Biri bizi fena halde gözetleyecek
Sevgi Akarçeşme 01 Ocak 1970
Devlete ‘kut' atfeden tarihi anlayışımız nedeniyle devletin aslında bize vergilerimiz karşılığında hizmet etmesi gereken bir ‘araç' olduğunu pek fark edemedik.
Dünyada demokratik ve özgürlükçü sistemler birey haklarının üstünlüğü üzerine kurulmuşken biz ‘devletin bekası' için kardeş katline izin veren tarihimizle övündük. Hâlbuki devlet denen aygıt, sadece vatandaşların daha özgür, daha rahat ve güven içinde yaşaması için var, öyle olmalı.
Devletin faili meçhul işlemesinin, gözaltında kaybolmaların olağan sayıldığı karanlık dönemlerden geçerek AB süreciyle birlikte biraz nefes aldık, ülkenin makûs talihinin değişeceğine inandık, ama kör-topal ilerlerken mesela sorgulanması bile tehdit sayılan Uludere faciası eklendi ülkenin kötü siciline. Sivillerin bombalanmasının nasıl bir istihbarat-emir-komuta zinciri altında yapıldığını hâlâ bilmiyoruz. Görünen o ki, Meclis'e gelen yeni MİT yasa teklifi geçerse daha karanlık günlere gireceğiz. Değil Uludere, şüpheli TIR gibi konuları sorgulamak, MİT'çilerin görev suçlarının yargılanması imkânsıza yakın hale gelecek. Yani, asli işi ülkenin dış güvenlik ve bağışıklığını artırmak olan MİT, kendince belirlediği keyfî bir iç düşmana karşı bir ‘sözlü emir'i yerine getirirse cezai sorumluk taşımayacak.
Özgürlüğün vazgeçilmezlerinden özel hayatın gizliliği adeta rafa kalkacak. Sokak satıcısının dinleniyorum paranoyası komik olmaktan çıkacak. Zira MİT'in ısrarı ile Meclis'e geldiği söylenen yasa, MİT'e sınırsız dinleme yetkisi, bu kayıtları süresiz saklama hakkı verecek. Daha beteri bankalar dahil pek çok kurumdan kişisel verilerimiz istenebilecek ve hiçbir kurumun itiraz etme hakkı bile olmayacak. Özetle, hangi restoranda yemek yediğinizden hangi filmi izlediğinize devletin gözü üzerinizde olacak. Diğer bir deyişle, biri bizi gözetliyor fena halde gerçeğe dönüşecek.
MİT belgelerinin yayınlanması, delil olarak kullanılması yasaklanacak. Yani kamu güvenliğini ilgilendiren bilgiler bile olsa halkın bunlardan haberdar olması engellenecek. MİT'e demokrasilerde görülemeyecek denetimsiz yetkiler veren bu yasa, iktidar sahiplerinin işine gelebilir. İktidarın tamamen iyi niyetlerle(!) böyle bir yasa çıkardığını düşünsek bile yasalar, kötüye kullanılma ihtimali akıldan çıkarılmadan, halkın uzun vadeli çıkarları düşünülerek yapılmalı. Gücün meşru kullanımı elinde olan devlete denetim olmadığı sürece güvenmek için ne sebebimiz var?
Peki doğası gereği en az şeffaf kurumlardan biri olan istihbarata neden tüm özgürlüklerimizi emanet edecek derecede güvenelim? Başbakan'ın MİT başkanı için ‘sır küpüm' dediği bir ülkede insanın aklına, üstüne bir de bu yetkiler verilirse esas yönetim acaba kimde olur sorusu gelmiyor değil. MİT müsteşarı melek bile olsa, herhangi bir istihbarata bu derece sorumsuz yetki verilmesi muhaberat devleti mi oluyoruz korkusunu beraberinde getirir.
Daha bu teklif gündeme gelmeden Washington'da bir grup etkin isim, Obama'yı Erdoğan'ın otoriterliğe gidişi yönünde uyardı. Mektubu imzalayanlardan bazıları nedeniyle spekülasyon yapılacaktır, ama sadece metne baktığınızda tüm tespitleri doğru okuduğunu görüyorsunuz. Zaten 17 Aralık'tan beri yapılanları sadece sıralasanız (internet ve HSYK yasası bile yeter) tek bir cümle eklemeseniz de hukuk ve demokrasi tecavüzü kendi kendini gösterir.
Dışarıdan uyarılar önemli olsa da aslolan içeriden gelecek tepki. Cebindeki paraya bakan ortalama vatandaş kendisini pek de ilgilendirmediğini sandığı bu vahim yasalar karşısında 'bana ne' diyebilir, ama gün gelir bu keyfîlik, bumerang gibi herkesi vurur.