzı taraftarlarını ne hale getiriyor?
Bazıları kendilerine "Biz kullanışlı aptallarız" diyecek kadar, kendilerini aşağılama pahasına güya 'öz eleştiri'sini veriyor.
Tamam kardeşim. Özeleştirini ver de kendini bu kadar da alçaltma, değer mi?
Değmez.
Fakat bu tarz-ı siyaset ne yazık ki taraftarlarını şebeleğe çeviriyor, insanlara kendi kendilerine "Biz ne kullanışlı aptalmışız" dedirtiyor.
Eğer bu yoldan "zararın neresinden dönülse kârdır" mantığı ile dönülmezse ortaya bütün militanları kendilerini kullanışlı aptallar olarak hisseden ezik, kendilerinin son derece kullanılmaya müsait varlıklar olarak gören tiplerden oluşan bir nesil çıkacak.
Artık, bu kuşağın adını ak nesil, altın nesil, havuz nesli, ak genç, dev genç, ne koyarsanız koyun onlardan ne kendilerine ne de ana babalarına hayır gelmez! Çünkü onlar için bütün dünya "Kullanışlı aptallar nesli" diyecektir.
O zaman Mehmet Akif gibi diyelim:
Merhametin yok diyelim nefsine/Merhamet etmez misin evladına?..
Elinde devlet gücü ağzında nefret söylemi...
Elinizde devlet gücü ağzınızda da nefret söylemi olunca ortamı istediğiniz gibi sisli-dumanlı hale getirme gücünüz de olabiliyor. Tıpkı bugünlerde yolsuzluğu örtmek adına yapıldığı gibi.
Böyle sisli dumanlı ortamların en büyük zararı hiçbir konuda ne söylemek istediğinizi tam olarak anlatabileceğiniz bir zeminin olmamasıdır.
Çünkü böylesi Goebels tarzı propaganda atmosferinde her şey gerçek anlamını yitiriyor.
Tabii ki sosyal medya da bundan nasibini alıyor.
Twitter'da Musa Eroğlu'nun "Yolun sonu görünüyor" türküsünü paylaşıyorsunuz. Bu bile "Sen ne demek istiyorsun" cıvıltılarıyla karşılanıyor.
Bir defasında öylesine aklıma geldi, on binlerce takipçimle paylaştım, "Yalanın batsın" yazdım.
Yazmaz olaydım. Meğer bir toplantısı varmış.
"Acem Kızı" paylaşıyorum. "Burnu fındık, ağzı kahve fincanı" yazıyorum.
Yazdığıma pişman oluyorum. Çünkü ortam kötü, üstüne alınanlar oluyor.
Anlayacağınız adamlar bulundukları her ortamı şirinliyorlar, trollüyorlar.
Ha gayret arkadaşlar... Sovyetleri dağıtacak, Berlin Duvarı'nı yıkacaksınız
Şu günlerde kara propaganda merkezi halinde çalışan A Haber kanalında Yaz-Boz adındaki programda inanılmaz bir iddia dile getirildi.
"Türkiye'de 205 bin vatan haini var."
Ergün Diler ve Bekir Hazar'ın programında dile getirildi bu iddia.
Ayrıca Türkiye'de 407 dernek dış güçlere çalışıyormuş!
Yani 407 vatan haini dernek varmış!
Aslında bu saçmalık yeni değil. Hulki Cevizoğlu'nun Kanaltürk'te yıllarca önce yaptığı bir programda Kamuran İnan tarafından dile getirilmişti:
"Türkiye'de hain boldur ve itibarlıdır. Dosyaları da MİT'te vardır. 1991 yılında devletin istihbarat birimlerinin Bakanlar Kurulu'na verdiği raporlarına göre devlet aleyhine faaliyet gösteren insanların sayısı 205 bindir!"
Şimdi...
Bu arkadaşlar, 1991 yılında MİT'in Bakanlar Kurulu'na verdiği rapordaki rakamları 2014 yılında sanki bugün de böyleymiş gibi dile getiriyorlar. Mikrofon uzatarak Kamuran İnan'a o gün söylediklerini bugün de söyleterek ortamı şirinliyorlar.
Yani soğuk savaş dönemi argümanlarını bugüne taşıyıp bugün soğuk savaş argümanları ile kara propagandalarını sürdürüyorlar.
Böyle devam edin arkadaşlar...
Az kaldı, Sovyetleri dağıtacak, Berlin Duvarı'nı yıkacaksınız!
Arkanızdayız!
Basit soruya paralel cevap
Muhabir soruyor:
Soru- Sn. Başbakan Rıza Sarraf konusunda MİT operasyondan 8 ay önce bir rapor yazmış. Bunu size bildirdi mi, sizi uyardı mı?
Cevap- Çok gizli rapordan basının nasıl haberi oluyor? İşte paralel yapı bu. MİT'in bu konuda bir suç duyurusu yoktur.
Başbakan kendisine sorulan soruya cevap vermiyor, başka bir şey söylüyor. Oysa soru çok net: MİT size 8 ay önce bilgi verdi mi vermedi mi?
Bu sorunun cevabını vermek yerine Paralel yapı diyor. Basının böyle şeylerden nasıl haberi oluyor diyor.
Basının her şeyden haberi olabilir. Basının haberi olan konular için böyle bir tanımlama ilk defa yapılıyor.
Oysa soru çok basitti ve cevap için paralel mazerete gerek yoktu!