'Shame on you'
Nazlı Ilıcak 01 Ocak 1970
John Marshall Studios (JMM) şirketi, sahte analiz raporunu yayımlayan gazetelere "Shame on you" diyor. Yani biraz utanma tavsiye ediyor. Her gün fabrike edilen manşet haberleri takip etse, politikacıların vurdumduymaz tavırlarını görse, bu gibi duyguların Türkiye'ye pek uğramadığını anlayıp, "utanın" demekten vazgeçecek.
Konuyu açalım, Başbakan ile oğlu Bilal Erdoğan'ın konuşmasını dünyaca ünlü bir şirkete inceletip, "montaj" raporu almışlar. Rapordaki imza, Jou Production'un sahibi Robin Lai'ye ait. JMM ile bir ilişkisi yok. Zaten, sadece JMM'nin kartviziti sayfanın üzerine iliştirilmiş.
Gazete, incelemenin dünyaca ünlü JMM'nin teknik imkânlarının kullanılarak gerçekleştirildiğini ileri sürüyor. JMM adına açıklama yapan John Cheary ise, "Bu kayıtlar JMM tarafından analiz edilmemiştir. Bu bizim JMM antetli resmi kâğıdımız değildir. Zaten JMM bir adli bilişim ses uzmanlığı şirketi de değildir" diyor. "Bizim şirketimizin adını kullanan, çalışanımızı kandıran bu kişi hakkında yasal işlemler başlatılacaktır" bilgisini veriyor.
***
"İnsanın aptal dostu olacağına, akıllı düşmanı olsun" derler. Sözde, yardım etmeye çalışıyorlar, fakat sahtekârlık ortaya çıkınca tam tersi bir sonuç doğuyor. Anlaşılıyor ki, JMM'yi daha inandırıcı olmak adına işe karıştırdılar. Adamların bu kadar titizleneceğini düşünmediler.
Acaba, Robin Lai adlı ses uzmanı, JMM stüdyolarını kullanmış mı? Yoksa, kullanmadan, kendisini bu şirketin bir elemanı gibi mi takdim etmiş? Orası tam anlaşılmıyor. Lâkin, JMM de adli bilişim ses uzmanlığı şirketi değilmiş.
Biri bir belge çıkaracak, diğeri onu farklı bir kanıtla yalanlamaya çalışacak. Meseleyi aramızda tartışarak çözemeyiz. Doğru olan, dosyayı yargıya intikal ettirmektir.
JMM'den yalanlama gelir gelmez Star, şehir içi baskılarından utanılacak suç izlerini çıkarttı. İncelemenin dünyaca ünlü JMM stüdyolarının teknik imkânlarıyla yapıldığı iddiasından vazgeçti. Hâlbuki taşrada, belgeyi gösteren bu manşetle çıkmıştı.
2 görüş
Miami Herald World Wires isimli gazete, montaj meselesini incelemiş. Amerika'da ikamet eden, iletişim/bilişim uzmanı Joshua Marpet'in görüşünü yayınlıyor. Marpet, 5 ayrı zaman diliminde cereyan eden konuşmaların birbirine montajlanıp eklendiğini, ama şahıslara ait konuşmalarda bir oynama yapıldığına dair işaret bulunmadığını belirtmiş. "Eğer sahteyse, bizim bilmediğimiz bir ince iş söz konusu" demiş.
Öte yandan, Reuters muhabiri Ece Toksabay, "Babajim" ve "STD" stüdyolarına yaptırdığı incelemelerle kayıtlar üzerinde oynama izine rastlanmadığı bilgisini almış.
Yoğun mesai
Bir başka ses kaydı, "Haramzedeler333" tarafından yayınlandı. Erdoğan ile oğlunun konuşmalarından sonra, atılan adımları gösteriyor.
*Önce Berat Albayrak'ın sağ kolu olarak bilinen Medet Nabi Yanık, Faruk Kalyoncu'nun adamı Hakan Arslan'la temasa geçiyor. (17 Aralık 2013. saat 11.52) Kalyoncu'nun garajında buluşuyorlar. (Kalyoncu'ya bir miktar paranın devredildiği tahmin ediliyor.)
*18 Aralık sabah 9.28'de Medet Nabi Yanık, Çalık'ın adamı Rıza Ağın ile konuşuyor. Rıza, akşam patrondan mesaj aldığını söyleyerek, "Nasıl bir hazırlık yapayım" diye Medet'e soruyor. Tutarı hakkında bilgisi olup olmadığını öğrenmek istiyor. Medet, "O getirdiklerim kadar değil yani" karşılığını veriyor. Rıza, merak ediyor: "Peki euro mu? Dolar mı?"
Hatırlayalım: Tayyip Erdoğan ile Bilal görüşmesinde, hem Kalyoncu'nun hem Çalık'ın isimleri parayı devredecek kişiler olarak geçmişti. Bütün kayıtları bir arada değerlendirince, montaja inanmak giderek zorlaşıyor.
Gül ve HSYK
Abdullah Gül, HSYK Yasası'nı onayladı. Daha önce sakıncalı tarafların kısmen değiştirilmesini sağlamıştı, ama gene de, Avrupa Birliği'nin de kabul etmeyeceği bir "geriye dönüş" söz konusu. Adalet Bakanı'nın, müfettişler üzerindeki etkisi artıyor; Dairelere müdahale imkânı genişliyor. Ve üstelik yasa, Resmi Gazete'de yayımlanır yayımlanmaz, seçilmiş 20 kişi hariç, Kurul'da çalışan bütün müfettişlerin ve tetkik hâkimlerin görevleri sona eriyor. Teftiş Kurulu Başkanı'nı, başkan yardımcılarını ve genel sekreter yardımcılarını Adalet Bakanı atıyor. Eskiden 3. Daire'ye karşı sorumlu olan Teftiş Kurulu, bakana karşı sorumlu hale getiriliyor. Bakan, HSYK üyeleri hakkında soruşturma başlatabilecek.
Daha başka sakıncalar da mevcut. Ayrıca bu yasanın, diğer yasalardan farklı bir durumu var. Cumhurbaşkanı onar onamaz, HSYK'daki bütün çalışanların görevi sona eriyor.
Anayasa Mahkemesi iptal etse de, geri dönüşü yok. HSYK, hükümetin kurulu haline geliyor.
Gül'ün, bu tavrı beni üzdü. Bunca yolsuzluğun konuşulduğu bir ülkede, yargıya güveni sarsacak bu düzenlemeye dur diyebilmeliydi.
Suriye'deki Türkmenler'e insani yardım taşıdığı ileri sürülen ve Adana'da durdurulan bu TIR'ın fotoğrafı düşündürücü. İnsani yardım olsa, herhalde, kamyon (Gerçek anlamda TIR bile denilemez), 2 küçük konteyner mi taşır? Doğrusu, bu fotoğrafa bakıp, "Kutuların içinde neyi gizlediler" diye düşünmeden edemiyorum. Neydi o yaşanan panik! İnsani yardımsa, niçin kimse göremedi? Kamuoyundan gizlenen nedir?