« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

27 Kas

2007

Günü kurtarıyoruz... Ve fakaaat sonra?

Can ATAKLI 27 Kasım 2007

Son günlerde AKP’nin iktidar olmasından hiç memnun olmayan kişilerle bile yaptığım konuşmalarda çok ilginç yorumlar alıyorum.

Diyorlar ki “Allah için Tayyip Erdoğan’ın hakkını vermek lazım. Şu terör krizini çok iyi yönetti. Bu sıkıntılı günleri çok sakin atlatıyoruz.”

Doğru mu bu saptama? Doğru. Art arda gelen terör saldırıları ve 50’ye yakın şehit vermemizden sonra Türkiye’de bir öfke patlaması yaşanmıştı. En “munis” görünenlerde bile Irak’a “derhal” girilmesi gerektiği düşüncesi öne çıkmaya başlamıştı.

Ancak Tayyip Erdoğan “Yahu yoksa bu adam Türkiye’yi sevmiyor mu?” eleştirilerine bile göğüs germeyi göze alarak öfke kontrolünü eline aldı, kamuoyunu oyaladı, Amerikan Başkanı’na gitti, yepyeni bir söylemle geri geldi.

Geçen süre içinde kamuoyundaki öfke azaldığı gibi “Aslında iyi ki böyle yapmış” havası da yaygınlaştı. Hatta bu gelişmelerin sonunda AKP’nin biraz daha güçlendiği bile anlaşıldı.

Temel nokta şudur: Türkiye’de yaşayan kimse savaş istemiyor, kaos istemiyor. Ne kadar öfkeli olursanız olun, ne kadar milliyetçi duygular taşırsanız taşıyın, sonuçta kimse oğlunun ölmesini arzulamaz, kimse düzeninin bozulmasına izin vermek istemez.

İşte bu duyguları iyi tahlil eden Erdoğan bence büyük bir riske girerek işi soğutmayı ve lehine çevirmeyi başardı.

Şimdi gelelim işin “fakaaat” tarafına.

Tayyip Bey ve kurmayları gerçekten çok serinkanlı bir politika izleyerek krizi iyi mi yönettiler, yoksa daha önceden verilmiş sözleri tutmak, bunun karşılığında iktidarlarını güçlenerek korumak mı istediler?

Yaşadığımız bazı gerçekler, sanki ikinci ihtimali daha güçlü kılıyor benim kafamda. Amerika’nın bir anda çark etmesi, Barzani ve Talabani’nin önceleri adeta tahrik eder gibi abuk sabuk konuşurken birden sinmesi, Avrupa Birliği’nin bile “Türkiye bu konuda çok haklı” açıklaması yapması bende şüphe uyandırıyor.

Bilmediğimiz bir şeyler mi oluyor acaba?

Bugünü kurtardık, peki yarın ne olacak? Türkiye’nin bu bölge ile ilgili “vazgeçilmez” talepleri var mı? Yarın oluşacak yeni durumlarda Türkiye nasıl tavır takınacak? Bu sorulara ben cevap bulamıyorum açıkçası.

Anlaşıldığı kadarıyla, bilmediğimiz anlaşmayla PKK örgüt olarak bitirildi. Yani bundan sonra etkili ve güçlü PKK saldırıları olmayacak, olamayacak. Tabii hareket içinden tasfiye olup, marjinal hale gelecek alt grupların saldırıları asla bitmeyecektir. O başka.

Ancak PKK devreden çıkacaksa bölgede resmi bir Kürt Devleti kurulacak demektir. Örneğin Türkiye’nin bu konudaki “net politikası” nedir? PKK ortadan kalktıktan sonra bir Kürt Devleti’nin kurulmasına izin verecek miyiz? Bu devlet bizim için tehlike mi değil mi? Eğer böyle bir devlet kurulursa ve bir süre sonra “Kuzeyimizdeki soydaşlarımızla aynı çatı altında olmak istiyoruz” derlerse ne yapacağız?

Kafalardaki şüphe budur. Erdoğan ve iktidarı “diplomasi politikasıyla” şimdilik bugünü kurtarıyor. Yarının planı nedir? Yukarıda sormaya çalıştığım sorulardan sadece biri gündeme geldiğinde ne yapılacak? O zaman “günü kurtarma politikası” yeterli olmayacaktır herhalde.

Ziyaret -> Toplam : 125,10 M - Bugn : 126022

ulkucudunya@ulkucudunya.com