Korku Duvarı Aşılırken...
Can Dündar 01 Ocak 1970
Başbakan’a Berkin Elvan’ı sormaya bir tek gazeteci cesaret edebildi.
O da “Berkin” ismini, “Döviz kuru etkilenir mi” cümlesi içinde kullanabildi.
Cevap şöyle geldi:
“Etkilenmez. Türkiye bunları aştı.”
Bu cevap, Başbakan’a yakıştı.
***
“El üstünde tutulmak için illa tabuta mı girmek gerekiyor” diye yazmıştı Elvan, Facebook mesajında...
Hangi ülkede, 15’inde bir delikanlı, kişisel hesabına yaşamı değil ölümü, sevdayı değil tabutu yazar ki?
Ancak ölümün kutsandığı ülkelerde olur bu...
Ancak zulmün hükümranlığında çocuklar polis tarafından beyninden vurulur, uluorta dövülür, işkencede öldürülür.
Ancak zulmün iktidarında çocuklar, başında fişek yarasıyla, kendilerinden ağır tabutlarla gömülür.
Ancak zulmün diyarında katiller soruşturulmaz, yargılanmaz, cezalandırılmaz. Tersine kullanılır, “Destan yazdınız” diye sırtları sıvazlanır, kollanır.
Ve haklı çıkar Berkin; tabuta girdiğinde, yüz binlerce el üstünde taşınırken...
***
Öfke, boğuyor bizi, çocukluğumuzdan vuruyor.
15 yaşındaki Berkin’in ölümünden taşan öfke, 22 yaşındaki Burakcan’a kıyıyor.
84 doğumlu, 8 aylık evli polis Ahmet Küçüktağ’ın canına mal oluyor.
Vicdanını yitiren bir iktidar, ülkeyi cenazelerde, sloganlarda, gözyaşlarında bölüyor.
“Siz-biz” kavgası, “Hepimiz” hissini kaybettiriyor.
***
İktidarını kaybetmemek uğruna nefret söylemi yaymayı, ülkeyi ateşe atmayı tercih eden bir Başbakan’ın eseri bu...
Gezi’de bir AVM aşkına koruluğu yıkmayı, yapamadığı AVM’nin intikamını, isyan eden gençlerden almayı seçen ve aldığı onca dini terbiyeye rağmen 15’lik bir çocuğun ardından bir “Allah rahmet eylesin”i esirgeyen bir liderin eseri...
Gördünüz işte; son ana kadar, üzüntü beyan etmemekte direndi; hepimiz körpecik yiten bir çocuğun acısıyla kıvranırken o, bir kelime olsun etmedi.
Neron edasıyla, kendi çıkardığı yangını uzaktan seyretti.
“Zulmün artsın ki, zevalin çabuk gelsin” sözüne inananlar, içten içe sevindi.
Biz, yitip giden o çocuklar, birbirini gırtlaklayan gruplar, bu ülkeden umudunu kesen insanlar adına kahrolduk.
Başbakan’ın kindar neslinden olmadığımızdan, ayırt etmedik ağlayacağımız cenazeleri; Berkin için de, Burakcan için de, Ahmet için de gözyaşı döktük.
Katillerini övmedik.
Âleme kefenin cebi olmadığını söylerken eve para depolayanlardan değildik, o yüzden, “Neyse ki borsa etkilenmedi” de demedik.
***
Berkin’in cenazesinde gördük ki, böyle düşünenler yalnız değil...
Dışlanmadık; tersine, Gezi’den beri ilk kez yeniden bir araya gelip Başbakan’ı ve onun gibi düşünenleri dışladık.
Vicdanları cüzdanlardan fazla önemseyenlerin çoğunlukta olduğunu dosta düşmana hatırlattık.
Korku duvarını hep birlikte aştık.
Hayali “faiz lobileri”nin, “vaiz lobileri”nin yapamadığını, misketleriyle birlikte gömülen bir çocuğun cansız bedeni yaptı.
Başbakan’ın o meşhur karizmasını dağıttı.
Bize insanlığımızı hatırlattı.
Her lider, kendi finalini yazar.
Erdoğan, pek kötü yazdı.
Dileyelim ki hesap günü geldiğinde bu halk, onun kadar merhametsiz olmasın.