Sorular cevapsız
Mustafa Ünal 01 Ocak 1970
‘İnsanlar hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır’ der İsmet Özel bir şiirinde. Yaşanan şiir değil maalesef, gerçek. ‘İki Türkiye’ iyice belirginleşti. AK Parti’nin Türkiye’si ile ‘öteki Türkiye’. İkisi birbirinden o kadar farklı ki. İşte dün Meclis’ten yansıyan manzara. Geçen haftadan farklı değil.
AK Parti grubunda Başbakan’ı dikkatlice dinledim. Acaba ‘Sorulara cevap verir mi?’ diye. Oralı bile olmadı. Hiçbiri politik soru değildi oysa. Somut verilere dayanıyordu. 17 Aralık operasyonunun ortalığa saçtığı dokümanlardandı. Üstü ne kadar örtülmeye çalışılırsa çalışılsın, beyhude. Kamuoyuna mal oldu. O sorular sadece muhalefet partilerinin değil, sokaktaki insanın da gündemi. İşadamlarının telefon konuşmalarında havada uçuşan 100 milyon dolarlarla dolan ‘havuz meselesini’ öğrenmek herkesin hakkı. Ne oldu yargı sürecine? Ne oldu bakanların fezlekelerine? Yine bir vakfa yatırılan yüklü paranın kaynağı soru işareti olarak duruyor. Görmezden, duymazdan gelinebilir mi? Bağırarak, dikkatleri başka yöne çekmek çare olur mu? O sorular orada duruyor. Para kasaları, ayakkabı kutuları hafızalara kazındı. Asla silinemez. Cevapsız kaldıkça o korkunç iddiaların gerçeğe dönüşmekte olduğunun farkında değil mi AK Parti? Bugüne kadar hiçbir siyasî iktidar bu kadar ağır ithamlara muhatap olmadı. ‘Yer yerinden oynamakta Türkiye’de’. Hiçbir hükümet en ufak iddiayı bile görmezden gelmedi, gelemedi. İkna etti ya da edemedi ama mutlaka bir cevabı oldu. AK Parti’nin Türkiye’sinde gündem çok farklı. Dün Başbakan uzun uzun konuştu yine. Seçim meydanlarının da provasını yaptı. 30 Mart’a kadar benzer konuşmaları sık sık dinleyeceğiz. Herkes pürdikkat o sorulara cevap beklerken ‘Paralel devlet, örgüt, kaset, şantaj...’ dedi. Daha önce söylediklerini bir adım öteye götürdü. Net ifadelerle ‘Deniz Baykal ve MHP kasetlerini’ paralel yapıya bağladı. Dayanağı mı? Söylemedi. Dedikodusunu yaptı. Bir başbakan bu kadar ciddi bir konuda dayanaksız konuşur mu? Ondan beklenen, bildiklerini yargıyla paylaşması. Devletin de gerçeği bir an önce ortaya çıkarması. Kaç yıl geçti üzerinden? Henüz bir arpa boyu yol alınamadı. Neden? AK Parti gereğini yapacağı yerde neden kaset meselesini sadece dedikodu konusu yapıyor? Haklı bir soru. ‘Paralel yapı’ diyerek bir kesimi zan altında bırakmıyor yalnızca AK Parti, sürekli tekrarlayarak kasetleri hatırlatıyor. Dün seçim meydanlarında ‘Özel değil, genel genel’ diyerek nasıl siyaset malzemesi yaptıysa bugün de, üstelik yine bir seçim sürecinde meseleyi diri tutuyor. Hem Deniz Baykal üzerinden CHP’yi yıpratıyor hem de MHP’yi. Kaset olayı bir anda herkesin konuştuğu konuya dönüşüverdi. Bugüne kadar kasetlerin aydınlatılamaması devletin yüz karasıdır. Acziyetten olduğunu düşünmüyorum ben de... Gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu var. Devran döner, kaset meselesini bütün yönleriyle öğreniriz. Bu topraklarda hiçbir suç ilelebet faili meçhul kalmaz.
Öteki Türkiye’nin gündemi dün yine o sorulardı. MHP lideri Bahçeli ‘telefon tapelerini’ konuştu. Hükümetin bir medya grubunun yayınlarına müdahalesini anlattı. “Sayın Başbakan şunu anla ki, bu ses kayıtlarının içeriği özel değil, genel genel. Genel ahlaksızlığın daniskasıdır.” dedi. Başbakan’ın söyleyecek bir sözü olmalıydı. İzahı zor ama yine de bir şeyler söylemeliydi. CHP lideri Kılıçdaroğlu, geçen hafta okuduğu ses kayıtlarını dinletti. Bir medya grubunu satın almak için havuzu milyonlarca dolarla dolduran işadamlarının telefon konuşmalarını sadece milletvekilleri değil, bütün Türkiye duydu. 17 Aralık dokümanları ses olarak da Meclis’e taşındı. Bunlar Başbakan’ın diline doladığı ananas gibi illegal değil, mahkeme kararıyla dinlenen konuşmalar. Akıbeti meçhul bakan fezlekelerinden alınma.
Bu korkunç iddialar paralel yapı çıkışlarıyla, örgüt suçlamalarıyla, hâkim savcı atamalarıyla örtülemez. Yüksek sesle bastırılamaz.