Rant ve ahlak anlayışı
Nazlı Ilıcak 01 Ocak 1970
2000 yılında, "Andıç" denilen belgeyi ortaya çıkarınca, Genelkurmay Başkanlığı şahsıma yönelik ağır bir açıklama yapmıştı. Orada "mazisine ve duruma bakmadan" şeklinde bir cümle sarf etmişti. Bunun üzerine, Yeni Şafak'ta babamdan söz eden bir yazı kaleme aldım. Cemal Kutay'ın anılarına dayanarak, babamın dürüst bir memur olduğunu anlatıyordum. Madem sürekli Demokrat Parti iktidarından söz ederek bir kıyas yapıyoruz, bu hatıranın yeniden gündeme gelmesi tamamlayıcı bir unsur olabilir:
"Babam Muammer Çavuşoğlu, bu devlete yıllarca üst düzey memur olarak hizmet etti; sonra da Demokrat Parti'den milletvekili ve bakan oldu.
Vefat ettiğinde geniş maddi imkânlar değil, sadece temiz bir isim bıraktı.
Şimdi Cemal Kutay'ın hatırasından okuyalım:
'Babanız Ankara İmar Müdürlüğü Fen Heyeti Reisi idi. Prof. Jansen ve Holzmeister'le teknik çalışmaları, o tarihte 3 dil bilen (Fransızca, Almanca, İngilizce) Yüksek Mühendis Muammer Bey yürütürdü... Ulus meydanını Çankaya'ya bağlayan yola ilk defa tatbik edilen beton bloklar döşeniyordu. Sabah, şafakla, yanıma Foto Naim'i de alarak gittiğimde, Muammer ağabey mutadı üzerine oradaydı. Başında çoğunlukla madencilerin giydiği kasket, bizim neslin, teknoloji harikası olarak gördüğü beton karıştırıcı makinesinin başında, doz tespiti yapıyordu. Birden bugünkü Tandoğan caddesi istikametinden motosikletlerin geldiğini gördük. Hemen arkalarından Gazi'nin siyah Lincoln arabası gözüktü. Protokol icabı, yanına yaklaştığı kişinin, ismini ve vazifesini söylemesi mutaddı. Muammer Bey ismini ve vazifesini söyledi.
Atatürk gülümsedi:
- Senden Falih (o sırada Ankara İmar Komisyon Reisi Falih Rıfkı Atay) çok bahsetti. Anlat bakalım, ne yapıyorsun?
Babanızın izahlarını alâkayla dinledi; sualler sordu... Sonra birden:
- Çocuğum... Sen de buralardan arsa aldın mı dedi.
İmar planında açılacak yollar üzerinde ucuz ve toplu arsa kapatmak, mücadele edilen ama asla önlenemeyen spekülatif bir yatırımdı. Sadece Ankaralı eşraf değil, para bulabilen politikacılar ve bürokratlar da gizli açık bu kâr yolunda idiler.
Babanızın cevabı kelimesi kelimesine hatırımdadır:
- Böyle bir şeyi düşünmedim bile Gazi Hazretleri.
Mustafa Kemal güldü ve yüksek sesle, adeta etraftaki zevata hitap eder gibi:
- Senin yerine başkaları düşünüyor çocuğum. Ama sen böyle kal... Hatta Nafia vekili olursan da..."
Babam Demokrat Parti iktidarında Nafia vekili (Bayındırlık Bakanı) oldu. Sonra da Münakalât (Ulaştırma Bakanlığı) yaptı. Yassıada'da kendisinden talep edilen mal beyanı listesine, sadece bir kalem, Kalender'deki kooperatif evimizi yazabildi."
***
Bugünkü siyasetin ne kadar çamura bulaştığını görüyor ve üzülüyorum. Benim bu büyük tepkime şaşıranlar, "Niye saf değiştirdin" diye soru soranlar çıkıyor. Bunun sebebi, babadan gelen ahlâk anlayışı. Babam, sorumlu bir mevkide olsaydı, Kanal İstanbul ve 3'üncü köprü yolunun geçtiği Çatalca'da arazi toplama teşebbüsünde bulunmazdı.
Ar damarı-kâr damarı
Twitter'da "ak troller" faaliyette. Yolsuzluk hakkında bir kanaat belirttiniz mi, sizi karalayarak cevap veriyorlar.
Bana sorulan soruları sıralayayım:
*Deden, İzmir'de düşmanla birlikte Yunan bayrağını çekti mi?
Hayır... Benim dedem, babası Necip Paşa Mekke komutanıyken doğdu ve Mekki adını aldı. Annemin babaannesi İhsaniye Hanım'ın babası da Müşir İbrahim Paşa'ydı. Babam Muammer Çavuşoğlu'nun annesi Zeynep Hanım, İbradalı ve Milâslı; babamın babası Feyzullah Çavuşoğlu doktor. Onun da ailesi Arnavutluk'tan göç etmiş.
*Sen Sabataist misin?
Anne tarafından soyadımız "Kapanlı." Dönme olan, Selanikli "Kapaniler" soyu. Kaldı ki insan Sabataist de olabilir. Bu ayırımcılık doğru değil. Ama dedem her zaman "Biz evlâd-ı fatihanız" derdi. Osmanlı döneminde, yeni topraklar fethedildiğinde, iyi eğitimli ve görgülü insanlar bu yeni alınan yerlere gönderilirmiş.
*Neden Notredamedesion'u Twitter'da isim olarak kullanıyorsunuz? Yoksa siz Siyonist misiniz?
Hayır; okulumun adını kullanıyorum. Basit bir sebepten: Nazlı Ilıcak diye girdim, Twitter kabul etmedi. Fazla uğraşmadan, kimsenin aklına gelmeyecek Notredamedesion'u tercih ettim.
*Oğlun yolsuzluk yaptı.
Bu da doğru değil... Emin Çölaşan'ın bütün iftiralarından Mehmet Ali aklandı. O tarihte avukatlığımızı yapan Turgut Kazan, olayın canlı şahidi. Yargıtay'ın beraat ilamını da, 28 Şubat'ın perde arkasını anlattığım "Sert Adımlarla Her Yer İnlesin" kitabımda yayınladım. Akşam Gazetesi, kuponunu tamamlayan herkese televizyonunu verdi. Kaldı ki, Mehmet Ali zaten bütün hak ve vecibeleriyle Akşam'ı, o tarihte Mehmet Emin Karamehmet'e devretmişti. Dolayısıyla, sorumluluk Karamehmet'teydi.
*Kocan yolsuzluk yaptı
Kemal Ilıcak, öğretmenler için Ömerli'de kooperatif kurmayı düşünüyordu. Üzerine iftira attılar. Bu iftiraya çok üzüldü; beyin kanaması geçirdi ve hayatını kaybetti. Daha sonra o araziyi satın alanlar aynı yere kendilerine lüks villalar inşa ettiler. Oysa "İmar izni yok" deniliyordu.
Bugün, ar damarının çatladığını gördüğümüz insanlara, Kemal'in hayat hikâyesini okumalarını tavsiye ederim.
Fatih Kısaparmak'ın "Haram Saltanatı" isimli şarkısından:
"Ar damarı, ar damarı
Şimdi olmuş kâr damarı
Ar damarı çatlayanlar
Bir gün elbet yer şamarı."