Bu devlet, eski devlet!
Ali Bulaç 01 Ocak 1970
Meşru siyasetin gayesi hukuk dairesinde yönetmek, adaleti tesis etmektir. Uzak ve yakın siyasi tarihimiz açısından baktığımızda “sağ-muhafazakâr siyaset” biçimlerinin neden eninde sonunda halkın desteğini kaybedip iktidardan düştüklerini anlayabiliyoruz.
1970’lerden bu yana mücadelesini verdiğimiz siyaset, sağlam İslami referanslardan hareketle yolsuzluklara-rüşvete bulaşmayacak, yoksulları ve zayıfları koruyacak ve en geniş manada toplumsal barışı sağlayacak bir siyaset biçiminin hayata geçmesi; iktidar olması halinde her dinden, mezhepten, meslek grubundan, felsefi kanaatten ve zümreden insanları adaletle yönetmesiydi. “İslamcı siyaset”i sağ-muhafazakârlıktan ayıran faktör buydu. Beklentimize göre bu siyaset Türkiye’yi tarihiyle ve diğer Müslüman toplumlarla buluşturacak, toplumsal merkezi iktidara taşıyacak, böylelikle 200 senedir içine hapsolduğumuz bu lanet çemberinden bizi kurtaracaktı. Müslüman kimliğiyle öne çıkmış siyasetçi veya yönetici geçmişin tuzaklarına düşmeden dünyanın genel gidişine paralel, yeni doğmakta olan politik kültürü de hesaba katarak bunu başaracaktı.
Ortaya çıkan tablo trajik ve ürkütücü. Müslüman kimliğiyle tebarüz edenler, hakikatte sağ muhafazakâr siyaset biçimlerinden de yer yer geriye düşmekte, öyle ki utançla hatırlamamız gereken tarihi uygulamaları tekrar diriltmeye çalışmaktadırlar. Şu alıntılara bakalım: “Devlet Tanrı gibi şerik kabul etmez.” (Adalet Bakanı Bekir Bozdağ.)
“Bir futbol teknik direktörü bile maç içinde adam değiştirmiyor mu?.. Devletin kurumları ayrı tellerden çalıyor.. Hukuk zedeleniyor diyorlar.. Lan devlet elden gidiyor be ne hukuku!” (Prof. Mehmet Çelik.)
“Eğer bir ülkede yargı vatan hainlerinin elinde ise ya bu vatan hainleri hukuk içerisinde temizlenir ya da... Devlet kendini her şartta korur.” (AK Partili Ahmet Bayekoğlu).
“Zaman zaman yaşanan faili meçhuller o ülkeye huzur getirir. Bu kadar konuşan olmaz. Ortalık zevzek dolmaz.” (İHA muhabiri Bülent Velioğlu.)
Başbakan’ın bir danışmanı, “Devlet geleneğimizin kendini korumak için tarih boyunca geliştirdiği reflekslerin bir kısmı epeyce ürpertici... Benden hatırlatması” diye acı bir hatırlatmada bulunuyor. Diğeri (Yalçın Akdoğan) siyasetin askeri vesayetten kurtulmasını bir parça sağlayan darbe teşebbüslerine karşı alınan hukuki tedbirleri “Milli orduya karşı kumpas” olarak görüyor.
70 STK adına açıklama yapan bir meslek kuruluşu sözcüsüne AK Parti Erzurum Milletvekili Muhyettin Aksak “Sizi böğürte böğürte bu ülkeden çıkaracağız, devletten temizleyeceğiz” diye tehdit ediyor.
Ama elbette Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun şu sözleri kanı donduracak nitelikte: “Bizim bir devlet geleneğimiz var. Osmanlı’da da bu böyleydi. Devlet için evlatlar bile feda edildi. Bugün de devlete zarar verecek bir yapıyı kabul etmemiz mümkün değil. Devletin ele geçirilmesine müsaade etmeyiz.”
Tarihe düşülen bu notlar, Müslüman zihnin nasıl bir anda ceberut bir devlet felsefesine dönüştüğünü gösteriyor. Osmanlı’da mülk (devlet) hanedanın malıdır, hanedana mensup her şehzadenin mülkü sahiplenme “hakkı” vardı. Hanedana karşı bir harekete kanaat getirilmesi halinde kellelerin uçmasına yeterdi. Çocuk yaştaki şehzadeler zaten mahkemeye çıkıp kendilerini savunamazdı. Varsayalım ki “kardeş katli”nin gerekçesi “devletin parçalanma tehlikesi”ni önlemekti, ki asla meşru değildir. Pekiyi soralım: İslami açıdan devlet bir hanedanın malı mıdır? Bugün devlet kimin mülkü? Seçimle ve geçici olarak işbaşına gelmiş bir iktidar, kendini “hanedan” mı görüyor ki, devleti korumak üzere “kardeş katli”ne atıfta bulunuyor? Bugün var yarın yok bir iktidar, herkesin ortak malı olan devleti kime karşı koruyor? Devleti korumak bu gayrimeşru yollarla mı olur? Ortada anayasayı ilga, Meclis’i dağıtma, silahlı ayaklanma veya suikast düzenleme teşebbüsü mü var?
Vahim olan şu: Bizim iktidar için “siyaseten katl”e cevaz veren kadim devlet geleneğimiz mezarından çıkıp muhafazakar zihinde hortladı. Adalet, özgürlük ve hakkaniyet yerini “güvenlik ve örfi hukuk”a bıraktı. İslami ilkeler ve amir hükümler bir anda unutuldu. Hind-Moğol devlet geleneği, Cengiz’in töresi, Bizans saray siyaseti ve Arapların kılıç hakkı siyasetin geçer akçesi oldu. İşe yeniden başlamak gerekecek..