« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

17 Şub

2014

Yalandan insanlık ölecek

Mehmet Kamış 01 Ocak 1970

Gezi olaylarına gösterilen toplumsal tepkinin en önemli argümanı meğer büyük bir tezviratmış. Kamuoyu bu durumu ortaya koyan görüntülerin şokunu yaşıyor.
İşin doğrusu o dönemde hükümet yetkililerine maalesef itimat eden ve söylediklerine inanan birisi olarak ben iki kat şok yaşıyorum. Anlatılanlar her halükarda çirkindi. Bir başörtülünün ya da herhangi bir kimsenin görüntüsünden veya inancından dolayı en ufak bir tacize maruz kalması hoş karşılanamaz. Ancak önceki gün yayınlanan görüntülere bakılırsa, olayın hiç de Başbakan ve yandaşlarının söylediği gibi olmadığı, bir kadının üstleri çıplak insanlar tarafından yerlerde süründürülmediği, üzerine bevl edilmediği anlaşılıyor. Tıpkı Dolmabahçe’deki camiye sığınan eylemcilerle ilgili tezviratların havada kalması gibi bu konunun da gerçeklerle bağdaşmadığı görülüyor. Hatırlayacaksınız Gezi eylemcilerinin camiye ayakkabılarıyla girdiklerini, camide bira içtiklerini, nahoş tavırlar sergilediklerini söylemişlerdi. ‘Bunu teyit edecek görüntüler var elimizde.’ demelerine rağmen inandırıcı bir görüntü ortaya koyamamışlardı.
Neyse olay bundan ibaret olsaydı belki tolere edilebilirdi. Ancak bugün anlıyoruz ki bu bir davranış biçimi. Yalan ve algı üzerinden bir toplum mühendisliği yapılıyor. Detaylar yok, gerçeklik yok, ispat etme ihtiyacı yok. Ne, nerede, nasıl, kim sorularının önemi yok. Sadece tezvirat var.
Önceki gün CNN Türk’e çıkan Yeni Şafak’ın Ankara Temsilcisi Abdulkadir Selvi, bütün kamuoyunun gözü önünde yalan söyledi. “17 Aralık operasyonunu Zaman ve Bugün gazeteleri önceden biliyordu, bu yüzden 18 Aralık günü bütün detayları yazabildiler.” dedi. Bunu ispat etmek için de gazeteyi gösterdi. Ancak gösterdiği gazete iddia ettiği gibi 18 Aralık değil 19 Aralık gününe aitti. Zaman da, bütün gazeteler gibi elde edilen bilgiler üzerinden haber yapmıştı. Ortaya çıkan yalanı tarihler konusunda bilgi hatası diye yorumlamak mümkün değil. Ortada kasıt var. ‘Operasyonu falanlar yaptı’ algısını oluşturmaya yönelik art niyetli bir çaba var. Üstelik göstere göstere, yalan olduğu bilinmesine rağmen yapılıyor bu çalışmalar.
Birkaç gün önce de Enerji Bakanı Taner Yıldız, nerede, kim tarafından söylendiği belli olmayan bir iddia ortaya attı. Hiçbir şekilde ispat edemiyor olmasına rağmen, güya camia ‘uzun adamın ölmesini bekliyormuş ve ona beddua ediyormuş’ algısı oluşturmaya çalıştı. Başbakan ne diyordu; müddei ispatla mükelleftir. İnsan söylediği yalanı bile azıcık bir mesnede dayandırma ihtiyacı hissetmez mi? Bu yalan üzerinden daha sonra bir sürü köşe yazarı, bir sürü yazı yazdı. Hiçbirinde somut bir bilgi yer almadı. Güya Suudi Arabistan’daki okulda beddua edilmiş. Ama herkes de biliyor ki bu ülkede Türk okulu yok. Yalan olduğunu bile bile bu tezviratın yapılmasının bir tek nedeni olabilir. O da ortalama insanların kanaatlerini etkileyebilecek şekilde zihinlerine spot cümleler vermektir. Yalanlar üzerine kurulmuş bir spot cümle...
Başbakan, yolsuzluk operasyonunun dış bağlantılı olduğunu söylemiş, ‘İhanet şebekesinin kimler olduğunu biliyoruz, hepsini açıklayacağız.’ demişti. Hâlâ ortada ciddiye alınacak hiçbir somut delil ve bilgi yok. ABD Büyükelçisi’ne atfedilen sözleri seçim meydanlarında algı oluşturmak için bol bol kullandı Başbakan. Ancak gerçeğin böyle olmadığı hem Türk Dışişleri hem de ABD Büyükelçiliği tarafından net bir şekilde açıklandı. Buna rağmen hem Başbakan hem yandaş medya hem de Twitter trolleri aynı iddiaları söyleyip duruyor. Devletin imkanları ellerinde olmasına rağmen iddialarını ispat edecek bir tane somut delil ortaya koyamıyorlar. Yine de tezvirat yapmaktan asla geri durmuyorlar. Çünkü ilgilendikleri gerçekler değil, sadece algılar. Bu sayede güç aldıkları tek yer olan sandığı etkilemek istiyorlar.

Ziyaret -> Toplam : 123,16 M - Bugn : 64983

ulkucudunya@ulkucudunya.com