İngiliz siyasiler Başbakan'a bakıp iç geçiriyordur!
Adem Yavuz Arslan 01 Ocak 1970
Enteresan günlerden geçiyoruz.
Hükümet, 17 Aralık'ta ortaya çıkan hırsızlık/yolsuzluk dosyalarını unutturabilmek için adeta sıkıyönetim ilan etti.
Güvenlik ve yargı bürokrasisini dağıttı. Art arda radikal düzenlemeler yaptı.
Son olarak da MİT'e sınırsız, sorumsuz ve sorgulanamaz yetkiler veren bir yasa yapılıyor. AK Parti kurmayları ve hükümet/havuz medyası, (bu arada MİT Yasası'na destek olan gazetecilerin varlığını görmek inanılır gibi değil) 'Dünya örneklerine bakın' diyor.
Peki, buyurun dünya örneklerine bakalım. Hatta öyle bir örnek var ki; yolsuzluk, siyaset, yargı, medya ve kamuoyu boyutlarının hepsini temsil ediyor.
İleri bir demokraside bunlar yaşandı
İşte gelişmiş bir demokrasi ve şeffaf bir toplumda olan/olması gerekenler.
2009 Haziran...
İngiliz Parlamentosu'ndan 6 vekilin 'usulsüz harcamaları' dedikodusu çıkmıştır. Gerçek araştırmacı gazeteciler (The Daily Telegraph) dedikodunun peşine düşer.
Parlamento başvurularına izin vermez. Onlar iyi gazeteci olduğu için tekrar başvurur. Yine başaramayınca Enformasyon Mahkemesi'ne giderler.
Mahkeme 'Vekillerin harcamalarının yayınlanmasında kamu yararı vardır' diyerek parlamentoya 'Faturaları gazetecilere verin' der.
Gazete faturaları basıp işin içinden çıkmaz. 45 muhabir ve 12 avukatı bu işe ayırır. Güvenli bir ofis ortamı hazırlanır. Gazete tam 2 ay konuya çalışır.
Peki ne olmuş?
Bizde olsa haber bile olmayacak 'usulsüz harcamaların' bazıları şöyle; bir vekil evine 25 ampul taktırıp 174 doları meclise fatura etmiş.
Bir diğeri evine yaptırdığı 3 bin 318 dolarlık masrafı da meclise yollamış.
İşçi Partisi'nden bir vekil kır evini restore ettirip 30 bin doları, Liberal Parti'den bir vekil de pantolonlarını ütületip 180 doları meclise yollamış.
İçişleri bakanı, eşinin internetten indirdiği birkaç porno filmin parasını da devlete masraf olarak yazmıştı.
Detaylarda başka çarpıcı örnekler de var. Ama para kasaları ve ayakkabı kutularında milyon dolarlar yok.
Gazete tam iki hafta bu konuyu manşete taşıdı. 120 tam sayfa haber yaptı. Diğer gazeteler bir gün geriden olayları Daily Telegraph'dan alıntıladı.
Kimse gazetecilere 'hain, casus, ajan' demedi.
Gündem sarsıldı. Avam Kamarası başkanı istifa etti. Cameron 'Siyasal sistem felç oldu' deyip erken seçim çağrısı yaptı.
Brüksel bile bu krizden etkilendi.
Sıkıyönetim dönemi gibi
Peki bizde ne oldu?
17 Aralık'ta iktidar partisine mensup 4 bakanın da adının karıştığı skandal patladı. Şok iddialar ortaya atıldı.
Hükümet 'yargı darbesi' deyip suçlamaları reddetti.
Ardından da doğrudan sürece müdahale etti. Savcılar ve Adli Kolluk Yönetmeliği değiştirildi.
Artık 'amirlerine' bilgi vermeden hiçbir soruşturma yapılamaz hale getirildi.
25 Aralık'ta ise toplamda 100 milyar dolarlık ihalelerde usulsüzlük yapıldığına dair iddiaları içeren soruşturma başlayamadı.
Polis mahkeme kararlarını uygulamadı.
HSYK'da köklü değişiklikler yapıldı, Ergenekon savcıları başta olmak üzere tarihi davaları yürüten isimler tenzili rütbeyle sürüldü. Onlarca savcı görevden alındı.
Bizzat Adalet Bakanı, savcıları arayıp baskı yaptı. Bir yandan da Meclis'ten olağanüstü bir tempoyla çok sayıda yasa çıkarıldı.
HSYK bir gece yarısı bakan üzerinden doğrudan hükümete bağlandı.
ÖYM'ler kaldırılırken hükümet kendine ekstra koruma kalkanları getirdi. İnternet Yasası çıkarıldı ve internetin fişi hükümetin atadığı bir bürokratın eline verildi.
Yetmedi TİB personeline de dokunulmazlık getirildi.
MİT Yasası apar topar Meclis'e geldi. İstihbarat örgütüne sınırsız yetkiler veren teklif aynı zamanda MİT'e vekillerde olmayan dokunulmazlıkları getirdi.
MİT artık mahkeme kararı olmadan herkesi dinleyebilecek, istediği her türlü bilgiye anında ulaşacak ve hiçbir şekilde yargılanamayacak hale geldi.
Bir yandan da Başbakan, Hizmet Hareketi'ni 'şeytanlaştıran' söylemlere başladı. Her gün ağır hakaretler ve tehditlerde bulundu.
Hükümet/havuz medyası yalanda sınır tanımazken demokrat çizgide kalmaya çalışan gazeteciler tehdit edildi.
Başka örnekler de vermek mümkün.
Fakat her şey ortada ve herkes her şeyi görüyor. İleri bir demokraside ne olması gerektiği İngiltere örneğinde var.
Bizde olanları ise nereye koymak gerekir siz karar verin...