« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

17 Mar

2014

AK Parti’nin üç Y’si ne durumda?

Bülent Korucu 01 Ocak 1970

AK Parti'yi iktidara getiren siyasi ve sosyal iklimi iyi analiz etmek gerekiyor. Bunu en başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yapması lazım.

2002 seçimlerinden önce dibe vurmuş bir siyaset kurumu vardı. Halk öylesine bıkmış ve öfkeliydi ki, sadece yeni kurulan AK Parti ve önceki seçimde baraj altında kalan CHP Parlamento'ya girebildi. Teşkilatı, programı ve kadrosu olmayan Cem Uzan bile yüzde 7 civarında oy topladı. Seçmeni böylesine öfkelendiren atmosferi AK Parti doğru okumuş ve isabetli vaatlerde bulunmuştu. Erdoğan'ın 'üç Y' diye özetlediği ‘yolsuzluk, yasaklar ve yoksulluk' halkın canına tak etmişti. Bu üç Y'nin hem sebebi hem de sonucu olan darbeyi de ekleyebiliriz. Hukuku ortadan kaldıran darbeler, yasaklar koyuyor, yolsuzluğa uygun zemin hazırlıyor ve nihayet halkı yoksullaştırıyordu.

2002'de neyi konuşuyorduk, şöyle bir hatırlayalım. 28 Şubat postmodern darbesi, hukuku işlemez hale getirmişti. Mahkemeler, cuntanın taşeronuna dönüştürülüyordu. Sahte belge üretilerek insanlar ya mahkemelerin ya da devlet içindeki çetelerin hedefi haline getiriliyordu. Yasaklar almış başını gidiyordu. Fethullah Gülen ve Esat Coşan başta olmak üzere pek çok isim ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştı. Medyada manşetleri generaller atıyordu. Sadece manşetlere değil, kimin gazete, televizyon sahibi olacağına da devleti eline geçirenler karar veriyordu. Geçiş dönemi başbakanı Mesut Yılmaz'ın devlet bankaları üzerinden Korkmaz Yiğit'e Milliyet ve YeniYüzyıl gazetelerini ve bazı televizyonları aldırdığı biliniyordu. İhalelerden komisyon almak, fesat karıştırıp yandaşa verdirmek vaka-yı adiyeden olmuştu. Hakkında dosya bulunmayan siyasetçi yok gibiydi. Daha kötüsü, Meclis'te kirli pazarlıklar yapılıyor ve herkesin gözü önünde gerçekleşen yolsuzlukların yargı önüne çıkarılması engelleniyordu.

Hukukun devre dışı ve yolsuzlukların cezasız kaldığı yerde doğal olarak ekonomi bıçak sırtı pozisyona mahkûm oluyordu. 2001 ekonomik krizinin sebebi MGK'da fırlatılan anayasa kitapçığı görünse de aslında sistemin kronik arızalarıydı. Bankacılık sistemi siyaseti finanse ediyordu. Devlet bankaları ve hesapsızca açılan özel bankalar, yeni bir banker krizinin temelini atıyordu. Zararı yalnızca mudiler görmüyor, batırılan bankaların faturası bütün topluma çıkıyordu. Bal tutanlar parmak yalamaktan yorgun düşerken halk evine ekmek götüremiyor, aldığı döviz borçlarının ikiye üçe katlanmasıyla isyan ediyordu.

Yasaklar, yolsuzluk, yoksulluk toplumu canından bezdirmişti. Doğru bir tespitle AK Parti, bunlarla mücadele edeceğine ve darbecilerden hesap soracağına söz verdi. İktidarının ilk yıllarında vaatlerine uygun hareket etti. Önceki dönem kadük kalan dosyaları raftan indirerek yargının önüne taşıdı. Eski başbakanlardan Mesut Yılmaz ile Devlet Bakanı Güneş Taner ve Bayındırlık ve İskan bakanları Yaşar Topçu ve Koray Aydın, eski Enerji ve Tabii Kaynaklar bakanları Cumhur Ersümer ile Zeki Çakan, ''ihaleye fesat karıştırma'' ve ''görevi kötüye kullanma'' iddiasıyla Yüce Divan'a gönderildi. Eski Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan ile eski Devlet Bakanı Recep Önal, ‘görevi kötüye kullanmak' suçlamasıyla yargılandı. Bankacılık sistemi özerk denetim ve düzenleme kurullarının inisiyatifinden çıkarılmadı. Yasakları kaldıran ve Avrupa Birliği'nin özgürlük standartlarını hayata geçirmeye çalışan bir çaba içine girildi. Oluşan güven ortamı Türkiye'yi yabancı sermaye için güvenli kıldığı için yatırımlara finansman bulmak zor olmadı. Siyasi istikrar nispi ekonomik rahatlamayı beraberinde getirdi.

Bugün AK Parti, 2002'de koyduğu ve hükümetinin ilk yıllarında uyguladığı hedeflerin neresinde? Darbeciler kahraman edasıyla salıveriliyor. Yolsuzluk iddiaları ayyuka çıkmış durumda. Ancak totaliter ülkelerde geçerli olan yasaklardan söz ediyoruz. Bankalar belli işadamları ve hükümete yakın medyayı finanse etmek için kullanılıyor. Gazete manşetlerinin hazırlandığı merkezlerin varlığı yalanlanamıyor. Brifing yargısını hatırlatan hâkim, savcı atamaları gündemde. Adalet Bakanı özel yetkili başyargıç ve başsavcı konumuna yükseltildi. Cari açığı ve ekonominin çarklarını finanse edecek dış sermaye bulmakta zorlanacağımız günler gelebilir uyarısı yapılıyor. Sizce sonuç ne olur?

Ziyaret -> Toplam : 125,17 M - Bugn : 47615

ulkucudunya@ulkucudunya.com