« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

25 Mar

2014

Gülen'in mektubu ve Başbakan'ın tercihi

Erhan Başyurt 01 Ocak 1970

Başbakan Erdoğan, 4 Ocak 2014’te Dolmabahçe’de bir grup basın mensubu ile yaptığı toplantıda, Fethullah Gülen Hocaefendi’den kendisine “sulh mektubu“ geldiğini açıklamış, ardından mektubun gerçekte Cumhurbaşkanı’na hitaben yazıldığı ve onun gönderdiği aracıya verildiği, Başbakan’a ise sadece bir kopya gönderildiği ortaya çıkmıştı.

Ancak Hocaefendi’nin sohbetlerinin yer aldığı “herkul.org” sitesinin editörü Osman Şimşek, Başbakan Erdoğan’a 2 Mayıs 2006’da Fethullah Gülen Hocaefendi tarafından bugüne kadar kamuoyunda bilinmeyen bir mektup gönderildiğini duyurdu.

Mektubun içeriğine ilişkin çarpıcı detaylara da yer verdi.

Mektup, net bir dille Başbakan’ı daha o tarihte demokratikleşme çizgisinden sapılmaya başlandığı hususunda uyarıyor.

“Esefle belirtmeliyim ki; belli bir eylem planına hükümetçe imza atılması Müslümanlar’ın sinelerinde ciddi bir yara açmıştır“ deniliyor.

Başörtüsü ve İHL için uyarı

2004 MGK’sında imza atılan ‘Cemaati Bitirme Planı‘na gönderme mi yapılıyor yoksa henüz kamuoyuna yansımayan “dini cemaatleri bitirmeye yönelik“ eylem planları mı var? Belli ki muhatap biliyor...

Başbakan’ın bugün “başörtüsüne füruat diyorlar” diyerek meydanlarda hedef gösterdiği Gülen’in, 2006’da Başbakan’ı İHL ve başörtüsü sorununu çözmesi konusunda uyardığı da görülüyor:

“Dahası, Türkiye’nin diğer derin bir yarası haline gelen başörtüsü meselesinde elinizin kolunuzun bağlanması ve imam hatiplerin kapısındaki zincirlerin hâlâ kırılamamış olması da bu problemleri çözeceğiniz hususunda size itimat edenleri inkisar-ı hayale uğratmaktadır. Bu konudaki ümitler de sönmek üzeredir; ihtimal, millet bunu büyük bir başarısızlık olarak görecek ve -hasımlarınızın da propagandasıyla- çözümsüzlüğü size fatura edecektir.”

“Ya ol, ya öl; ama mutlaka itibarlı kal”

Gülen, Başbakan’a merhum Necip Fazıl’ın Menderes’e yaptığı çağrı ile sesleniyor: “Ya ol, ya öl; ama mutlaka itibarlı kal!”

Sonrasında da, “Böyle bir istikametten sizi alıkoyan Çankaya, hatta dünya devlet başkanlığı bile olsa, kendiniz olarak kalmanızın hem Zât-ı âliniz hem de milletimiz için hayati önem taşıdığını söyleyebilirim” diyor.

Bütün bunları kaleme almadan önce birkaç gün Hocaefendi’nin iç muhasebe yaptığını kaydediyor Osman Şimşek. Mektubu yazmaya “Sen de biliyorsun Allah’ım! Sadece bir mü’min olarak ikaz vazifemi yapıyorum. Senin rızandan başka maksadım yoktur. Ahirette ‘Neden uyarmadın’ sualiyle karşılaşmaktan korkuyorum!..” diyerek karar verdiğini belirtiyor.

Yani, bir dost olarak, mü’min bir kul olarak, âlimlere düşen vazifeyi daha 2006’da, kamuoyu Erdoğan’ın bugün ortaya çıkan planlarından haberdar değilken yapıyor.

Camia’ya iftiralar meğer planlıymış

Mektupta, bir kalp ehlinin “uyanıklıkla uyku hali arasında ama şuurlu iken gerçekleşen“ (yakaza) çok ilginç bir müşahedesine de yer veriliyor.

Mektupta, müşahedede “gayet gökçek simanın” nasıl bir “farklı hal aldığı” ise ifade edilmiyor.

Olayların tevil edilmesi (rüya tabiri gibi) bakımından, “Böyle bir halin şirin görünmediği” söylenmekle yetiniliyor.

Yani gerek yakaza halindeki müşahede gerekse dindarları bitirmeye yönelik eylem planı ve TMK değişikliği üzerinden Başbakan, maddi manevi deliller ile ikaz ediliyor.

Demek ki, akıbeti hayır olmayacak hatalara düşmemesi için 2006’dan bu yana yapılan bu uyarıları kulak arkası ediyor, Başbakan.

Demek ki, kamuoyunun henüz bilemediği nedenlerle dindarları bitirme konusunda
çok öncelerden ikna edilmişler.

Demek ki, dershaneleri kapatma da, Camia’ya yönelik iftira ve yalan kampanyaları da, itibarsızlaştırma girişimleri de bu gizli akdin bir yansıması.

Tek kelime ile; YAZIK!

Ziyaret -> Toplam : 125,16 M - Bugn : 46587

ulkucudunya@ulkucudunya.com