Devletteki İran
Gültekin Avcı 01 Ocak 1970
Selam Terör Örgütü (Tevhid-i Selam) soruşturması hayati önemde bir soruşturmaydı.
Başbakan'ın "uyduruk" diyerek yalan söylediği ve karaladığı bu soruşturmada; adli mekanizma, Acemler'in Türkiye'deki nefes borularını tespit etmiş ve lokal düzeyde bunların takibine geçmişti.
Havuz medyası ve Başbakan "binlerce kişi illegal dinlendi" yaygarasıyla hem bu casusluk ve terör soruşturmasını deşifre ettiler hem de devamında delilleri kararttılar.
Oysa illegal dinleme filan yoktu.
İstanbul Başsavcılığı da açıkladı, soruşturmada görev alan iki savcı da açıkladı.
Sonunda Bülent Arınç da açıkladı.
Bu açıklamalar önemini kaybetti.
Zira önemli olan hamle yapılmıştı.
Hamle; Selam Terör Örgütü soruşturmasının deşifrasyonu ve akabinde etkisizleştirilmesiydi.
Bu soruşturmaların derhal karartılması ve engellenmesi gerekiyordu.
Zira İran Devrim Muhafızları (Pasdaran) ve bu istihbarat cihazına bağlı Kudüs Gücü'nün Türkiye operasyon kadroları ve MİT içindeki iltisakları ortaya çıkacaktı.
Settar Bey'e göre, illegal dinleme olmadığını, bu dinlemelerin mahkeme kararlarına dayandığını aslında Başbakan biliyordu.
Bile bile Selam Terör Örgütü soruşturmasını deşifre etti, sabote etti.
Ne oldu?
Savcılığın takibindeki İran casusluk şüphelileri, Türkiye'den kaçtı.
Settar Bey, Kudüs Gücü'ne bağlı Türkiye'de faaliyet gösteren unsurların, MİT'çe bilindiğini, bir kısmının MİT'in himayesinde çalıştığını söylüyor:
Millet sızmaya çalışır, bunlar kendi evi gibi kapıdan giriyorlar babacım! MİT'in gözleri önünde hatta onların şahitliğinde iş koyuyorlar memlekete. CIA, İsrail'de bu kadar rahat çalışamaz. Servis PKK'yla İran'ın çiftliği oldu.
Vahim cümlelerle devam etti:
Gültekincim, devletteki İran soruşturulursa, MİT içinde ve siyaset tarihindeki en büyük ihanetler mahkemeye düşer. Sabahattin Savaşman ve Turan Çağlar milli kahraman kalır bunların yanında. Yolsuzluktan çok daha büyük korkuları var bunların. Bunlar da ortaya çıkarsa bu ülkede barınamazlar! MİT'e kalkan üstüne kalkan getiriyorlar neden?
Sordum merakla "neden?"
Pisliklerin hepsini dışarıya ve adliyeye en kapalı hücreye topladılar. MİT'e. Şimdi ihalede açık çek de verdiler bunlara. MİT üzerinden aslanlar gibi para kazanıp altın götürürler. Ama milli menfaatlere ihanetin boyutu kuşkusuz ortaya çıkacak. İran'a da gebeler, PKK'ya da. Dudağın uçuklar!
Çok da şaşırmadım aslında Settar Bey'in söylediklerine.
Devrim Muhafızları'na bağlı Besij kadınlarının Türkiye'de önemli irtibat ve iltisakları vardı.
AKP'de bazı üst düzey yetkililerin, doğuda yakalanan (deşifrasyon) İran ajanlarından (Devrim Muhafızları'na bağlı Mutaşalar+saha ajanları) oldukça rahatsız olduklarını duymuştum.
Settar Bey kendine has üslubuyla, "küplere bindiler polisler Iğdır'da Acem bebeklerini yakalayınca" diyordu.
Polisin yakaladığı erkek İran saha ajanları da hükümeti rahatsız etmişti.
Settar Bey'e göre İran'ın Türkiye'de Anayasamıza ve istihbarat kurallarımıza tamamen aykırı şekilde bulunuşu, her ülke açısından ihanet olarak tanımlanmıştı.
Görüntü, iki istihbarat servisinin dost servis ilişkilerini çok çok aşıyordu.
"Dost dostunun kendi evine bomba koymasına izin vermez" diyordu.
Ve bu konunun sorumluluğu AKP yönetimine dayanıyordu.
Olayın bu boyutunu (AKP'deki isimleri) MİT içindeki ülkücü (milli) kanat, Ergenekon kanadı ve sol kanat biliyor.
"Bu MİT gruplarının hepsi de Hakan'dan nefret eder, Hakan bunları bilmez, bilse de hâkim olması zaten mümkün değil" diyor kurt istihbaratçı.
Bu vahim tablo gerçekse ne demek?
AKP açısından yolsuzluk soruşturmalarına bile rahmet okutacak, Ceza Kanunu'nun "vatana ihanet hükümleri" olarak adlandırılabilecek vahim suçların (TCK'nın dördüncü ve yedinci bölümündeki suçlar) ortaya çıkması demek.
Ve en önemlisi, bu fevkalade önemli terör ve casusluk soruşturması (Selam), İran ajanlarının ülkemizde cirit attığı ve savcıların peşine düştüğü, Devrim Muhafızları Türkiye sorumlusuyla görüşmelerin belgelendiği bu soruşturma, bizzat Başbakan ve havuz medyası tarafından karartılmıştır.
Devlet yönetiminde milli bir kaygının kalmadığı ve niteliği belirsiz şaibeli bir "ümmet" kavramıyla gayrimilli bir İslamcı yönetim sergilendiği görülüyor.
Evet, hükümete zerre milli bir kaygı yoktur.
Nitekim tüm dünyaya yayılan Türk okullarının kapatılmasını hedef haline getiren bir siyasal iktidar, kuşkusuz Türk kültürüne düşmandır, rakiptir.
Ve böyle bir siyasetin milli gayesi yoktur.
Yazık ki bugün Türk kültürünün dünyaya yayılmasındaki en büyük engel Başbakan ve AKP'sidir.