« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

05 Ara

2007

Yaşadıklarımızın tamamı “tarihte” saklı...

Yiğit BULUT 05 Aralık 2007

Tarih tekerrürden ibarettir. Daha anlaşılabilir ifadeyle; tarih kendini sürekli tekrar eden olaylar ile doludur...
Toplumların ekonomik-sosyal-siyasi “mutasyonlara” uğramasına yol açan “uçları” dışarıda bırakırsak; doğru bir saptama... Evet, sadece “tarih” değil “devam eden bütün dinamik” yapılar buna “piyasalar” da dahil, kendini tekrar eden “hücrelerden” oluşur.
Peki bu tespitlerin, bizim konumuzla alakası ne?
Alakası yok, anlatacağım olay 1718 Fransa’sında geçmesine rağmen, “modern dünyada hâlâ bire bir örneği görülüyor.”
Ben aktarayım; nerede böyle bir “hikâye gerçek oldu” siz karar verin...


***


“(...) Yıl 1718, yer Fransa. Ülke zar zor yoluna devam ediyor, ulusal borç 3 milyar libre, gelir 145 milyon. Hükümet harcamaları 142 milyon ve geri kalan para ancak faize zor yetiyor. Kısacası tam bugünün Türkiye’si. Borç boğazı aşmış. Daha durun, benzerliğin başındayız. İşte bu noktada Fransa Kralı önlem olarak parayı devalüe etmek gibi bir cin fikre sahip oluyor ve basılan yeni para ile birlikte yüzde 20 devalüasyon yapılıyor. Bundan sonrası tam bir keşmekeş. Suistimaller, mahkemeler, hortumcular ve para karşılığı devlet çarklarında iş takibi yapan kontlar ve kont eşleri. Nasıl? Sanki bir yerleri andırıyor. İşte bu noktada süper adam sahneye çıkıyor. Süper yetkilerle donatılan Monsieur Law, büyük umutlarla ülkeye davet ediliyor ve saraya çıkıyor.
Halk yeni gelen bu şahsı hiç tanımadığı gibi anlatılan hikâyeler kulaktan kulağa yayılıyor. Uzun lafın kısası, bu şahıs Fransa’ya umut olma vaatleriyle işe başlıyor. Üstün fikirli ve ileri görüşlü Law, Fransız madeni parasının bütün dertlerin kaynağı olduğunu öne sürüyor ve borç takası benzeri bir operasyonla kâğıt para basarak, devlet tahvili kavramını ortaya atıyor. Esas benzerlikler bu noktada başlıyor. Monsieur Law üstün yetkilerle donatılıyor ve o günün hazinesi sayılabilecek bir şekilde kurulan bankanın başına geçiriliyor. Bu noktada duralım. Sonra ne oluyor dersiniz? Bu cin fikirli Monsieur Fransa’yı kurtarıp, tarihe mi geçiyor? Yoksa Fransa’yı daha mı dibe batırıyor?


***


Hazine ve ülkenin birçok kurumunun başına geçen M. Law ülkeyi tahvillere boğduğu gibi, ekonomi ‘temeli olmayan bir borçlanma tuzağına’ düşüyor. Kısacası dövize dayalı borçlanan ama döviz fiyatı devamlı artan başka bir ekonomiye benziyor. İsim vermeyelim alınanlar olabilir.
Bu çark Fransa’da bir süre dönüyor, ilk başta işler iyi gibi görünüyor. Law’un her hareketi halk tarafından izleniyor. Karısı ve kızı ilgiden bunalıyor. Gün batmadan yeni icatlar bulan Law en sonunda Fransız halkını öyle fakir bir hale getiriyor ki, hakkında şiirler yazılıyor. İşte bir örnek: “Güle güle yabancı ünlüye, eşsiz hesaplarıyla düşürdü Fransa’yı hastaneye.
Bu duruma fazla dayanamayan ekonomi sonunda tamamen çöküyor. Law, 27 Mayıs sabahı görevden alınıyor ve yolda halkın taşlı saldırıları arasında saraya sığınıyor. Uzun bir süre sarayda yaşayan Law, daha sonra bir fırsatını buluyor ve yabancı eşini alarak Fransa’dan kaçıyor. Bu olayı neden anlattım? Law geldiği zaman Fransa’nın durumu parlak değil. Halk orta halli ve mutlu. Fransa hakkında hiçbir fikri olmayan Law, ‘parlak’ olmayan durumu ‘felakete’ çeviriyor ve halkı perişan ediyor. Fransa’da ‘hiçbir yatırımı olmayan yabancı kökenli Law’ sonunda geldiği yere dönmek, hatta kaçmak zorunda kalıyor...


***


Bu hikâye sonrası soralım; bildiğiniz bir ülke var mı; üç partili yüzde 55 üzerinde oy almış bir “koalisyon hükümeti” varken, ülke ekonomisinin “kontrolünü”, “Dünya Bankası’ndan gönderilen” muhtar bile seçilmemiş birine devretti. O şahıs gerekli düzenlemeleri yaptı ve kurduğu sistem ile özellikle kurun kontrolünü “sıcak paranın insafına bırakması sayesinde”, sonraki yıllarda sıcak paranın rantı dolar bazında yıllık yüzde 35’lere dayandı! Nasıl? Duyamadım; var mı?..
Sevgili dostlar; tarihlere, olaylara bir defa daha göz atalım. Nasıl? Tarih tekerrür ediyor mu? Etmiyor mu? Şu anda yaşadığımız sürecin sonunu merak edenler lütfen bu küçük hikâyeyi dikkatle okusun.
Sonuç: ‘Her derdin bir çaresi vardır ama bu çare uzaktan değil derdi en iyi bilenden hatta çekenden gelir’. Türk halkı çektiği sıkıntıların çözümünü yine kendi içinden çıkaracaktır. Uzaktan gelen merhem derde çare olamaz, tıpkı tarihte diğer halklara olamadığı gibi.

Ziyaret -> Toplam : 125,19 M - Bugn : 70406

ulkucudunya@ulkucudunya.com