Propagandanız ters tepiyor!
Abdülhamit Bilici 01 Ocak 1970
Sözlük, illüzyonisti şöyle tanımlıyor: “El çabukluğu ve ışık oyunları ile gerçekte var olmayan şeyleri varmış gibi gösteren kişi.” Hoş vakit geçirmek için yapılan böyle sihirbazlıklar hayatın rengidir. Aslında bizi aldattığını bile bile sihirbazın marifetini takdir ederiz ama ciddiye almayız.
Demokrasi ve hukuku fiilen askıya alırken, bunu demokrasi mücadelesi gibi göstermek; inkâr edilemeyecek delillerle yakalanmışken haklarında bir soruşturma bile olmayan insanları suçlu ilan etmek; toplumsal bir grubu karalamak için “çıplak erkeklerin bir başörtülü kadının üzerine bevl ettiği” yalanını yaymak ya da hayatlarında bir sinek öldürmemiş insanları “esrarkeş suikastçı” anlamına haşhaşi ilan etmek de aslında birer illüzyon örneği.
Ama illüzyonun bu türü eğlencelik bir konu değil, toplumsal barışı dinamitleyecek riskli ve tehlikeli bir oyun. Sihirbazlığın siyasetteki karşılığı propaganda. Sık kullanılan anlamıyla propaganda, politik bir amacı destekleyen, kasten çarpıtılmış bilgiye deniyor. Propagandacılar, halkın görüşünü bir grubun istekleri yönünde değiştirmeyi amaçlar. Bu, psikolojik savaşın en geçerli yöntemlerinden biridir.
Bir şahsa veya toplumsal gruba zarar vermek istiyorsanız, önce onların ne kadar günahkâr, suçlu, hain olduğuna halkı ikna etmek için propagandaya başvurursunuz. Uzun vadede başarılı olması imkânsız olan bu şeytanî amaç için korkutma taktiklerine başvurma, parıltılı ama içi boş genellemeler yapma, kasıtlı muğlaklık, yaftalama, günah keçisi ilan etme ve sloganlaştırma gibi teknikler kullanılır.
Eskiden derin devletin kimi marjinal sivil uzantılarıyla yaptığı Hizmet aleyhtarı propagandaya ve Hizmet’i topluma olduğunun tersi biçimde gösterme illüzyonuna, özellikle 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan sonra Başbakan Erdoğan ve AK Parti’yi yöneten dar oligarşik kadronun katılması manidar. Muhtemelen derin devletin bu işlerde mahir aktif unsurlarının desteğiyle yukarıda sayılan propaganda tekniklerinin hepsi şu sıralar Türkiye içinde ve dışında uygulanıyor. Devletin tüm imkânları ve güçlü bir medya desteğiyle sürdürülen bu çaba, Hizmet’in imajına zarar verse de içeride ve dışarıda birçok insanı ikna etmekte zorlanıyor. Camiayı yalnızlaştıracağına bunu yapanların sicilini karartıyor; içeride ve dışarıda kendilerini zor duruma düşürüyor.
Bunun en çarpıcı örneği, Ankara’daki Pakistan-Afganistan zirvesinde yaşandı. Erdoğan’ın büyükelçiler vasıtasıyla yurtdışında karalanması yönünde talimat verdiği Hizmet ve camianın vesile olduğu Türk okulları hakkında Pakistan Başbakanı Nawaz Şerif ve Afganistan Cumhurbaşkanı Hamid Karzai, övgüler yağdırdı. Şerif, “Pakistan’daki Türk okulları mükemmel bir iş çıkartıyor, mükemmel bir hizmet veriyorlar.” derken, Karzai de şu ifadeleri kullandı: “Türk-Afgan okulları, Afgan çocuklarına kaliteli eğitim hizmeti vermekte. Bundan çok mutlu oluyoruz; takdirlerimizi sunuyoruz.”
Hizmet’e bakış, Afganistan ve Pakistan gibi kardeş İslam ülkelerinde böyle olduğu gibi Batı’da da farklı değil. Başlatılan karalama kampanyasının saçmalığını gösteren en somut örneklerden biri, önceki gün, Türkçe Olimpiyatları Güneybatı Amerika Finali’nin yapıldığı ve Teksas, Oklahoma, Arkansas, Kansas, Mississippi ve New Mexico eyaletlerinden 5 bine yakın öğrencinin yarıştığı Houston’da yaşandı. Törende konuşan Houston Belediye Başkanı Annise Parker, o günü (15 Şubat) “Türk Kültürü ve Türkçe Günü” ilan ettiğini duyurdu.
Aslında içerideki durum da pek farklı değil. Gündemin sıcak konuları olan yolsuzluk, yargıya müdahale, medyaya baskı, internete sıkı denetim, fişleme ve kitlesel tasfiye gibi konularda BBP’den CHP’ye, Saadet’ten MHP’ye siyasî partilerden hiçbiri Erdoğan’ın tezlerine destek vermiyor. Doğrudan kontrol altında olmayan medya ve aydınların tutumu da iktidar açısından iç açıcı değil. Erdoğan sabah akşam camiaya hakaret ediyor ama hükümet dışı medya, iktidarın yalanlardan ibaret olduğu her geçen gün daha iyi anlaşılan Hizmet aleyhtarı iddiaları yolsuzluk suçlamasından kurtulmak ve özgürlükleri daha da kısıtlamak için kullandığını yazıyor. Gönüllü destek olmayınca “paralel yapı”yı yazsınlar diye gazeteciler, medya patronları, işadamları açıktan tehdit ediliyor.
Mangalda kül bırakmasalar da kendi halkına adeta savaş açan bir yönetimin düştüğü ibretlik durum bu. Propaganda ne kadar güçlü olsa da şu gerçekler değişmiyor: Güneş balçıkla sıvanmaz ve yalanın binası olmaz!