Başbakan’ın mal varlığı bu kadar!
Saygı Öztürk 01 Ocak 1970
Başbakan ve bakanların oğullarıyla yaptığı avrolu-dolarlı, Türk Liralı konuşmalar, hükümet-cemaat kavgası yaşanmamış olsa belki de hiç ortaya çıkmayacak, birlikte yürüdükçe, yol aldıkça bu tür konuşmalar hep yapılacaktı.
Bu ülkede onbinlerce kişinin telefonları yasadışı olarak dinleniyor. Bazen o da yetmiyor, “önleme dinlemesi” adı altında 76 milyonun telefonunun dinlenmesine ilişkin mahkeme kararları alınıyor. Dinlemelere seyirci kalırsanız, zamanında gereğini yapmazsanız, işte birileri de sizi, oğlunuzu dinler.
Öyle bir konuşma yok mu?
Başbakan, konuşmalarının kendisi ve oğluna ait olmadığını söylemiyor. Sadece “montaj” diyor. Başbakan, eğer telefondaki o konuşmaların kendisine ait olmadığını ya da montaj olduğunu iddia edeceğine bir an önce “Spectrografik analiz” yaptırmalı. Burada, kuşkulanılan ses ile orijinal ses cihaza yükleniyor ve grafik analiz sonucu alınıyor.
Tek çekirdek ikizleri dışında insanların sesleri de, parmak izi gibi benzersiz. Başbakan “oğlumla aramızda böyle bir konuşma geçmedi” diyorsa yapılacak iş son derece basit. Başbakan ve oğlu arasında geçtiği öne sürülen konuşmaların çözümleri yani tapeleri, Başbakan ve oğlu tarafından okunup kayda alınacak. İki ayrı ses kaydı “X” ve “Y” işaretlemeleri yapılarak ABD’de bu işlemleri yapan ve uluslararası saygınlığı olan kuruluşa gönderirseniz, sonuç iki gün sonra elinizdedir.
İşte yapılması gereken budur. Ancak, şu bir gerçek ki, Başbakan asla böyle bir şeyi kabul etmez. Sadece “montajdır bunlar montajdır” der ve konunun daha fazla üzerine gitmez. Çünkü, onların montaj olup olmadığını en iyi bilen Başbakan, hitap ettiği kitlenin kendisine inanacağını biliyor.
Başbakan, oğlunun telefonunun yasadışı dinlendiğinden şikayet ediyor. Peki, binlerce vatandaşın telefonları dinlenirken, bu konudaki şikayetlere Başbakan niçin sessiz kalıyordu. Devlet içinde ya da dışında yasadışı dinleme yaptığı için hakkında soruşturma açılan kişi var mı? Seyirci kalırsanız binlerce insan dinlenmeye yine devam edeceklerdir. Siz, şikayet makamı değil, sorunları çözme makamında olansınız…
Durun bakalım ne olacak
CHP’nin hukukçu Milletvekili Atilla Kart, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında Ankara C. Başsavcılığı’na “Haksız çıkar ilişkileri ve nüfuz suiistimali yoluyla; 3628 Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu’na muhalefet etmek” iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. 17 Aralık 2013 operasyonunu “Türkiye Cumhuriyeti’nin yasal, siyasi ve ekonomik anlamda en büyük rüşvet ve yolsuzluğuyla ilgili konuşmaların içeriği hep birlikte değerlendirildiğinde olayın asli failinin Recep Tayyip Erdoğan olduğunu” öne sürüyor.
Milletvekilinin suç duyurusunda, “Başbakan Tayyip Erdoğan’la ilgili olarak basına ve kamuoyuna yansıyan bilgi ve bulgular hep birlikte değerlendirilerek, Erdoğan’ın ifadesine başvurulmadan; hakkında fezleke düzenlenmesine karar verilmesi gerektiği” de kaydediliyor.
Mal varlığını 2011’de verdi
Başbakan için kamuoyundaki algı şu: inanılmaz sayıda gayrimenkule sahip. Ayrıca evlere sığmaz hale gelen parası bulunuyor. Bu para, her gün katlanarak artıyor. Bunu, bir dönem Saadet Partisi’nin Genel Başkanlığı’nı yapan şimdilerle ise AKP Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Numan Kurtulmuş da her fırsatta söylüyordu.
Kamuoyunda, dünyanın sayılı zenginleri arasında bilinen Türkiye Cumhuriyeti Başbakan’ı, mal varlığını nasıl gösteriyor. Yasa gereği TBMM Başkanlığı’na vermekle yükümlü olduğu mal bildirimini, Erdoğan 16 Haziran 2011 tarihinde yapmış. Hakkında “dünyanın sayılı zengini” denilen Başbakan, mal varlığını şöyle göstermiş:
Rize-Güneysu-Dumankaya köyünde 2000 metrekare arsa, banka hesaplarında toplam 3.390.384 TL, 25.000 euro, 199.867 dolar, alacakları toplamı da 500 bin TL.
Başbakan’ın bu bildirimi CHP için hiç inandırıcı gelmiyor. O yüzden suç duyurusunda, Başbakan’ın olağanüstü bir gelire sahip olduğu ve bunun kaynağının belli olmadığı iddiası da yer alıyor.
Cemaatin “gizli tanığı”
AKP, 17 Aralık’ta büyük bir gol yedi. Benzer durumların yaşanmaması için yargıda, emniyette, dinleme-izleme birimlerine bu kez hısım-akraba ya da “mutemet” kişiler getiriyorlar. Örneğin dinlemelerle ilgili işlemlerin yapıldığı Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) tam anlamıyla AKP’ye hizmet edecek bir yapıya kavuşturuldu. Kimin dinleneceğini önce AKP yetkilileri öğrenecek. Çünkü, böyle bir kadro kuruldu.
Bir de, düne kadar cemaate hizmet edenler vardı. İçlerinden “gizli tanık”, ya da “itirafçı” olmak isteyenlerin yapacağı açıklamalar, cemaate dönük operasyonun başlangıcı olacak. Unutmayalım, dün “Ergenekon Davası”nda onlarca aydına ağır cezalar verilmesine neden olan gizli tanıklar, yarın kendilerini kullananları da vuracaktır…