Adaletin Kılıç’ı...
Mustafa Ünal 01 Ocak 1970
Anayasa Mahkemesi, HSYK’nın bazı maddelerini iptal etti. Sürpriz mi? Değil. Düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olduğunu bilmeyen var mıydı?
Kanunu yazanlar da farkındaydı, Meclis’te kabul oyu kullanan milletvekilleri de. 17 Aralık operasyonuyla paniğe kapılan iktidar gözünü kararttı. Yasa, Genel Kurul’dan tekme tokat geçti. Kan aktı.
Kanunu onaylayan Cumhurbaşkanı Gül’ün de içine sinmedi. Vetonun siyasi sonuçları olacaktı. Partisiyle karşı karşıya gelmeyi göze alamadı. Nihai kararı Anayasa Mahkemesi’ne bıraktı. Cumhurbaşkanı, tartışılan maddelerin Mahkeme tarafından değerlendirilmesini istedi. CHP, kanunun yok sayılması için Mahkeme’ye müracaat etti. ‘Hayır’ cevabı aldı.
Meclis’ten çıkar çıkmaz iptali için Mahkeme’ye koştu. Acele sonuç almayı umdu. Ancak Mahkeme dosyayı eksik buldu, iade etti. Ve bugüne gelindi. Bir buçuk ay sonra HSYK’nın bazı hükümlerini iptal etti. Aksi zaten düşünülemezdi. Yoksa kuvvetler ayrılığından söz edilemez. Rejim yeniden tanımlanırdı. HSYK yargının en üst kurulu. Yapısı Anayasa’ya göre oluştu. Anayasa değişikliğine de bizzat halk karar verdi. Yüzde 58’le sonuçlanan referandumu kastediyorum.
Hükümet, kanunla HSYK’yı Adalet Bakanlığı’na bağladı. Yargı bütünüyle yürütmenin kontrolüne girdi. Nedeni belli... 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu bazı bakanlara uzandı. Boyutu tam anlaşılamadı. İlk dokunuşta 4 bakan koltuğunu kaybetti. İktidar soruşturmayı durdurmak ve HSYK üzerinden ‘karşı operasyon’ için yasayı çıkardı. Amacına da ulaştı.
17 Aralık’a bulaşan kim varsa dosyadan uzaklaştırıldı. Sadece dosyadan mı? Değil. Şehir dışına sürüldü. Hâkim ve savcıların yetkileri alındı. Yargı tarihinde böylesine zamansız ve büyük çaplı yer değiştirme yaşanmadı. Adalet Bakanı’nın HSYK’yı kontrolüne alması sayesinde gerçekleşti. Hükümete bir buçuk aylık süre yetti. Her şey hazırdı. İki gün bile kâfiydi.
Herkesin gözü önünde gerçekleşen müdahalelerle mülkün temeli çöktü. Adalet ağır yara aldı. Yargıya sokaktaki insanın bile güveni kalmadı. Peki şimdi ne olacak? Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı bir karşılık bulacak mı? Atı alan Üsküdar’ı geçti. İktidar hedefine ulaştı. Hükümler geriye doğru işlemiyor. Adalet Bakanlığı’nın HSYK üzerinden yaptığı tasarrufların kanunî olduğuna şüphe yok.
Ama olayın bir de etik ve ahlakî tarafı var. Yargıdaki mevcut tablo Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği hükümlerle oluştu. Birçok hâkim ve savcı, Anayasa’ya açıkça aykırı maddelerle yeni yerlerinde görevlendirildi. Bu taşınabilir bir tablo mu? Hayır. Hükümetin umurunda olduğunu söylemek zor. Çünkü nice zamandır, kanunların, kuralların yerini ‘ben yaptım oldu’ anlayışı aldı. Yargı, diğer kurumlara benzemez. Hassastır, dikkat ve özen ister. Mülkün temeli söz konusu.
Pek umutlu değilim ama yine de söylemeliyim, adında ‘adalet’ olan bakanlık, vatandaşın adalete olan güvenini yeniden tesis etmenin yollarını mutlaka bulmalı. Yoksa memlekete yazık olur.
Bir başka tartışma daha var. Hükümet ve yanında saf tutan medya, Anayasa Mahkemesi’ni eleştirilerin odağına yerleştirdi. Söyledikleri, eleştirinin ötesinde aslında. Şaşırtıcı değil. Hoşnut olmadıkları söz ve davranışlara her türlü psikolojik yöntemlerle savaş açmak iktidar ve savunucularının alışkanlığı oldu. Baksanıza iki gündür Anayasa Mahkemesi ile Başkanı Haşim Kılıç’a söylemedikleri kalmadı.
İtham ve yaftalamadan tutun da akla ziyan senaryolara kadar. Kılıç, cumhurbaşkanı adayı olacakmış. Karar, gizli toplantıda alınmış. İptalden başka seçenek olmadığını görmek için hukuk tahsili yapmaya gerek yok. Allah’tan henüz ‘dış mihrak’ denmedi. Ama o da yakındır. En zor zamanlarda defalarca özgürlükçü ve demokrat duruşunu ispatlayan Haşim Kılıç ‘darbeci, vesayetçi’ damgası yerse şaşırmam.
Atı alan Üsküdar’ı geçti. Hükümet hedefine ulaştı. Ancak Anayasa Mahkemesi açık ihlale ‘dur’ dedi. Sistemi rahatlattı.