« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

03 Mar

2014

TOMA’yla istikrar olmaz

Aslı Aydıntaşbaş 01 Ocak 1970

Geçen akşam Ankara’da hükümet karşıtı bir eylem sırasında çekilen fotoları tararken, irkildim.
Polis, önce göstericilere tazyikli su sıkıyor, ardından hızını alamayıp TOMA’yı bir binanın beşinci katından olan biteni izleyen dershane öğrencilerine doğrultuyor. ‘Dershane’ lafını bilinçaltında ‘düşman’ olarak mı okudular, bilemiyorum.
Ama maalesef o sembolik fotoğraf karesi, 2014 yılında Türkiye’nin istikrar yüzü görmesinin neredeyse imkânsız olduğunun özetidir.
Arkadaşlar, bizi zor günler bekliyor.
Nedeni basit: 17 Aralık’tan bu yana hükümetin kendini kurtarmak için attığı adımlar o kadar pata küte, o kadar kabaca planlanmış ki durumu kurtarmak yerine içine düştüğü çukuru derinleştiriyor.
Evet, doğru, 17 Aralık sürecinde hükümete kurulmuş bir tuzak var; ancak o tuzak hükümetin açıklarını o kadar doğru yerden yakalamış ki normal koşullarda kimsenin ‘diyet ödemeden’ buradan çıkması mümkün değil.
Gel gör ki hükümet hâlâ diyet ödemeden, hâkimi, savcıyı, yasaları değiştirip, minimum hasarla sıyrılabileceğini düşünüyor. Hafiften ipleri sıkarak, bir nebze otoriterleşerek 30 Mart ve sonrasındaki siyasi denklemi kendi kurabileceğini düşünüyor.
Bu mümkün değil. Biraz dünyayı okursanız, bu planın imkânsızlığını da görürsünüz.
Bugün Türkiye’nin her yerinde, her an sokak eylemleri var. TOMA’ya rağmen var. Tribünden Kadıköy vapuruna, Hakkâri’den Antalya’ya kadar bir isyan dalgası hissediliyor. Ekonomi de bürokrasi de ciddi anlamda yavaşlamış durumunda.
Üstelik hem yeni bir Gezi beklentisi hem de bu kez sandıkta ‘kavga çıkacağı’ korkusu, hükümeti olmadık işler yapmaya itiyor. Attığı her ‘zihni sinir’ adım da sokaktaki hareketliliği yeniden tetikliyor. Sizce bu sarmaldan çıkış var mı?
Sokakların ötesinde önümüzde ciddi bir ‘meşruiyet’ tartışması var. Herkes size oy vermeyebilir; ama bir memlekette vatandaşların tümü sizin yönetme hakkınızı ‘meşru’ görmelidir. Şimdiye kadar durum böyleydi. Ak Parti’ye oy vermeyenler bile Ak Parti’nin meşru yönetme hakkını teslim ediyordu. Ama bu değişti.
17 Aralık’ta ortaya çıkanlar ve hükümetin 17 Aralık’la mücadele etmek için attığı gayrimeşru adımlar bu meşruiyet hissini zedeledi. Mesele 3-5 solcu, birkaç muhalif köşe yazarı meselesi değil. Sadece ülkenin yüzde 40’ı bile sizin varlığınızı ‘gayrimeşru’ ilan ederse, sandıkta kazansanız bile memleketi yönetemezsiniz.
Korkarım aynı Tayland’da olduğu gibi Türkiye’de de olan bu.
Unutmayın, sonuçta burası bir diktatörlük değil; olamaz da. Erdoğan ‘mutlak güç’ sahibi değil. Bu noktadan sonra denese bile başaramaz.
Sorun, otoriterleşme sorunu olmaktan çıktı. Artık korkumuz, memlekette şiddet dilinin devreye girmesi.
İşte tam da bu yüzden Erdoğan’ı da Türkiye’yi de zor günler bekliyor. Erdoğan’ın ipleri eline almak, eldiveni çıkarıp demir yumruğunu göstermek adına atacağı her adım, sokaklarda, meydanlarda, köşe yazılarında, internette karşılık bulacaktır. ‘Meşruiyet’ kavramını yabana atmayın. Çatışmacı üslubunu devam ettirdiği sürece, dosyalar, ses kayıtları, eylemler, sloganlar da sürekli gündemde kalacaktır.
Yanlış anlamayın: Ben Ak Parti’nin 30 Mart’ta sandıkta büyük bir yenilgi alacağını düşünmüyorum. CHP ve MHP’nin performansını son derece silik buluyorum.
Ama belli ki bu kasetler, bu dosyalar önümüzdeyken Ak Parti seçimi kazansa bile, kolay kolay huzur bulamayacak, Türkiye’yi artık arzuladığı biçimde yönetemeyecek...
Siyaset bilimi açısından bizi Mısır, Irak, Rusya değil, Tayland, Ukrayna gibi coğrafyalar arasında sıkışmış, yarı otoriter demokrasilerle kıyaslamak daha doğru. O büyük resme bakınca da gördüğüm, Türkiye’yi oldukça karanlık ve istikrarsız bir geleceğin beklediği...

Ziyaret -> Toplam : 125,23 M - Bugn : 114200

ulkucudunya@ulkucudunya.com