« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

17 Mar

2014

Vah benim ülkem

Gültekin Avcı 01 Ocak 1970

Nasıl da bir tek adam rejimine yuvarlanmışız.

Mesele tek adam yönetimiyse, herkes kendi tek adamını ve kendi diktatörünü üretir.

Unutulmasın ki sistem tek adama bırakılacaksa bu tür tek adamlar sandığın sesiyle gelmez.

Tek adamı pek çok tarih sahnesinde olduğu gibi sokaklar ve halk yığınlarının mücadelesi belirler.

Sandıkta olmaz bunlar.

Her buhran kendi Danton'larını ve Robespierre'lerini sokaklardan üretir.

Sandıklarla tek adam yönetimini bu millet kabul etmeyecektir.

Etmeyeceğinin infial göstergeleri de her gün basına yansıyor.

Allah bu ülkeyi böyle bir felaketten korusun.

Ama ülke o yöne doğru gidiyor.

Devlet Bahçeli ısrarla bu ikazı yapıyor Başbakan'a.

"Kimi tehdit ediyorsun, ortalık karışınca bu ülkede izini bile bulamazlar senin" diyor.

Ve yazık ki Başbakan ortalığın karışması için her geçen gün elinden geleni ardına koymuyor.

Düşünsenize...
Eğer ülke böyle bir tek adamın hukuksuz ve antidemokratik emirleriyle yönetilecekse asker bu tür yönetimin uzmanıydı.

Üstelik darbelerin her zaman en az %20 halk tabanı olmuştur. Hâlâ da böyle bir taban vardır.

Laik diktaya hayır ama İslamcı diktaya evet öyle mi?

İkisine de hayır.

Oysa asker de sizin gibi yönetiyordu.
Dahası insanlara sizin gibi küfür ve hakaret de etmiyor, Genelkurmay Başkanları kendisini halife olarak görmüyordu.

Madem tek adam yönetimi doğruydu, 28 Şubat'ta mağduruz diye neden utanmadan bağırdınız?

Onlar da sizin gibi yönetiyordu işte.
Sadece kendi doğrularıyla hareket edip, ülkenin sizin de içinde bulunduğu bir kısmını iç tehdit/hain olarak görüyorlardı.

Oysa siz o 28 Şubat'ı mumla aratan İslamcı 28 Şubat'ı muhkem kılmaya çalışıyorsunuz.

Artık 28 Şubat deyince benim aklıma 28 Şubat 2014 geliyor.

Hırsızlığın, rezilliğin, hukuksuzluğun, faşizmin, kepazeliğin doruk yaptığı yıl.

Ve ses kayıtları...

Perde arkasındaki acınası Türkiye gerçeğini ortaya koydu.

Başbakan hem yargıyı yönetiyor hem davalarda verilmesi gereken kararları.

Belediyeleri o yönetiyor.

Valiliği o yapıyor.

Havuz medyasının genel yayın yönetmenliğini o yapıyor.

Geçen gün Şanlıurfa mitinginde meydandaki kalabalığın gözleri önünde polisleri ve emniyet müdürünü azarladı, tahkir etti aşağıladı.

Emniyet müdürlüğünü de o yapmaya yeltendi.

Havuz medyasının manşetlerini kimlerin attırdığıyla ilgili son ses kaydı neyi gösterdi?

1-MİT artık milli bir servis değil. Devletin ve milletin değil, AK Parti'nin siyasal menfaatlerinin koruyuculuğunu yapan bir partizan istihbarat örgütü.

2-Yalan haber yapmak ve manipülasyon yapabilmek için bile sıkıntı çekiyorlar ve MİT'ten medet umuyorlar. Demek ki MİT önceden beri bilgi ve belge servisi yapmış ki, şimdi daha ileri çalışmalar bekliyorlar MİT'ten.

3-Havuz medyası aynı zamanda MİT medyasıymış bunu da öğrenmiş olduk.

4- Ses kaydı MİT'in millete yönelik görev ve yetkisini aşan bir kara propaganda yaptığını gösteriyor.
Buna göre MİT devamlı suç işliyor.

Böyle bir ahvalde MİT'i bu suça (illegal bilgi-belge servisi, kara propaganda faaliyeti) sevk edenler, aracılık edenler ve MİT'in kara propagandasında görevli tüm havuz medyasının yargılanması gerekiyor.

MİT'in gizli belgelerini yayınladı diye Taraf'ı vatan haini ilan eden Başbakan, eğer havuz medyasına MİT bilgi ve belge servisi yaptırıyorsa ne demeli?

MİT'in havuz medyasına servis ettiği bilgi ve belgeler ülkenin iç ve dış siyasal yararları açısından sakıncalıysa, bu bilgi ve belge servisinde görev alan herkes TCK. 329 gereği en az 5 yıl hapisle yargılanır.

Bu ses kaydı doğruysa, normal bir hukuk devletinde TCK.329/1 ve 334 gereği Başbakan, Bilal oğlan, MİT yöneticileri ve MİT medyası yöneticileri yargılanır.

Dinlemelerin yasal olmaması kepazeliği tamamen örtmez.

Delil sayılmasa da savcılar açısından suç duyurusu mahiyetindedir.

Bir tek vatandaşın bu ses kaydı içeriği istikametinde ifadelerle savcılığa suç duyurusunda bulunmasıyla, savcılık için soruşturma mecburiyeti doğar. (CMK.160.)

Keza sadece bu konulara yönelik Meclis soruşturması prosedürü de işletilebilecektir. (Anayasa m.100.)

Türk yargısı bu totaliter kıskaçtan kurtulduğunda; kırmızı bültenleri, ülkenin bölünmesi, KCK'yı devlet kurana kadar koruyanlar, servisi Acem istihbaratının üssü haline getirenler ve nice vahim suçların yargılamasını göreceksiniz.

Ziyaret -> Toplam : 123,14 M - Bugn : 39177

ulkucudunya@ulkucudunya.com