Savcı avukat olunca
Nazlı Ilıcak 01 Ocak 1970
Bütün Ergenekon sanıklarının -cinayete bulaşmış ve derin yapılarla iltisaklı oldukları bilinenler de dahil- tahliye edilmesi süreci, yolsuzluklarla birlikte başladı. Tayyip Erdoğan, Özel Yetkili Mahkemeler'i (ÖYM), 2012 yılında kaldırmış ve onların yerine ihtisas mahkemesi olarak Terörle Mücadele Kanunu'nun 10. maddesiyle görevlendirilen Bölge Ağır Ceza Mahkemeleri'ni kurmuştu. Yolsuzluk soruşturmaları başlayınca, yeni kurulan mahkemelere de güveni kalmadı. Onları da ortadan kaldırdı. Bu adımı atarken ve azami tutukluluk süresini de 5 yıla indirirken o kadar acele davrandı ki ne bu mahkemelerin önündeki önemli dosyaları dikkate aldı ne de cinayet, ırza geçme, terör, anayasal rejime karşı kalkışma gibi olaylarda bir istisna tanıdı.
Bakın nasıl bir tablo ortaya çıktı:
7 Şubat 2014'te, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, tutukluluk süresini 5 yıla indiren düzenlemeden Balyoz ve Ergenekon sanıklarının yararlanmayacağını söylemişti: "Tutuklamanın başladığı tarih ile mahkûmiyet kararı verilene kadar geçen süre tutukluluktur. Karardan sonra temyizde geçen süre buna dahil değildir. Yani hakkında hüküm bulunanları kapsamamaktadır."
Biz de Adalet Bakanı'dır, bilerek konuşuyordur diye bu sözlerine itimat ettik.
Daha sonra Anayasa Mahkemesi, İlker Başbuğ davasında bir kapı açtı. 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin hâlâ gerekçeli kararını yazmamasından hareketle, "Sanığın etkili başvuru hakkı elinden alınmıştır" dedi. Anayasa Mahkemesi'nin kararı aslında Başbuğ'un tahliye edilmesini değil sadece tahliye talebinin bir Ağır Ceza Mahkemesi tarafından değerlendirilmesini öngörüyordu.
Anayasa Mahkemesi'nin araladığı kapı, diğer Ergenekon sanıklarına da imkân yarattı. Zira tutukluluk süresi de 5 yıla inmişti. Her ne kadar Bekir Bozdağ'ın da ifade ettiği gibi, Yargıtay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatına göre, temyiz süresi tutukluluktan sayılmasa da, İstanbul'un çeşitli Ağır Ceza Mahkemeleri, "5 yılını doldurdu" gerekçesiyle, çok ağır hüküm giyen kişileri de tahliye etti.
Bir mahkemeden ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan kişilerin, bir başka mahkeme tarafından tahliyesine Türkiye'de ilk defa rastlanıyor. Bence mahkemeler, her zaman siyasi iklimden etkilenir. Bir zamanlar, Tayyip Erdoğan, Ergenekon'un "savcısı" gibi hareket ediyordu. Şimdi, "avukatı" gibi davranınca, olay tersine döndü.
Adil yargılama
Bölge Ağır Ceza Mahkemeleri'nin kalkmasıyla birlikte, bu mahkemelerin elindeki davalar, suçun işlendiği yere göre farklı Ağır Ceza Mahkemeleri'ne gönderilecek. Sözgelimi, Diyarbakır 4, 5, 6, 7, 8 ve 9'uncu Ağır Ceza Mahkemeleri ya Özel Yetkili'ydi ya da Bölge Ağır Ceza Mahkemesi olarak görev yapıyordu. Onların hepsi feshedildi. Bu yüzden KCK dosyası sanıkları, suçun işlendiği il Ağır Ceza Mahkemeleri'nde (Şırnak, Siirt, Mardin, Batman, Urfa, Bingöl'de) yargılanacak.
Terör suçlarında ve diğer organize suçlarda bir savrulma yaşanacağı ortada. Yargılama sürecini, ilk günden itibaren takip eden, şahitleri dinleyen, sanıkları sorgulayan hâkimler dosyadan elini çekti. Dosyayı baştan itibaren yürüten yargıçların hüküm vermeden yarı yolda ayrılması, adil yargılama açısından önemli bir sorun yaratmaktadır.
5 yıl kıstası
Zirve Yayınevi kapsamındaki tutukluların, 5 yıldan yararlanacağı biliniyordu; çünkü onlar hüküm giymemişti. Üstelik yargılandıkları Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi feshedildi. Nöbetçi Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi, cinayetlerini itiraf eden katilleri salıverdi. Bu arada Hrant Dink cinayetinin azmettiricisi diye nitelendirilen Erhan Tuncel'in de bir nöbetçi mahkeme tarafından serbest bırakıldığını unutmayalım.
Yolsuzluğu örtme çabaları, -adli kolluk nakilleri ve yeni görevlendirmelerle- zaten yargıda çok büyük bir kargaşa yaratmıştı. Bölge Ağır Ceza Mahkemeleri'nin birdenbire kaldırılması ve hiçbir önlem almadan uygulamaya sokulan "azami tutukluluk 5 yıl" düzenlemesiyle birlikte tam bir keşmekeş doğdu.
Askeri vesayetin yıkılmasında önemli bir rol oynayan Ergenekon Davası'nın, bu kadar ayağa düşürülmesinden insan üzüntü duyuyor. Özellikle arka planda daha demokratik bir toplum ve hukukun üstünlüğü gibi mülahazaların olmadığını bilince.
KCK'ya haksızlık
Cinayet suçunu itiraf etmiş olanlar bile hapishaneden çıkarken, Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi, KCK ana davası sanıklarının tahliye talebini "Dağa çıkabilirler; delilleri karartabilirler, tanıkları etkilerler" gerekçesiyle reddetti.
Yeni düzenleme, ellerindeki dosyaları yürüten Özel Yetkili Mahkemeler'le Bölge Ağır Ceza Mahkemeleri'ni kaldırdı. Bu yüzden, KCK ana davasının görüldüğü Diyarbakır 6. Ağır Ceza Özel Yetkili Mahkemesi dosyadan el çekti. Sanık avukatları, nöbetçi Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurdular. Ergenekon sanıklarının çoğu, tutukluluk 5 yılı aştığı için İstanbul'daki nöbetçi mahkemelerce serbest bırakıldı. KCK ana davasındaki sanıklar ise 4 yıl 11 aydır tutuklu. 5 yılın dolmasına 1 ay kaldı. Mahkeme, buna "makul süre" diyor ve "dağa çıkabilir" gerekçesiyle de potansiyel suçlular yaratıyor. O zaman, birçok Kürt genci de dağa çıkabilir. Onları da mı yargılayacağız?