Sabah-atv satışında yeni bilgiler
Nazlı Ilıcak 01 Ocak 1970
Sabah ve atv'nin satın alınması için işadamlarından para toplandığına dair yasal dinleme tapeleri yayınlanmıştı. O tarihte kimileri, "Başbakan'ın bundan haberi olmayabilir" mazeretini ileri sürmüştü. İnternette yeni bilgiler var. O bilgiler doğruysa, Başbakan konuyla ilgilenmenin ötesinde koordinasyon sağlıyor ve yönlendiriyor.
Damadı Berat Albayrak'la konuşuyor. %25'lik Katar hissesinin satın alınması onayını veriyor. Hatta kendisinin Katar'a gidip, bizzat görüşebileceğini de söylüyor. Katar'daki kişi, %25 hisse ile %51'in söz hakkına sahip. Bu yüzden, yeni yapılanmada ona yer olmadığı söz konusu ediliyor.
Diğer konuşmanın Başbakan ile Bilal Erdoğan arasında geçtiği ileri sürülüyor. İşadamları, havuza akıtacakları paraya yasal bir görüntü vermekte zorluk çekiyorlar. Bu ödemeyi yapabilmek için, Kalyon'un konsorsiyumdaki %10 hissesini 300 milyon karşılığında almayı teklif etmişler. Muvazaayı Bilal Erdoğan'ın cümlelerinden anlıyoruz: "İhaleyi alan konsorsiyumdaki %10'luk hisseyi diğer ortakların satın alması karşılığında, 300 milyon ödeme formülünü bulmuşlar. 300 milyonu Kalyon'a ödüyorlar, %10'unu alıyorlar. Kalyon'un konsorsiyumda %10 hissesi kalıyor. Resmiyette böyle yapılıp daha sonra onun gereğinin yapılması (tekrardan hissenin Kalyon'a iadesi) lazım ona çalışıyorlarmış."
Gazete ve televizyonun alımı için bir başka formül daha konuşuluyor: Abdurrahman Gürsoy isimli işadamının pek fazla parası yok ama Kandilli Grubu (Hüseyin Doğan, Vahap Küçük) devreye sokulabilir. Bu yıl 4.5 milyar lira ciroları varmış. Başbakan, o tarihte Malatya'ya gidiyor. Abdurrahman Gürsoy'un da Malatya'ya gelmesi ve Vahap Küçük'ün Doğanşehir'deki evinde birlikte yemek yenilmesi üzerinde duruluyor. Belki diğer müteahhitler devreden çıkarılıp, tek başına Vahap Küçük'ün Sabah ve atv'yi alması imkânı doğar. Başbakan ile Bilal Erdoğan böyle bir ihtimali de göz önüne alıyorlar. Ama bu plan gerçekleşmemiş olacak ki iş Kalyon'un üzerinde kalıyor.
***
1) Bu konuşmalar gerçek mi, montaj mı?
2) Gerçekse, demokratik bir ülkede, bir Başbakan, işadamlarını organize edip medya satın almalarını sağlar mı?
3) Bu satışı gönül rızası yerine, ihalede "al gülüm ver gülüm" pazarlığına dayandırır mı?
4) Ayrıca bir muvazaaya alet olur mu?
5) Her duruma uygun fetva alındığına göre, bunun da bir fetvası var mı?
Cag ve Süleyman
Rıza Sarraf'ın bilgisayarından çıkan Excel dosyasındaki listede, "Cag" isimli birine verilen milyonlarca euro'dan söz ediliyor. Bu kişi, 10 milyon euro'nun kendisine ulaşmadığını şikâyet etmiş. Acaba bir hesap hatası mı yapıldı diye Rıza Sarraf ile elemanı Abdullah Habbani aralarında görüşüyorlar. Sarraf, bir yanlış yapma ihtimali üzerinde duruyor ve "Meselâ Süleyman'a vermişizdir, ona geçmişizdir" diyor. İkilinin görüşmesinden Süleyman'a 2 milyon euro verildiği anlaşılıyor.
Kim bu Cag, kim bu Süleyman? Serbest bırakılan Rıza Sarraf bir de kaçarsa, en fazla Zafer Çağlayan ile Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan üzülür. Zira kendilerine yönelik şüphelerden temizlenemezler.
6 gemicik!
Kemal Kılıçdaroğlu, sık sık Erdoğan'ı malvarlığını açıklamaya davet ediyor. Ama bir türlü gereken yapılmıyor. Acaba gerçekten Burak Erdoğan, 2007'de "Bir gemicik" ile başladığı filosunu, 15 milyon dolara aldığı "Pretty" isimli gemiyle 6'ya çıkarttı mı? 6 senede, 6 gemi... Hayatın olağan akışı içinde normal geliyor mu? Üstelik işadamlığı becerisi, babasının başbakanlık yıllarına denk gelecek şekilde yeni ortaya çıkmışsa!
Sayıştay raporları
Bütçe müzakereleri sırasında Sayıştay raporlarının Meclis'e gönderilmemesi konusunda hatalı bir yazı kaleme aldığımı anladım. O tarihte Sayıştay Başkanı Recai Akyel'in izahatını yeterli bulmuştum. Akyel, denetçilerin iddiasının Hesap Mahkemeleri olarak faaliyet gösteren Hesap Daireleri'nde ele alındığını, Sayıştay içerisinde bir de temyizin olduğunu, temyizden geçip kesinleşen kamu zararı varsa, buna sebebiyet veren şahıstan İcra Kanunu'na göre paranın tahsil edildiğini, Ceza Kanunu'nu ilgilendiren bir hususun mevcudiyeti halinde de, Sayıştay'daki Hesap Mahkemesi'nin suç duyurusunda bulunduğunu söylemişti.
Her şeyin usulüne uygun yürütüldüğünü sanmıştım. Ama AK Parti Milletvekili Nurettin Canikli ile Başbakan'ın Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan'ın konuşmasından, Sayıştay raporlarında ciddi iddialar olduğu için Meclis'e gelmesinin önlendiği anlaşılıyor. Sayıştay'a denetim özerkliği veren yasayı AK Parti değiştirmişti; Anayasa Mahkemesi bunu iptal etti. "Kanunu tepeden tırnağa yeniden değiştirip, eski sisteme geçmemiz lâzım" diye konuşuyorlar. "2013 raporlarında müthiş şeyler varmış" diyor Canikli. Hasan Doğan, "İleride herkesi mahkemelerde süründürürler" sözlerini sarf ediyor.
Keşke etkili bir denetim ve şeffaf bir yönetim olsaydı, belki iş bu raddeye gelmezdi. Yağmurdan kaçalım derken doluya tutuldular.