Deveyi diken ve milletin a’sı!..
Mehmet Türker 01 Ocak 1970
Son genel seçimden sonra yazdığım ilk yazının başlığı “Deveyi diken” idi!..
İzahı da yapılmıştı…
Bu laf, hem iktidardan şikayet eden, hem de genel seçimde iktidara oy verenler içindi!..
Örnekler de vardı…
Meydanlarda polisle çatışanlar!..
Tazyikli su, biber gazı yiyenler…
Karadeniz otoyolunu kapatıp polisten dayak yiyenler!..
O yörelere, o sınıflara baktık, iktidar tulum çıkarmıştı!..
“Kör bile aynı çukura iki defa düşmez” demiştik!..
* * * *
O yazının özgür iradeleri ve bütün samimiyetleriyle AKP’ye oy verenleri kastetmediğini anlamak için fazlaca bir zekaya gerek yoktu!..
Ancak, istismar edilmeye müsaitti ve ettiler!..
Yandaş bir gazete, elektronik posta adresimin de bulunduğu yazının kupürünü internet sitesine “şok yazı” diye koydu!..
Aynı gün e-posta yoluyla organize müthiş bir saldırı başladı!..
Yobaz takımında “küfür kültürünün” bu kadar ileri seviyede olduğunu tahmin etmezdik!..
* * * * *
Yüzlerce kuş beyinlinin ana avrat küfür yağmuru devam ederken, köşe yazarı geçinen güdük kafalı yeni yetmeler de TV ekranlarındaydı!..
Benim yazımı kameraya doğru sallayarak, “Halka hakaret ediyor” diye bağırıyorlardı!..
Hatta biri daha da ileri gidip ağzından köpükler saçarak, “Bu gazetenin genel yönetmeni bu adamı na-sıl çalıştırıyor?” diye işime son verilmesini istiyordu!..
Gözleri yuvalarından uğramıştı!…
Şu tepkiye, “halka hakaret” konusunda şu göz yaşartıcı hassasiyete bakınız!..
* * * * *
Bitmedi…
Aradan haftalar geçmişti ki Küçükçekmece Savcılığı’ndan celp geldi…
Hakkımda suç duyuruları vardı!..
Ülkenin değişik birçok yerinden kimi “Ben
AKP’ye oy verdim, bana hakaret etti”, kimi “Ben AKP’nin ilçe yönetim kurulu üyesiyim bana küfretti” diye savcılıklara koşmuştu…
Biri AKP’li belediye meclis üyesi, bir diğeri AKP ilçe başkanı vesaire…
Hepsi de benim hapse atılmamı istiyordu!..
Sonuçta böyle bir komediye savcılık takipsizlik verdi!..
* * * * *
Şimdi…
Bir müteahhit, üstelik devletle, iktidarla iş tutan bir müteahhit telefonda “Ben bu milletin a…nın a…” diyor, o aslancıklarda tık yok!..
O televizyonlara çıkıp ağzından tükürük saçarak “Halka hakaret ediyor” diye bağıran yandaş yaygara-cılar dillerini yuttular, ortalıktan toz oldular!..
Şeref, haysiyet hepsi silinip gitti, YUH olsun!..
Bir teki de çıkıp “Bu adamlar millete en ağır hakareti etti, eyyy Tayyip sen bunlara nasıl iş veriyorsun, nasıl savunuyorsun?” diyemedi!..
Çünkü bunlarda o yürek yoktu, mevcudiyetlerini bu iktidara borçluydular!..
* * * * *
O zamanlar savcılara “hakarete uğradık” diye suç duyurusunda bulunanlar, herhalde kendilerini bu millete ait görmüyorlar ki milletin “a’sıyla” uğraşanlar için savcılıklara koşmuyorlar!..
Siyasi görüş ayrımı olmadan vakti olan herkes, arkadaşım Necati Doğru’nun köşesinde yer verdiği, sonra da internette dolaşmaya başlayan “suç duyurusunu” savcılıklara, “tazminat taleplerini” de hukuk mahkemelerine vermelidirler!..
Bu, sadece küfürbazlara değil, Tayyip Bey’e de emsalsiz bir ders olacak!..
Tayyip yine
taarruzda!..
Gerçek bir demokrasinin bulunduğu bir ülkede olsa, başbakan çıkar özür diler, hatta koltuğunu terk eder!..
Tayyip Bey ise, dün Haliç metro köprüsünün açılışında özür dilemek yerine yine taarruza geçti, hem de bu defa genelleştirip, “bira şişeli Gezi eylemcilerinin başörtülülere saldırdığını” haykırarak!..
Yakın dostunun (ilçe belediye başkanının) gelini Kabataş’ta herkesin ortasında meydan dayağı ye-miş!..
Aslında, böyle bir iddianın görüntü kayıtlarında da asılsız çıkmasının hiçbir önemi yok!..
O zamanlar da defalarca yazdık.
Kabataş günün her saatinde cıvıl cıvıl bir yer!..
Trafik bütün gün tıkalı ana baba günü, etrafta yüzlerce araç ve binlerce insan…
Ve orada genç bir kadın, belden yukarısı çıplak, başları deri bantlı, eldivenli, uzaydan gelmiş gibi 70-80 kişilik grup tarafından “türbanlı diye” dövülüyor, üzerine işeniyor, bebek arabası yuvarlanıyor, be-bek yerlere düşüyor ama bu dehşet olayı kimse görmüyor!..
Belediye otobüsü, taksi şoförleri, diğer araç sürücüleri, yolcular, yayalar, binlerce insan arasından bir tek kişi “Ben gördüm” diyemiyor, bir tek tanık yok!..
* * * * *
Tayyip Bey, günlerce meydanlarda bu olayı haykırdı, “Bu olay meydana çıkarılacaktır” dedi, aylar geçti hâlâ çıkarılacak!..
Devlet elinde, polis elinde, savcılar işbaşında olay sadece bir iddiadan ibaret kaldı!..
Kayıtlarda da bu görüntünün yer almadığı anlaşılınca, dün medyayı da ağır biçimde suçladı, bir bakı-ma hakaret etti!..
Ama o acayip kılıklı insanlar bu iddialara karşın adeta buharlaşıp ortadan kayboldu ve Tayyip şimdi Adli Tıp raporuna sarıldı!..
Bir ülkede demokrasi yoksa, tantana vardır; sözün kısası o tantana devam ediyor!..