40 YIL GEÇMEDİ NE ÇABUK UNUTTUNUZ
Mehmet Tezkan 01 Ocak 1970
17 Aralık’tan sonra yeni bir anlayış başladı.. Ya hiç yaşanmamış gibi davranıyorlar ya da ilk defa olmuş muamelesi yapıyorlar..
Hafızalarının bir bölümünü silmişler anlaşılan..
Geçmişte olanları, yazdıklarını çizdiklerini unutmuşlar!..
*
En barizi yolsuzluk ve rüşvet meselesinde aldıkları tavır.. Böyle bir iddia yokmuş, evlerde paralar bulunmamış, insanlar tutuklanmamış gibi kalem oynatıyorlar..
Bakanlar hakkındaki fezlekeleri yok sayıyorlar, tapeleri görmezden geliyorlar..
Misyon gazeteciliği dedikleri bu olsa gerek..
Tek söyledikleri; hükümete karşı darbe girişimi.. İyi de ne olmuş, ne yapılmış..
Operasyonu yapan savcı bir üstüne haber vermemiş; bütün işlem usulsüzmüş..
Sayılmaz yani!..
*
Geçenlerde televizyonda izledim.. İçlerinden biri; ‘hayret ettim’ diye söze başladı; ‘savcı soruşturmayı başsavcıdan gizlemiş. Olur mu böyle şey..’
Eskiden nasıl oluyordu..
Mesela; Ergenekon savcıları nasıl çalıştı.. Bırakın başsavcıya haber vermeyi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’in telefonunu bile dinlemişlerdi..
Hatırladınız mı?
Savcı, Ergenekoncu şüphesiyle başsavcının telefonunu dinledi, dinlediği ortaya çıktı, başsavcı şikayet etti; kimsenin kılı kıpırdamadı..
Bugün soruşturmanın gizli yürütülmesine isyan edip ‘olur mu böyle şey’ diye ekran başına geçenler o gün ses çıkarmamıştı..
Unuttular mı?
Bozulduysa; hukuk düzeni böyle bozuldu..
*
Bir örnek daha vereyim.. Erzurum Özel Yetkili Savcısı Osman Şanal, Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in bürosunu basmıştı.. Evini aratmıştı..
Soruşturduğu dosyayı elinden almıştı, Erzurum’a götürüp, tutuklatmıştı..
Üstünden kırk sene geçmedi, dört sene geçti.. O gün yazdıklarını, o gün söylediklerini ne çabuk unuttular..
Bozulduysa; hukuk düzeni böyle bozuldu..
O gün gazetelere attıkları başlıkları hatırlıyorum, yazdıkları yazıları, ekranda söylediklerini..
Yargısız infazın bini bir paraydı..
*
Onlar geçmişte yapılanları, yaptıklarını unutmuş olabilirler.. Defterin o yapraklarını yırtmış olabilirler..
Biz unutmadık..
Fezlekeden kurtulmanın kolay yolu
Başbakanlık CHP ve MHP lideri dahil 25 milletvekilinin fezlekesini Meclis’e göndermiş..
Fezleke bombardımanı yapmış..
Amaç belli.. Sadece yolsuzlukla suçlanan bakanlar hakkında fezleke yokmuş, onlar için de varmış dedirtmek..
Fezleke enflasyonu yaratmak..
Bakanların fezlekesini gizlemek, karambole getirmek..
*
Aslında şöyle de yapabilirler.. Çoğunluk ellerinde derler ki; sıraya koyalım, seçimden sonra her ay bir fezlekenin kapağını açalım..
Öncelikle Meclis’e gönderilen 25 fezlekeye bakalım, bitirelim.. Sonra bakanlar için gönderilenlere bakarız diyebilirler.. Tabii bakanlar hakkında fezleke gönderilirse!..
25 fezleke 25 ay eder.. İki yıldan fazla.. Nisanda başlasalar bakanlara sıra 2016 yılının Mayıs ayında gelir..
O da mı kesmez..
Şöyle yapsınlar o zaman.. Meclis’te bekleyen 1044 fezleke varmış.. Geliş sırasına göre görüşmeye başlasınlar.. Bakanlara sıra 87 ay sonra gelir..
7 yıl 3 ay sonra..
Bu yöntemle 2021 yılının yazını buluruz..
Bakan için daha acıklı durum trilyonu kaptırmakmış
Tapelerle ortaya çıkınca Bülent Arınç yine zor durumda kaldı..
Hadise şu.. Evi polis tarafından basılan oğul Güler, İçişleri Bakanı olan babasını arıyor..
Babadan ilk soru:
Evde ne var?
Oğlan kem küm edince baba ısrar ediyor..
Kaç para var oğlum..
Oğlan ‘üç beş kuruş kendi param’ deyince baba yine ısrarla soruyor:
Kaç para?
Oğlan dayanamıyor..
Sen biliyorsun. 1 trilyon civarında..
*
Anlıyoruz ki; bakan baba her şeyi biliyor.. Bu olayın Hükümet Sözcüsü Arınç’la ne ilgisi var diyeceksiniz?
İlgisi şu.. Arınç, olay sıcaklığını korurken Güler’i savunmuştu..
‘Bir İçişleri Bakanı’nın oğlunun gözaltına alınmasını basından öğrenmesinden daha acıklı bir durum ne olabilir ki’ demişti..
Anlıyoruz ki, bakan için daha acıklı durum bir trilyon parayı kaptırmakmış..
Oğluna soruyor..
Paraya el koydular mı?