MİT aracındaki uyuşturucu
Adem Yavuz Arslan 01 Ocak 1970
Güncel tartışmalara ışık tutması açısından geçtiğimiz günlerde yaşanan bir dizi gelişmeyi özetlemekte fayda var.
Önümüzdeki 13 Şubat'ta, Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde bir uyuşturucu kaçakçılığı davası başlıyor.
Bu davayı diğer uyuşturucu kaçakçılığı davalarından ayıran, ilginç kılan ise kaçakçılığı yapan zanlının kimliği.
Davaya konu olay kısaca şöyle:
9 Kasım 2013 günü Van'ın Gevaş ilçesinde 65 EN 365 plakalı bir araç, jandarma karakolunun kontrol noktasında durduruldu.
Araçta yapılan aramada 157 kilo 984 gram esrar bulundu.
Savcılığa intikal eden olaydan sonra uyuşturucuya el kondu, aracı kullanan U.E. ise gözaltına alındı.
Fakat asıl şok U.E'nin kimliğinde ortaya çıktı. Çünkü aracı kullanan U.E, Kars MİT Bölge Müdürlüğü'nde çalışıyordu.
Mahkeme E'yi 'uyuşturucu ticareti' yapmaktan tutukladı.
Van Cumhuriyet Başsavcılığı'nın sürdürdüğü soruşturmanın iddianamesi 5 Aralık'ta mahkemeye verildi.
Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi iddianameyi kabul etti. İlk duruşma 13 Şubat'ta. Dosya 2013/259 esas numarasıyla sistemde kayıtlı.
Bu olayı hatırlattım, çünkü son dönemde ilginç bir tartışma daha doğrusu kampanya ile karşı karşıyayız. 'MİT'İME DOKUNMA' şeklinde tanımlanabilecek olan bu kampanyanın sahibi ise bizzat hükümet.
Hatta Cumhurbaşkanı Gül de son İtalya seyahatinde beraberindeki gazetecilere 'MİT'i tartışmak yanlış' dedi.
Van olayının iki somut sonucu var:
Birincisi MİT en üst düzeyde korumaya alınınca birtakım personeli de pervasızca suç işleyebiliyor. Aracına yaklaşık 160 kg uyuşturucu yükleyip kuryelik yapabiliyor.
Çünkü 'kimliğini gösterince aracının aranmayacağı fikrine' sahip.
İkincisi de suç bulgusu varsa MİT aracı da aranabiliyormuş.
TIR krizi MİT'e ekstra koruma getirdi
Konu kamuoyunda sıklıkla tartışıldığı için artık herkesin malumu. MİT'e ait olduğu söylenen TIR'lar aranamadı.
Hatay Kırıkhan'da 2 Ocak'ta meydana gelen olayda, MİT'e ait olduğu iddia edilen bir TIR ihbar üzerine aranmak istenmiş ve ardından kriz çıkmıştı.
Adana TMK Savcısı Özcan Şişman'ın arama yapması önce MİT mensupları, ardından da Hatay Valisi'nin müdahalesiyle engellendi.
Hatay Başsavcısı'na Ankara'dan telefonlar edildi.
Sonrasında da üyeleri değiştirilen HSYK 1. Daire tarafından Başsavcı Süleyman Bağrıyanık tenzili rütbe ile Antalya'ya yollandı.
TMK Savcısı Özcan Şişman ise Mersin'e tayin edildi.
Benzer bir olay da Adana'da yaşandı. 3 TIR'da silah kaçakçılığı yapıldığı ihbarı üzerine araçlar jandarma tarafından durduruldu. TIR'larda roket, patlayıcı vb. mühimmat ele geçti.
Ancak olay yerine gelen TMK Savcısı Aziz Takçı'ya Adana Valisi H. Avni Coş kamyondaki malzemenin MİT'e ait olduğuna dair evrak beyan etti. Tutanak tutuldu, TIR'lar yoluna devam etti.
Bu gelişmeler ise siyasetin tansiyonunu yükseltti.
Başta Başbakan Erdoğan olmak üzere Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve çok sayıda bakan, MİT Kanunu 26. maddeye atıf yaparak MİT'e ait araçların durdurulamayacağını söyledi.
Hatta Başbakan, arama yapılmasına izin veren savcıları son günlerin moda tabiriyle 'vatan haini' ve 'casus' diye suçladı. Yerleri değiştirildi, soruşturma açıldı.
Kısacası hükümete göre MİT Kanunu 26. madde bir MİT mensubunu hatta bulunduğu aracı bile dokunulmaz, aranamaz yapıyor.
Başkentte şöyle bir hava var.
"MİT'in başında çok güvendiğimiz bir isim var. Dolayısıyla MİT'e dokundurtmayız."
Psikoloji böyle olunca da suçüstü bile yapılsa MİT mensuplarına hükümet koruma kalkanı oluyor.
Hatırlanacağı gibi Suriye'den kaçarak Türkiye'ye sığınan Özgür Suriye Ordusu'nun komutanlarından Albay Harmuş, aralarında MİT'çilerin de olduğu bir çete tarafından kaçırılıp Esed'e para karşılığı satılmış, Albay Harmuş daha sonra idam edilmişti.
Bu olay hem muhalifleri çok ciddi sıkıntıya sokmuş hem de Türkiye'ye ciddi bir itibar kaybettirmişti.
Adana'daki yargılamada bazı MİT mensupları mahkûm olurken bölge başkanı, Başbakan Erdoğan'ın izin vermemesi nedeniyle yargılanamamıştı.
Özetle:
Başbakan ve Cumhurbaşkanı, hükümet ve hükümet medyası MİT'e dokunulmazlık payesi veriyor.
Hatta hiçbir kuruma tanınmayan yetki ve bütçe de MİT'e sağlandı.
Öyle ki TİB gibi önemli bir kurum fiilen MİT'e bağlanırken, istihbarat kurumuna SGK veri tabanı ya da havayolu şirketlerinin bilgilerine, emniyetin veri tabanına doğrudan ulaşma yetkisi tanımlanıyor.
Öte yandan hükümetin çıkarmaya çalıştığı yeni yargı düzenlemesi, internet yasası gibi antidemokratik uygulamalarla birlikte düşündüğümüzde adım adım 'Muhaberat devletine' doğru gittiğimiz muhakkak.